Gözden kaçırmayın

Çocuklar ilk  defa canlı buzağı gördüÇocuklar ilk defa canlı buzağı gördü

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı (GEBİP) Değerlendirme Toplantısı, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin (AKÜ) katkılarıyla 28 Kasım 2014 günü AKÜ Atatürk Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen açılış programı ile başladı.

AKÜ tanıtım filminin izlenmesinin ardından AKÜ Devlet Konservatuvarı öğretim elemanlarının sunduğu müzik dinletisi ile başlayan toplantıda ilk sözü AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Kemalettin Çonkar aldı.
AKÜ yönetimi olarak TÜBA-GEBİP kapsamında desteklenen üstün başarılı genç bilim insanlarının akademik etkinliklerini değerlendirmeyi amaçlayan toplantının üniversitenin katkılarıyla Afyonkarahisar’da gerçekleştiriliyor olmasından dolayı mutluluk duyduklarını söyledi. 
Konuşmasında AKÜ ile ilgili bilgiler veren Çonkar, “Kendini her geçen yıl daha da geliştiren ve kontrollü bir şekilde büyüme çabasında olan üniversitemizde 2014-2015 akademik yılında, 5 enstitü, 15 fakülte, 1 devlet konservatuvarı, 4 yüksekokul ve 15 meslek yüksekokulunda; toplam 102 bölüm ve 125 programda 42 bin 509 öğrenci öğrenim görmektedir.
Üniversitemizde halen 94’ü profesör, 138’i doçent ve 343’ü yardımcı doçent olmak üzere toplam bin 341 akademik ve 928 idari personel görev yapmaktadır” dedi.
AKÜ’nün üstlendiği vizyon-misyon doğrultusunda markalaşma, insana yatırım, yaşam boyu eğitim, farklılıklara ve etik değerlere saygı, demokrasi, üretkenlik, bilimsellik, çevreye duyarlılık ve küresel işbirlikleri konusunda atılımlar gerçekleştiren, bulunduğu bölge ve coğrafyada etkin olma yolunda bir üniversite olduğunu ifade eden Çonkar,
“Üniversitemiz ‘yaşayarak öğrenme’ ve sürekli eğitim’ tekniklerini etkin kılan, dinamik ve etkileşimli eğitim sürecini esas alan geleceğin ve bu coğrafyanın ideal üniversitesi olma çabasını sürdüren bir üniversitedir” diye konuştu. 
Akademi geleneği 18. yüzyıla dayanıyor

Daha sonra söz alan TÜBA Başkan Vekili ve Akademi Konseyi Üyesi Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev ise, Türkiye’de akademinin kurumsal kimliğinin 20. yüzyıl öncesinde başladığını belirterek, “Batı ülkelerindeki akademilere benzer şekilde akademik diyebileceğimiz ilk kurum 1851 yılında ‘Encümeni Daniş’ adıyla kuruldu.
1851-1861 yılında Mustafa Reşit Paşa’nın önderliğinde faaliyet gösteren bu kuruluş kısa bir süre çalıştı. Fransız Bilimler Akademisi’nden esinlenerek teşekkül ettirilmişti” dedi.
Yurdusev, Encümeni Daniş döneminde ilk Türkçe gramer kitabının yayınlandığını belirterek, “Biz de akademik gelenek sandığımızdan daha eskidir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Türk Tarih Kurumu akademiye çok da uzak olmayan bir oluşum olarak kuruldu” diye konuştu.

Konuşmasında TÜBA’nın amaçlarında da bahseden Yurdusev şöyle konuştu: “TÜBA’nın kuruluş amacı; tüm bilim alanlarındaki araştırmaları, bilimci kişiliği, araştırıcılığı özendirmek, bu alanlarda emeği geçenleri onurlandırmak, gençleri, bilim ve araştırma alanına yöneltmek, Türkiye’deki bilimcilerin ve araştırmacıların toplumsal statülerinin yükseltilmesi ve korunmasına dönük çalışmalar yapmak, bilim ve araştırma standartlarının uluslararası düzeye çıkartılmasına yardım etmektir.
Bu amaçla daha ziyade teşvik, takdir ve yönlendirme şeklinde özetleyebileceğimiz amaçlar ve dünyadaki bilim akademilerinin amaçları ile uyumludur. Bilim akademileri doğrudan araştırma yapan ya da araştırmaları fonlayan kuruluşlar değildir.
Biz araştırmaların yapılmasını teşvik eder, bu konuda politikalar üretir ve araştırmaları maddi veya manevi sembolik de olsa ödüllendiririz. GEBİT de bunlardan birisidir. TÜBA’nın 2001 yılında başlatmış olduğu GEBİT kesintiye uğramadan devam ediyor.
Bu program çerçevesinde 335 üstün başarılı genç bilim insanı destekleniyor. Günümüzde dünyada genç akademi denilen akademi kuruluşlarının bilinen bir alt kuruluşu diyeceğimiz kurumsallaşma artıyor.
Bu yeni bir olgudur. Dolayısıyla TÜBA’nın başlatmış olduğu GEBİT programı dünyadaki ilk genç akademi örneklerindendir. 
Prof. Dr. Şahin “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Gıdalar”ı anlattı 
Açılış konuşmalarının ardından söz alan TÜBA Konseyi Üyesi ve Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin, tarımın geçmişinden bugüne doğru bakıldığında insanoğlunun hep daha fazla ve daha iyi gıda için geçmişten bugüne yeni yöntemler geliştirdiğinin görülebileceğini söyledi.
Şahin, “Sürekli geliştirilen gıda prosesleri, işlenmiş gıdanın muhafazasına yönelik protokoller, yöntemler ve sistemlerin geliştirildiği görülür.
Geçmişte bu yana gerek hayvansal gerekse bitkisel üretimde uygulanan ıslah yöntemleri ve özellikle 1970’li yıllardaki mutasyona yönelik kimyasalların kullanılmasıyla elde edilen çeşitli bitkisel varyetelerin var olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

Günümüzde insanların kullandığı başta buğday ve patates olmak üzere pek çok bitkinin ıslah edildiğini ve genetik yapılarının seleksiyonlarla değiştirilmiş olduğunu ifade eden Şahin, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanların geçmişten bugüne canlıların genetik ardyöresine hangi yıllardan itibaren müdahale ettiğine baktığımızda insanoğlunun milattan önce 2 binli yıllardan başlayan müdahalesi söz konusudur.
Değişik mekanizmalar ve yöntemlerle insanlar o yıllarda ki daha çok seleksiyon yöntemiyle yine 19. yüzyıla geldiğimizde çaprazlama dölleme yaparak çeşitli ıslah tekniklerini geliştirdiğini görüyoruz.
1950 ile 1970’li yıllarda ise kimyasalların ve radyasyonun mutasyon oluşturması nedeniyle bitkilerde kullanıldığını görüyoruz. 1980’lere geldiğimizde geliştirilen teknoloji ile özellikle bitkisel üretimde ağırlıklı olarak kullanılması sonucu geliştirilmiş olan organizmalar GDO olarak biliniyor.
Bugün de kullandığımız modern anlamdaki biyoteknoloji ise moleküler biyoloji ve genetik mühendislik tekniklerinden faydalanarak canlı organizmalardan daha yeni, farklı ve fonksiyonel ürün ve teknolojilerin geliştirilmesi amacıyla kullanıyoruz.
İşte bu teknolojiyi kullanarak elde ettiğimiz organizmalar genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve buradan elde edilen ürünlere de genetik yapısı değiştirilmiş organizmalardan elde edilmiş gıdalar olarak biliyoruz.” 
İnsanlar tükettikleri gıdalarda kalite arıyor

Gelişen teknoloji ile hayat standartları yükselen insanların tükettikleri gıdalarda kalite aradıklarını dikkat çeken Şahin “İnsanlar, yüksek standartlı ve kaliteli ürünler tüketmek istiyorlar” dedi.
Dünyadaki toplam alanının yüzde 12’sinin üretim amaçlı kullanıldığını ifade eden Şahin, şöyle devam etti: “Bugün yeryüzüne bir bütün olarak baktığımız zaman üretim anlamında yeryüzünün yüzde 12’lik kısmı kullanılıyor.
O alanın yüzde 26’lık kısmı ise gıda üretimi amacıyla kullanılıyor. Bugünkü kullanmış olduğumuz konvansiyonel gıda sistemlerinden kaynaklanan, yanlış ve yoğun kullanılan girdilerden dolayı sürekli bu alanlarda sürekli bir kayıp söz konusudur.
Toprak işleme sistemlerindeki yanlışlıklardan, erozyondan ve aşırı sentetik gübre kullanımından dolayı çoraklaşma ve çölleşme dediğimiz problemlerle karşı karşıyayız.”

Dünyada yaşayan her 7 insandan biri açlık sınırında

1802 yılında yeryüzünde yaşayan insan sayısının 1 milyar iken 2011 yılında bu sayının 7 milyara ulaştığını anlatan Prof. Dr. Şahin, “Birleşmiş Milletlerin yapmış olduğu istatistiki tahminlere göre 2050 yılında dünya nüfusunun 50 milyar olacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.
Şahin, “Bugünkü dünyamızda var olan tarım alanlarımızda üretmiş olduğumuzu ürünün adaletli bir dağılım olmaması nedeniyle ciddi manada açlık sorunları olduğunu görüyoruz.
2009 yılında Roma’da yapılan uluslararası gıda güvenliği zirvesinde konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon bugün dünyada her 5 saniyede bir çocuk yani ortalama yılda 6 milyon çocuk açlıktan dolayı ölüyor.
Açlık sınırında yaşayan insan sayısı ise 1 milyar ile dünya nüfusunun 7’de 1’ine tekabül ediyor” ifadelerini kullandı. 
ABD GDO’lu bitki üretiminde dünyada ilk sırada

Dünyada GDO’lu bitki üretimi yapılan alanda 1996’dan 2013’e gelinceye kadar 100 kattan fazla artış yaşandığının altını çizen Şahin, ABD’nin 70 milyon hektarlık üretim alanı ile dünyada ilk sırada geldiğini ifade etti. 
TÜBA Konseyi Üyesi ve Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin sözlerini şöyle tamamladı: 
“Dünyada ilk defa istatistiklere yansımış genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların bitkisel üretim anlamındaki alanına baktığımız zaman 1996 yılı verilerine göre 1,7 milyon hektar bir üretim alanı var. 2006 yılına geldiğimizde dünyada üretilen GDO bitki alanı 114 milyon hektara çıkıyor.
Bu üretimi yapan çiftçi sayısı ise dünya genelinde 10,3’dür. 2011 yılına geldiğimizde GDO’lu bitki üretim alanı 160 milyon hektar hemen bir yıl sonra 2012’de ise 15 milyon hektarlık alan artışı ile 175 milyon hektara ulaşmıştır.
1996’dan 2013’e kadar 100 kattan fazla bir artış söz konusudur. Dünyada bu konuda en fazla üretimi 70,1 milyon hektarla ABD gelmektedir. Bugün GDO’lu bitki üretimi 27 ülkede toplam 18 milyon çiftçi tarafından yapılmaktadır.” 
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı (GEBİP) Değerlendirme Toplantısı’nın ilk günü, AKÜ Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi, Merkez Kütüphane ve Saat Kulesi ile AKÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin gezilmesi ile son buldu.