Vekil Toptaş Yolsuzlukla ilgili TBMM``de konuştu

Vekil Toptaş Yolsuzlukla ilgili TBMM``de konuştu

TBMM`de, Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş şu ifadelere yer verdi;

"Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
 

Sözlerime başlarken öncelikle iki konuda düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
 

1-Yarın gezi parkında yaşam alanlarına ve parklarına sahip çıkan milyonlarca gencin hunharca saldırıya uğraması, bazılarının öldürülmesi, bazılarının da gözlerini kaybetmesi ve binlercesinin yaralanması olaylarında insan olarak sessiz kalmayan, her demokratik eylemde, demokrasiden ve özgürlüklerden yana barışçıl tavrıyla, barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün simgesi haline gelmiş çarşı grubunun, darbeye kalkıştıkları safsatasıyla haklarında açılmış davanın duruşması vardır.
 

Şunu belirtmeliyim ki çarşı, bütün darbelere olduğu gibi bütün diktatörlere karşı da özgürlüğün ,barışın ve demokrasinin simgesi olmaya devam edecek, kendisine yapıştırılan tüm suçlamaları demokrasi düşmanlarının suratına çarparak, özgürlük, barış ve dayanışma duygularıyla demokrasi mücadelesine devam edecektir.


Buna inancımız tamdır. Bu duygularla çarşıyı selamlıyor, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde çarşıyla dayanışma içinde sonuna kadar kendileriyle birlikte olduğumuzu bilmelerini istiyorum.



2- Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün Cumhuriyetin vaz geçilmez değerleri olan İnkılaplarına “köpekleşme”diyen bir meczubu yüce meclisinin çatısı altında konuşturanları ve buna ses çıkarmayanları da şiddet ve nefretle kınıyorum.
 

Değerli Arkadaşlar

Yolsuzluk,Hırsızlık,Karapara aklama,rüşvet,700 milyarlık saat, ayakkabı kutusu, para kasaları, oğlum daha sıfırlayamadın mı? Konuları ile ilgili 17-25
 

Aralık yolsuzlukları anma haftasında, yaşanılanları perdeleme amacı da taşıyan 14 Aralık katakulli operasyonu ile ilgili bazı saptamalarımı da herkesin ibret alması için sizlerle paylaşmak istiyorum.
 

Değerli arkadaşlar,

Dün bir kısmınızın ve Cumhurbaşkanının paralel, bir kısmınızın cemaat, utangaç bazılarının da hizmet hareketi dediğiniz kesime ait bir operasyon başlatıldı ve Zaman gazetesine operasyon düzenlendi.


Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın grubu başkanı Hidayet Karaca gözaltına alındı.
 

Hatırlayın bakalım,

12 Haziran 2007 yılından sonrası bu ülkede Ergenekon adı altında bir operasyon başlatıldı. Bu ülkenin göz bebeği olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin Generalleri, Subayları, Aydınları, Gazetecileri, Bilim adamları gece yarısı operasyonları ile göz altına alındı.


Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü lideri olarak içeriye tıkıldı. Sonra balyoz, ayışığı, sarıkız, casusluk, ad buldukça yakıştırılan operasyonlar dalga dalga bu ülkenin üzerine birer karabasan gibi çöktü.
 

Şimdi darbeci diye nitelediğiniz cemaat dediğiniz kesim mensupları ile iktidar mensupları birlikte sevinçten havaya zıplıyor. neredeyse zil takıp oynama moduna giriyorlardı.
 

Bir kısım polis amirleri, bir kısım savcılar, bir kısım hakimler de burada iktidarın sopası olarak görev yapıyordu.
 

Zamanın Başbakanı Sayın Erdoğan bu davanın savcılığına soyunuyor. Bakanlarınız Türkiye bağırsaklarını temizliyor diye kameralar önünde kırıtarak tebessüm ediyorlardı.
 

Candaş ve yandaş gazeteciler de her gün televizyon ve gazetelerde arzı endam edip gayet mutlu ve muzaffer edalarla gerdan kırıyorlardı.
 

Dün gözaltına alınan Ekrem Dumanlı o günlerde;

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere bazı insanlar hedef tahtasında şu ana kadar bu insanlar hakkında yalan, iftira,tezvirat, dedikodu nevinden onlarca kitap yazıldı…. Bazı gazetecilerin cuntacı generallerle nasıl bir araya gelip darbe planlarına, stratejik destek verdiğini bu davalardan öğrendik” diyordu.
 

Yani bugün sizi demokrasiye darbe yapmakla suçlayan ortaklarınız, o gün sizinle müttefiktiler.

Bugün haşhaşi ilan ettiğiniz Fethullah Gülen için neler diyordunuz, örnekleyelim.
 

-AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik;

“Fethullah Gülen Okullarında herkes canla başla çalışıyor, yüreklerini ortaya koyuyorlar, pırıl pırıl insanlar diyordu.”

-Adaletin Bakanı Bekir Bozdağ;

“Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Onu çete diye itham ederseniz haksızlık yaparsınız diyordu.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu;

“Faydalı çalışmalar yapan hoca efendiye selam olsun ,bu kutlu yolculuğunda yeri başımızın üzerindedir, diyor.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç;

Hizmet hareketinin düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarında konuşurken hüngür hüngür ağlıyordu.
 

Arınç geçen yıl Gezi eylemlerinden sonra apar topar Pelsinvanya’ya gitmiş.15 gün önce Amerika’ya gittiğimizde kendisini eşimle beraber ziyaret etmiş ve dualarını talep etmiştik. Hamdolsun ziyaret ettik.


Bu güzel ideal için dünyayı karış karış dolaşıp, vazifelerini başarmış o insanlara, güzel insanlara teşekkür ederiz diyordu.
 

Bakın Cumhurbaşkanı bugün haşhaşiler dedikleri için; 10.Türkçe Olimpiyatları kapanış töreninde konuşuyor…. “Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır.


Faturası çok ağırdır. Biz gurbette olup, bu vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz.” Diyor.
 

Yine Sayın Erdoğan 11.Türkçe Olimpiyatlarında da kapanış konuşması yapıyor. Bu arada Osmanlıcada Türkçe yok.
 

“Sizler bozkırdaki fidan gibi, çölün ortasındaki vaha gibi, kuruyan dudaklardaki bir damla su gibi, kararmış dudaklarda bir damla merhamet gibi en zor zamanlarda bize güzeli anlattınız, bize güzeli hatırlattınız.


3 haftadır Türkiye’de bir birinden taban tabana zıt iki fotoğraf var. Bir tarafta taş vardı, sapan vardı, Molotof kokteyli vardı. Diğer tarafta dostluk, barış vardı. Türkü vardı, şiir vardı.
 

Bir tarafta çatışma vardı, bir tarafta dostluk, barış vardı. Bir tarafta Vandallar bir tarafta gönül dili Türkçeye sarılmış barış elçileri vardı ”diyor.
 

Öve öve bitiremiyordu şimdiki düşmanlarını.


Bu konuşmayı yaptığı tarihte gezi eylemleri vardı, parklarını korumak için, yaşam alanlarını korumak için özgürlük için, demokrasi için gösteri yapanlara Vandallar diyor, o gün barış elçileri diye övgü düzdükleri şimdi haşhaşi diye suçluyor.
 

Bu nasıl bir duygu, nasıl bir yargı, dün demokratik değerleri savunanlara karşı müttefiktiler.
 

Ne oldu da bu hale düştüler değerli arkadaşlar?


Ne olacak 17-25 Aralık rezillik operasyonu ortaklığı bozdu. Bir kısım iktidar sahiplerinin cerahatleri ortalığa döküldü. Türkiye bağırsaklarını gerçekten şimdi temizliyordu.
 

Cerahatleri kapatmak için bir algı operasyonuyla,

Dünün “Türkiye’yi dünyaya ses bayrağı haline getiren, fikir sahibi, himmet sahibi muhterem hoca efendisi” haşhaşi oldu. Hükümete darbe yapan adam haline geldi.
 

Geçmişte ortaklar birlikte yaptıkları operasyonlarla Türkiye’yi yaşanamaz hale getirdiler. İktidar sahipleri orduya kumpas kurulduğunu itiraf ettiler.
 

Birlikte yaptıkları kumpaslarla içeriye tıktıkları binlerce general, bilim adamı, aydın, yazar, gazeteci, Milletvekili yıllarca cezaevinde yattı. Kurulan kumpas içine sindiremeyenlerden bir kısmı ya caza evinde öldü ya da intihar etti.
 

Şu biline ki; Cezaevlerinde çürüyenler, ölenler, intihar edenlerin elleri tüm kumpasçıların yakasındadır.
 

Biz o kumpaslar kurulduğunda da hep demokrasiden ve hukuktan yana tavır koyduk. Hukuka aykırı tüm uygulamaların, baskıların karşısında durduk.
 

Biz bugün yine haksız, hukuksuz uygulamaların, karşısında da, sonuna kadar hakkın, hukukun, masumun ve mağdurun yanın da olacağız.
 

Biz toplumu Vandallar, barış elçileri diye bölüp, bizden yana olmayınca barış elçisi dediklerimize haşhaşi diyenlerde değiliz.
 

Biz hiç kimseyi ötekileştirenlerden değiliz. Biz “senin düşüncelerine katılmıyorum; ama düşüncelerini özgürce ifade edebilmen için hayatımı bile verebilirim” diyenleriz.
 

Bütün kumpasçılara, halka kumpası kuranlara, kumpasa ortak olanlara, yandaş ve candaş gazetecilere de ibret olsun diye yineliyorum.
 

“Senin düşüncelerine katılmıyoruz; ama düşüncelerinizi özgürce ifade edebilmeniz için hayatımızı bile ortaya koyabiliriz”
 

Değerli arkadaşlar,


Türk hukuk lügatinde kamu düzeni kavramı “Bir memlekette amme hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin emniyet ve asayişini ve fertler arasındaki münasebetlerde, huzuru ve ahlak kaidelerine uygunluğu temine yarayan müeyyide ve kaidelerin hepsi” diye tarif edilir.
 

Bu kaideleri uygulayacak olan kimdir.

Bu kaideleri uygulayacak olan elbette iktidardır.

Peki;

Orduya kumpas kuranlar,

Yargıyı ele geçirip adalet duygusunu ortadan kaldıranlar,

Emniyet teşkilatını dağıtanlar,
 

Çıkardıkları kanunlarla MİT’i Ak muhaberat, Polisi Akpolis, Jandarmayı Ak Jandarma haline getirip toplumu korku tehdit ve baskı yöntemleriyle yönetmeye kalkışanlar ,
 

Ülkenin bir tarafında terör örgütünün mahkemeler kurmasına, vergi toplamasına, polis teşkilatı kurmasına fırsat verenler mi?

Memleketin emniyet ve asayişini sağlayacaklar.
 

Kamu İhale Kanununu 30 defada 113 maddesini değiştirip, millete küfredenlere memleketin varlıklarını peşkeş çekenler,
 

Ülkemizde 11.5 milyon insanın aylık geliri 326 liranın altında iken Japonya’dan bile fazla dolar milyarderi yaratanlar mı?

Emekliyi, memuru, işçiyi namerde muhtaç edenler mi?
 

Milyonlarca işçiyi taşerona köle edenler mi?

Milyonlarca genci, üniversite mezunu işsizliğe mahkum edenler mi?
 

Çiftçiyi, esnafı nefes almaz hale getirenler mi?


Milyonlarca genç KPSS Sınavına hazırlanmak için gecesini gündüzünü katarken, akraba-i taallukatını, yandaşlarını sınavsız kadrolara dolduranlar mı?
 

Huzuru ve ahlak kaidelerine uygunluğunu sağlayacaklar.


Yani demokrasiye darbe yapanlar, Korkuyla, tehditle ,baskıyla kamu düzenini sağlamaya çalışanlardan Emniyeti, asayişi, huzuru ve ahlak kaideleri uygunluğu teminen kamu düzenini ve güvenliğini beklemek hayaldir.
 

Artık AKP Siyasi ömrünü tüketmiştir. Türk toplumunun Akp’ye değil barışa, huzura, ahlaka, işe ve ekmeğe, adalete ihtiyacı vardır.Saygılarımla



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.