Gözden kaçırmayın

Köylülerin su  kavgasına Valilik son noktayı koyduKöylülerin su kavgasına Valilik son noktayı koydu

Afyonkarahisar`daki tüm işçi ve kamu emekçileri, Afyonkarahisar Cumhuriyet meydanına akın etti.

İşçi bayramında bir araya gelen işçilere hitaben, bir konuşma yapan Kamu-Sen İl Başkanı Nizamettin Şenol bir şiir okuyarak sözlerine başladı.

Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum;
Bende esir yaratmayan bir Tanrı`ya iman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et;
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk! ..

Şenol daha sonra şöyle devam etti.

İşçi ve Memur Sendikalarının, Sivil Toplum Örgütlerinin Değerli Temsilcileri, Çok Değerli Katılımcılar, Memur ve Emekçi Kardeşlerim;


1 Mayıs’ın işçinin, memurun haklarına, kazanımlarına örgütlü bir biçimde sahip çıkması için yeni bir heyecana, yeni bir şevke, yeni bir uyanışa vesile olmasını diliyor, Emek ve Dayanışma Günümüzü kutluyorum.


Ancak, yaşadığımız süreç, 1 Mayısları bir bayram havası içerisinde kutlamamıza izin vermemekte, emek sömürüsü üzerine kurulmuş ekonomik sistemin çalışanlarda açtığı yaraların hatırlandığı, hatırlatıldığı bir gün haline getirmektedir.


Açlık sınırının altındaki asgari ücrete Türk işçisini mahkum eden, arkasından da arsızca 800 TL büyük para diyen bakanların olduğu bir ülkede;


Memur ve emeklilerin siyasi ikbal kaygısıyla pazarlandığı, 123 TL artışla yoksulluğa reva görüldüğü bir ülkede,

4/C gibi insanlık dışı istihdam şekillerinin uygulandığı bir ülkede,
Bayram kutlayacak herhangi bir durum yoktur.


Değerli katılımcılar;
Bugün Türkiye’de 1 milyon 150 bin kişi kamu sektöründe taşeron firma elemanı olarak istihdam edilmektedir. Eğitimli, genç nüfusumuz iktidarca semirtilen sözde işadamlarının emrinde yokluğa, yoksulluğa mahkum edilmekte, Türkiye geleceğinden emin olamayan, güvencesiz, mutsuz insanların ülkesi haline gelmektedir.


Her geçen yıl kamudaki kadrolu işçi sayısı azalmakta, işçi sendikaları etkisizleştirilmektedir. Belediye işçilerimizin alın terleri önlerine konan sözleşmeyi bir çırpıda imzalayıp kalkan sarı sendikalarca pazarlanmaktadır.


Taşeron firmada işe girecek gençlerimizin önüne emek sömürücüsü iktidar partisinin üye formu konurken, en meşru taleplerle bile amirlerinin karşısına çıkan memurlarımıza iktidar yandaşı sendikanın üye formu uzatılmaktadır. Çalışanlar bu yolla sindirilmekte, emekçilerin eylem güçleri kırılmaktadır.


Bu bayramın bizlerle birlikte asıl sahipleri olan belediyenin taşeron işçileri çalışmaya devam etmektedir. Özel sektörde çalışan işçiler alanlara gelememektedir.


Biz bu alandan ayrıldığımızda burayı temizleyecek olan taşeron temizlik işçileri; Bayramsa bayramınız kutlu olsun.


Asgari ücretin yarısına tezgah başında çalışan gençler; Bayramsa bayramınız kutlu olsun. Tavuk çiftliklerinde, mandıralarda sigortasız çalıştırılan bacılar; Bayramsa bayramınız kutlu olsun.

Çalışsa ne iş var, ne cepte para Dağ oldu içinde büyüyen yara Dikti gözlerini karşı duvara Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Değerli işçi-emekçi kardeşlerim;

Türk milleti bir yol ayrımına gelmiştir. Ya emeğinin kutsallığına inanacak, hakkını savunacak, ya da Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden mezun çocukları kahve köşelerinde otururken, artık zihni potansiyeli tapelerde ortaya çıkmış olan Bilal Erdoğan’ı balkon konuşmalarında alkışlamaya devam edecektir.


Ya kendisini yoksullaştıranlardan hesap soracak; ya da Emine Erdoğan’ın kilosu dört bin TL’den beyaz çay içmesine övgüler düzecektir.


Ya ülkenin, çocuklarının geleceğini gemiciklere yükleyenlere, ayakkabı kutularında paketleyenlere ceza kesecek, ya da hamaset sulu, din soslu makarna kolilerine teslim olmaya devam edecektir.

Şimdi sizlere soruyorum:
Bu zulüm karşısında susacak mısınız?
Yoksullaştırılmayı kabul edecek misiniz?
Taşeronlaşma adındaki ağalık düzenine boyun eğecek misiniz?
Alın terinizin pazarlanmasına rıza gösterecek misiniz?


Sözlerimi Hintli Bilge Rabindranath Tagor’un şu şiiriyle bitirmek istiyorum:
Düşüncenin her korkudan azad olduğu bir ülke Bir ülke ki insanları dimdik, Dünya duvarlarla bölünmemiş, Kelimeler gönlün derinliklerinden fışkırır, Emek kemale uzatır kollarını, Aklın ırmağı alışkanlıkların karanlık çölünde kuruyup gitmemiş, Ne olurdu Tanrım! Benim yurdum da böyle bir Ülke olsa!”

Hepinizi emeğin karşılığını bulduğu bir Türkiye özlemiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun.