Gözden kaçırmayın

Köylülerin su  kavgasına Valilik son noktayı koyduKöylülerin su kavgasına Valilik son noktayı koydu

AKÜ Rektörü Mustafa solak Ensar Vakfının sohbetlerine katıldı.

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Afyonkarahisar Belediyesi, AKÜ İslami İlimler Fakültesi ve Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şubesi işbirliğinde 2 Temmuz 2015 tarihinde Taş Medrese’de gerçekleştirilen “Ramazan’da İkindi Sohbetlerine katıldı.


Sohbette “İnsanda Şahsiyetin gelişimiyle İlgili Faktörler ve Kalıtsal Karakterler” konulu bir sunum yapan Solak, insan şahsiyetinde yer alan özelliklerden nefis, mizaç, huy, fıtrat, akıl ve irade konularında ve insan genetik yapısı ve karakterlerin oluşumuna dair bilgiler verdi.


Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan sohbette insanın temiz bir fıtrat üzere doğduğunu kaydeden Solak, “İçindeki duygu, istek ve ihtiyaçlar davranışlarını belirler. Her bireyin özellikleri, istekleri, davranışları, karakter ve kişiliği farklıdır” dedi. Solak, Kur’anda insanın davranışlarına etki eden faktörlerden bahsedildiğini belirterek, “Bu faktörlerin bazıları insanın iç dünyasında vardır.


Bazıları ise dış etkenlerden oluşur. Nefis, irade, akıl, mizaç, huy ve karakter iç etkenler, çevre, aile eğitimi ve sosyal ortam ise dış etkenlerdir” diye konuştu. Şahsiyetin Arapça bir kavram olduğunu anlatan Solak, şöyle konuştu:


“Şahsiyet soyut bir kavram olup çok yönlü ve karmaşıktır. Türkçe ’de kişilikle eş anlamlı olarak kullanılır. Şahsiyet; bireyin doğuştan sahip olduğu genetik yapı ile daha sonra çevre ve aile başta olmak üzere pek çok faktörün etkilediği davranışların uyumlu bir bütünüdür. Şahsiyet, insanın iyi ve kötü davranışlarının tümüdür. Mizaç ve karakterle yakından ilgilidir.



Şahsiyetin gelişmeyle değişen yanları olduğu gibi belli bir oranda süreklilik taşıyan yanları da vardır. ‘Can çıkmadan huy çıkmaz’ ifadesi şahsiyetin bu değişmeyen yönünü anlatmaktadır. Şahsiyetin muhtevasında İrade, zeka, duygu, heyecan, mizaç, biyolojik yapı, soyaçekim, çevre ve sosyal etkenler gibi pek çok özellik yer alır. Bu sebeple aralarında nüans olsa da karakter, huy, mizaç gibi kavramlar şahsiyetle ilgili olarak kullanılmaktadır.



Şahsiyet, her insana göre farklılık arz eder. Çünkü bir insanı diğer insanlardan ayıran özellikler farklıdır. Bu bağlamda şahsiyet, ‘bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onu kendisi yapan özelliklerin meydana getirdiği yapı’ olarak da tarif edilmiştir.”

İnsan Allah’ın yarattığı benzeri bulunmayan tek varlık

Her insanın Allah’ın yarattığı ve benzeri bulunmayan tek varlık olduğunu ifade eden Solak, “Kişiler aynı tabiat üzere yaratılmamıştır. İstek ve eğilimleri, fikir ve düşünceleri aynı değildir. Her insan farklı bir karaktere sahiptir. Bu farklılık bireyin zeka, duygu, heyecan, düşünce ve davranışlarında kendini gösterir” diye konuştu.

Solak şunları kaydetti:

“Bireyin temel özellikleri yanında her insanda kişiye özel karakterler de vardır. İki insanda ortaklaşa göze çarpan bir nitelik mesela dindarlık, her ikisinde de farklı şekilde ortaya çıkar. Örneğin; yardımsever bir dindar, cimri bir dindardan ayrı bir kişilik gösterir. Burada iki insanda ortaklaşa göze çarpan bir nitelik dindarlık hali ortaklaşa olmasına rağmen iki insanda duygu, düşünce ve aksiyon bakımından ayrılıklar gösterir.



Şahsiyette en önemli yeri ‘toplumsal ve ahlaki özellikler’ alır. Bir kimsenin sevimli, güvenilir, sabırlı, şefkatli, iyi kalpli olması birer şahsiyet özelliğidir. Kur’an’da şahsiyet kavramı geçmemekle birlikte şahsiyeti ifade eden kavramlar yer almaktadır.



Olumlu veya olumsuz şahsiyet tiplerinin karakter ve mizaç yapıları, düşünce ve davranış tarzları Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde anlatılırken; Nefis, kalp, karakter, mizaç ve huyun olumlu veya olumsuz etkilerinden ve buna bağlı olarak ortaya çıkan olumlu veya olumsuz davranış biçimlerinden de bahsedilmektedir.


İnsanın şahsiyeti; yaratılışıyla beraber getirdiği yetenekleri (Genetik Yapısı) ve karakter yapısı ile anne-baba ve çevreden aldığı eğitimle şekillenir. İnsan, yaratılıştan gelen fıtrat ve din duygusu ile nefsine yerleştirilen iyilik ve kötülük duygularıyla dünyaya gelir.


Birey, yetiştiği aile ve ait olduğu kültür ortamında yaradılışında var olan zaaflar veya ahlakî değerler ile şekillenir. İyi veya kötü bir insan haline gelir. Dolayısıyla insanın kendi fıtratından kaynaklanan kişisel faktörler olduğu gibi kendi dışında kişiliğine etki eden faktörler de vardır. Bunlar olumlu veya olumsuz etkileyebilir.”


Nefis insan şahsiyetini olumsuz yönde etkiler

Solak, sözlükte; ruh, can, kan, azamet, izzet, irade, insandaki şehvet, yiyip içmek gibi maddi ihtiyaçlara olan tabiî meyil, bir şeyin ta kendisi, şahsiyet, öz benlik, bir şeyin hakikati ve cevheri, canlılardaki hareket gibi manaları kapsayan nefisin insan şahsiyetini olumsuz yönde etkilediğini belirterek, “Kötü duygu ve davranışların kaynağı olarak algılanır.



Nefis Kur’ân’da, ruh ve bedenden müteşekkil insanın bütünlüğü, zatı, ruhu, şahsiyeti ve kendisi anlamlarına gelmektedir. Nefis insanı insan yapan varoluş halidir. Nefis İnsanın tabiatı ve özüdür. O ortadan kalkınca, insanın varlık nedeni de ortadan kalkar. Her nefis bir insan demektir.


‘Allah’ın haram kıldığı nefse (cana) haksız yere kıymayın’ (el-İsrâ 17/33) ayetiyle ‘Her nefis (insan) ölümü tadacaktır.” (el-Enbiya 21/35) ayetleri bu anlamda kullanılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Solak şöyle dedi:

“Hz. Peygamber’in (S.A.V) ifadesiyle nefis, istek ve şehevî duyguları kabartır, arzu ve isteklere doymaz. Kur’ân bu gerçeğe “Nefsanî arzulara özellikle kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı…” (Âl-i İmrân 3/14) şeklinde dikkat çekmektedir.



Nefse her iki eğilimi yerleştiren Allah’tır. Nefis kavramı, insanın hayır-şer, itaat-isyan gibi olumlu ve olumsuz bütün eğilimlerini içine almaktadır. Hangi şeyin iyi, hangi şeyin kötü bir davranış olduğu nefsinde potansiyel olarak mevcuttur. Allah, ona doğuştan iyiyi ve kötüyü temyiz etme yeteneği vermiştir. İnsanın ruh dünyası, duyguları, istek ve arzularını içine alan nefis, insan davranışlarını ve kişiliğini etkileyen en önemli faktörlerden biridir.”

Mizaç duygular bütünüdür

Mizacın İnsanın duygularının bütünü olarak tanımlandığını anlatan Solak, “Mizaç, şahsiyetin duygusal yönünü açıklayan ve şahsiyete etki eden bir kavramdır. Bir kimsenin doğuştan getirdiği fizyolojik özellikleriyle ilgili tutumunu, his ve heyecan yönünü gösteren özelliklerdir.


Mizaç, şahsiyetin bir parçasıdır. Bu sebeple şahsiyet, mizaç ve karakterle yakından ilgili olmakla beraber, daha genel bir kavramdır” dedi. Solak, “Mizaç dediğimiz zaman insanın kendine özel heyecan halleri akla gelir. Mesela; insan sakin veya hareketli, neşeli veya öfkeli mizaçta olabilir.


Bu da insanların davranışlarına doğrudan etki eder. Kur’ân -ı Kerim’de bu kavram ‘şâkile’ kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu kelime, tabiat, adet, din, ahlak, niyet, mizaç ve yaratılış gibi değişik, fakat birbirine yakın manalarla tefsir edilmişse de en kapsamlı manası yaratılıştır. Kur’an’da ‘Herkes yaratılış ve mizacına göre hareket eder’ (el-İsrâ 17/84) denmektir” diye konuştu.

Solak şu bilgileri paylaştı:

“Birçok müfessir de bu kelimeyi insanın tabiatı, bedenin tabiî hali, ruhun cevheri, huy ve mizaç, hidayet ve sapıklık hali olarak tefsir eder. Halk arasında yaygın olan huy kelimesi de mizacı ifade eder. “Huylu huyundan vazgeçmez.” “Huy canın altındadır.” “Can çıkmayınca huy çıkmaz.” gibi ifadeler huyun şahsiyetle sıkı bağlantısı olduğunu ve davranışları olumlu veya olumsuz yönde etkilediğini gösterir. Huy, fiillerin kendisinden kolayca çıktığı nefsi bir melekedir.



İffet, şecaat, cömertlik, doğruluk gibi övülmüş, üstün, iyi huylar olduğu gibi korkaklık, saldırganlık, cimrilik, yalancılık, düzenbazlık gibi kötü ve zemmedilmiş huylar da olabilir.”

İnsan şahsiyetinin ortaya çıkmasında fıtrat etkili bir faktör

Solak, fıtratın “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanıldığını belirterek, “Bazı İslam alimlerine göre fıtrat, ‘hilkat, ilk yaratılış hali’ demektir. İnsan şahsiyetinin ortaya çıkmasında etkili bir faktör olan fıtrat insanın doğuştan getirdiği özelliklerdir.



Diğer bir ifadeyle fıtrat, insanın yaradılışındaki istek ve temayülleri, ihtiyaçları ile yeteneklerini toplayan ve insanın nefis ve ruhunun derinliklerinde Allah tarafından kodlanarak yerleştirilmiş, insanın tabiatıdır. Buna göre fıtrat ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir” dedi.



Fıtratın aslının tam ve sağlam olduğunu dile getiren Solak, “Fıtratın bu sağlamlığı, düşünce alanında ve sosyal şartlarla terbiye çerçevesinde, adetlerin akışı içinde ya bozulur ya da güzel bir gelişme ile kemalini bulur. Bütün organların yaratılışında asıl olan bir fıtrat (yaratılış amacı) vardır ki, ona o organların faydası, vazifesi, fonksiyonu, fizyolojisi veya tabiatı denir.


İnsan nefsinin bütün meyillerinde böyle yaratılış hikmetine doğru esaslı bir içgüdü, bir tabiat vardır ki, ona da fıtrat denir. Fıtrat hep hak ve hayra yönelik bir istikamet takip eder. Mesela insanın acıkması ve yemeye içmeye meyletmesi, yaşaması içindir. Aksi halde fıtratı bozulmuş olur” değerlendirmesinde bulundu.

Akıl insandaki anlama gücüdür

İnsanın düşünme, bilme, davranışlarını belirleme, denetleme ve yargılaması ya da iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırmasıyla ilgili kabiliyetine akıl dendiğini ifade eden Solak, “Akıl belli yargı ve hükümler arasındaki mantıksal bağlantıları kavramak; olayları yönlendiren ve düzenleyen ilkeleri bulmak, dolaysıyla geleceğe ilişkin ya da gelecekte olacak olaylar konusunda öngörüde bulunma kabiliyeti şeklinde de tanımlanabilir.


Akıl insandaki anlama gücüdür, onun yardımıyla iyiyi kötüden ayırma, iyi ve kötü arasında mukayese yapma gücünü elde etmedir” diye konuştu.

Solak akıl ile ilgili olarak şöyle dedi:

“Kur’ân terminolojisinde akıl ‘bilgi elde etmeye yarayan bir güç’ ve ‘bu güç ile elde edilen bilginin vasıtası’ olarak kabul edilir. Kur’ân-ı Kerim bizzat aklın kendisinden bahsetmez. Akıl yerine kalbi zikreder.


Ayrıca, aklı kullanmak, hatırlamak, düşünmek, ibret almak gibi insanda var olan aklın fonksiyonlarından da bahseder (el-Bakara 2/164, 266; Âl-i İmran 3/191; el-En’âm 6/6; en-Nahl16/10-13, er-Rûm 30/8; Sâd 38/29; ez-Zümer 39/27-28). Akıl davranışlarımızın ve sorumluluk duygumuzun ana kaynağı ve şahsiyetimizin oluşması için Allah’ın bize bahşettiği insana özgü bir nimettir.”

İnsan kendi iradesiyle hayrı ve şerri seçebilme özgürlüğüne sahiptir
İradenin de insan şahsiyetini etkileyen faktörlerden birisi olduğunu ifade eden Solak, şöyle devam etti:


“İrade sözlükte; talep etmek, istemek, dilemek, arzulamak, emretmek, tercih etmek, iştiyak, kast, maişet, hareket, hüküm, yaratma ve inşa anlamlarına gelir. İrade; gerçek – gerçek olmayan, doğru – yalan, mutlak ve nisbî gibi iki alternatif arasında serbestçe seçmeye muktedir olmaktır. İnsan kendi iradesiyle hayrı ve şerri seçebilme özgürlüğüne sahiptir.





İnsan, sorumluluğunun bir gereği olarak tercih ve irade kabiliyetine sahip kılınmıştır. İnsanın tercih ve iradesinin gereğini yerine getirebilmesi, onu diğer varlıklardan hatta meleklerden bile üstün kılan özelliklerden birisidir. İnsan kendi istek ve iradesiyle mükemmel bir şahsiyete sahip olabildiği gibi varlıkların en aşağı mertebesine de düşebilir.


Kur’ân’da şahsiyet kavramı geçmemekle birlikte insanın kişiliğini ve davranışlarını ifade eden birçok kavram yer almaktadır. Kur’ân’da da ifade edildiği üzere insan içinde iyiliği ve kötülüğü potansiyel olarak barındırmaktadır. İnsan bazı özelliklerini doğuştan konjenital olarak getirirken, bazı özelliklerini de çevre ve aileden eğitim yoluyla öğrenerek elde eder.


Bunların tamamı onun kişiliğini oluşturur. İnsan doğuştan sahip olduğu Genetik yapı ile çevrenin etkileşimi sonucunda şahsiyetini geliştirir. Kısaca, insan bu iki unsurun ürünüdür.”

Genler insan davranışını etkiler
Solak, konuşmasının ikinci bölümünde insan genetik yapısı, karakterlerin oluşumuna dair bilgiler paylaştı. Solak, karakter oluşumunda aileden ve okuldan alınan eğitim, içinde yaşanılan kültür, arkadaş çevresi gibi birçok etkenin rol oynadığının bilindiğini belirterek, “Ancak bunlar bireyde bulunan genetik yapının çevre tarafından şekillenmiş halidir.



Vücudumuzda değişik genler tarafından kodlanan yüzlerce değişik protein ve hormon görev yapmaktadır, bunların yapısı ve miktarı değişik karakterlerin oluşmasına neden olur” dedi.

Solak şunları söyledi:

“Davranışın biyolojik temeli genetik yapı, sinir sistemi ve hormonal sistem üzerinde bulunduğu söylenebilir. İnsan davranışının genetik kökeni, bireyin, anne ve babasının üreme hücrelerinde bulunan ve DNA’da şifrelenen yapı sayesinde sahip olduğu kalıtsal özelliklere dayandırılabilir.


Genetik yapı, bireyin hormonal ve nörolojik olanlar da dahil olmak üzere bütün biyolojik özelliklerinin oluşumundan sorumludur. İnsan davranışları açısından nörolojik (sinir sistemi ) yapı ile endokrinolojik (hormonal) yapı, bireyin sahip olduğu biyolojik birimlerin işlevleri ile ilişkilidir. Bu işlevlerin tüm organizasyonu ise genetik şifrede kodlanmış bilginin ürünü olan proteinlerle ifade edilir.”

İnsan vücudunda değişik genler tarafından kodlanan yüzlerce değişik protein ve hormonun görev yaptığını anlatan Solak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Örneğin DRD4 genin orta kısmında 48 harf uzunluğundaki bir bölgenin içinde kişiden kişiye değişen 2 ile 11 tekrarı (repeats) olan bir dizilim bulunur. Gen’in bu bölgesindeki tekrar sayısı ne kadar fazla ise reseptörlerin Dopamin yakalama kabiliyeti o kadar yüksek olur.


Bu durum da dopaminin beyinde artması kişinin motivasyonunun yükselmesine sebep olur. Çok yüksek motivasyon bir süre sonra kişinin her şeyden çok çabuk sıkılmasına ve yeni maceralara yönelmesine sebep olur. Aksine tekrar sayısı azaldıkça beyindeki dopamin miktarı da azalır.



Dopamin miktarındaki bu azalma kişinin mutsuz bir ruh haline bürünmesine hatta depresyona girmesine sebep olur. Serotonin de dopamin gibi beyinde etkili görev yapan bir hormodur.


Eksik veya fazla olması karakter oluşumunu etkiler. serotonin en bilinen etkileri insana mutluluk, canlılık ve zindelik hissi vermesidir. serotonin aşırı düşük olduğu hallerde keyifsiz, tepkisiz, intihara, şiddete eğilimli bir ruh hali normalin üzerinde olduğu durumlarda ise aşırı titiz, aşırı düzenli ve aşırı evhamlı bir ruh hali görülür. Kişinin sosyal statüsüne göre beyindeki serotonin yükselir.”


Yaklaşık 1,5 saat süren sohbete Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş, İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın ile vatandaşlar katıldı.