Gözden kaçırmayın
Kütahya ve Uşaktan bile gerideyizAfyonkarahisar Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından, Haber Spikeri Buket Aydın ve Avukat Serkan Toper`in konuşmacı olarak katıldığı, ünlü haber spikeri Duygu Canbaş`ın moderatörlüğünü üstlendiği, “Afyon’da Haber, Hukuk ve Medya Paneli” Ram Salonu`nda gerçekleştirildi.
Başkanlık sistemi ve yeni Anayasa konularının da ele aldığını panele, Garnizon ve İkmal Komutanı Tuğgeneral Gökhan İsmet Gülmez, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Katılımcıların soru ve görüşleriyle katkı verdiği panelde, her konu enine boyuna tartışıldı.
SOSYAL MEDYA KUZU GÖRÜNÜMLÜ BİR KURT
Panelde ilk olarak, halkın medya kuruluşlarına olan güveni ele alındı. Bu konuda genel bir değerlendirme yapan Haber Spikeri Buket Aydın, Türkiye`de medya kuruluşlarına karşı bir güvensizlik oluştuğunu, bunun nedeninin ise geleneksel medyayı arkada bırakacağı düşünülen sosyal medya olduğunu söyledi.
Sosyal medyada her şeyin çok doğru ve anında yansıtıldığı, buna karşılık geleneksel medyada ise haberlerin kamuoyuna uygun ve düzgün bir biçimde aktarılmadığı algısının yaratıldığını kaydeden Aydın, "Aslında bu algının çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Kuzu görünümlü bir kurt olan sosyal medyanın bize neler yapabileceğini ayrı bir başlıkta anlatmak gerekebilir.
Ancak şuna inanın sosyal medya şu anki haliyle geleneksel medyanın yerine geçebilecek düzeyde değil. Hayatta olduğu halde kimleri öldürdüler sosyal medyada herkesin malumu" dedi.
NİÇİN MEDYA PATRONU İKTİDARA BOĞUN EĞER
Tüm bu güvensizliğe rağmen kendisinin ve tanıdığı bir çok gazetecinin herkese eşit mesafede olmaya çalıştığını kaydeden Duygu Canbaş ise konuyla ilgili şu görüşlerini paylaştı: "Elbette bizim de tarafımız var ama bu tamamen bizim özelimiz. Buna karşılık herkese eşit mesafede olmak bizim işimizin bir parçası.
Çünkü o etik dersini aldık. Ama o kadar her şeye açığız ki, aynı bülten içinde, şimdi bu haberi verdim şunca oluyorum, arkasından bu haberi verdim bunca oluyorum. Yani iş o kadar basit değil. Bizler oraya çıkıp makyajımızı yapıp süslenip bize verileni okumuyoruz" Avukat Serkan Toper de konuyu basın özgürlüğüyle bağdaştırarak, "Basın patronları özgür olmak istiyorlar mı. Niçin bir medya patronu iktidara boğun eğer.
Siz kendi alanınızın dışına çıkarsanız, devletten ihale alma peşine düşerseniz, o zaman iktidardaki kişiler, haberlerinize müdahale etme cesareti bulur. Medya güvensizliğinin kökünde bu var" diye konuştu.
DARBE ANAYASASINDAN ACİLEN KURTULMALI
Medya ile ilgili konularından ardından panelin geriye kalan bölümlerinde yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi konuşulup tartışıldı. Yeni Anayasa ile ilgili çarpıcı yorumlarda bulunan Avukat Serkan Toper, Türkiye`nin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirterek, "12 Eylül 1980 darbesinin mahsulü olan darbe anayasasından Türkiye`nin acilen kurtulması gerekir" dedi.
2010 yılında yapılan referandumla Anayasanın önemli bir kısmının değiştiğini ancak hala darbe anayasası olarak anıldığını kaydeden Toper, halkın iradesiyle Meclis`te bulunan partilerin ve milletvekillerinin yüzde yüz sivil bir iradeye dayanan anayasa yapması yönünde beklentiler olduğunu ifade etti. Bu konuda araya giren Moderatör Duygu Canbaş, katılımcıların Anayasa değişikliği ile görüşlerini aldı. Katılımcıların büyük çoğunluğu toplumsal uzlaşmayla yeni bir anayasa yapılması gerektiği görüşünde birleşti.
ANAYASA GÖRÜŞMELERİNİ KİLİTLEYEN ÇOK ÖNEMLİ MADDELER VAR
Herkesin sivil bir Anayasa`dan yana olmasına karşılık Meclis`te uzlaşma ortamının sağlanamadığını belirten Toper, "Bu konuda kurulan komisyon çalışmıyor. İlk dört maddenin çok rahat aşılacağını düşünüyorum. Yalnız terör örgütünün siyasi uzantısı olan bir partinin resmi dille ilgili talepleri var. Yine çok tartışılan konu Türklük ve vatandaşlık kavramı.
Bu konularda ortak nokta bulunmuş değil. Dokunulmazlık ve baraj sistemiyle ilgili de fikir ayrılıkları çok fazla. Yönetimde istikrar ve temsilde adaletle ilgili birbiriyle çok çakışan iki kavram var. Parti kapatma konusu var. Bir kısım siyasi görüş tamamen kapatmaya karşıyken, bir grup; terör suçları, terörün siyasi uzantısında olan partiler için kapatma hükmünün kalmasını istiyor.
Yemin metniyle ilgili yoğun tartışmalar var. Kısacası bu başlıklarda hiçbir şekilde uzlaşma sağlanamadı. Görüşmeler bu maddelerde kilitlenip kalıyor. Meclis`te partilerin ortak noktada buluşarak bu işi çözemeyeceği ve halk oylamasına sunulacağı beklentisi yüksek" diye konuştu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ, SİSTEM DEĞİL ZİHNİYET MESELESİ
Hukukçu kimliği nedeniyle yeni Anayasa ile ilgili görüşmelerde olduğu kadar Başkanlık sistemiyle ilgili görüşmelerde de ön plana çıkan Avukat Serkan Toper, Başkanlık sisteminin, sistem değil zihniyet meselesi olduğunu vurguladı. Öncelikle tüm kesimlerin Başkanlık sisteminin ne demek olduğunu bilmesi gerektiğini kaydeden Toper, "90 küsur yıldır parlamenter sistemin ne olduğunu öğrenemedik dolayısıyla bir iki yıldır konuşulan başkanlık sistemini de anlamamız, öğrenmemiz biraz zaman alacak.
Başkanlık sistemi tanım olarak, yürütme erkinin tek kişi tarafından kullanıldığı bir sistemdir. Parlamenter sistemden farklı olarak, yürütme erki adına bir kişi ortaya çıkar halk oyunu alır, yasama meclisinden bağımsız halk iradesiyle oluşturduğu yetkili kurumlarla ülkeyi yönetir. Başkanlık sisteminin basit anlatımı budur" dedi.
BAŞKANLIK SİSTEMİ ASLINDA DAHA DEMOKRATİK
Başkanlık sisteminin Türkiye gibi ülkeler için istikrar anlamı taşıdığına dikkat çeken Serkan Toper, "Başkanlık sistemi aslında daha demokratik bir yönetim şeklidir. Parlamenter sistemde lider önünüze bir milletvekili listesi koyar, tanımadan o insanları seçersiniz. Ama başkanlık sisteminde halk tanıdığı ve inandığı kişiyi seçer ve onu yürütme erkinin başına getirir.
Bir diğer avantajı kuvvet ayrılığı noktasında. Bizim 82 Anayasa`nın giriş bölümünde bir atıf vardır, derki; `yasama ve yürütme erki birbirileriyle işbirliğiyle çalışmalıdır.` Bu hukuk mantığına ters, çünkü yürütme, yasamanın içinden çıktığı ve onun güvenoyuna muhtaç olduğu için burada bir ayrılıktan bahsetmek mümkün değil. Başkanlık sistemi bunu birbirinden net olarak ayırır" ifadelerini kullandı.
ÇİFT BAŞLI BİR YÖNETİMDEN BAHSEDEBİLİRİZ
Başkanlık sisteminin yerine konuşulan Yarı Başkanlık sistemiyle ilgili olarakta değerlendirme yapan Toper, Yarı Başkanlık sisteminde iki başlı yürütme organından bahsedebiliriz. Birincisi, halk oylamasıyla görev almış yasamanın içinden çıkan bir bakanlar kurulu ikincisi yine halk oyunuyla seçilmiş bir devlet başkanı. İki tarafta halk iradesiyle seçilmiş fakat bakanlar kurulunun yasama meclisine karşı sorumluğu var.
Devlet başkanının ise yasama organına karşı birebir bağımlığı ve güvenoyuna ihtiyacı yok. Bugün Türkiye`de baktığımızda seçimlerle işbaşına gelmiş bir Meclis, Meclis`in içinden çıkmış bir bakanlar kurulu, halk oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Aslında şu an yarı başkanlık sistemine benzer bir uygulama var. Anayasa`da, yürütme organını tanımlarken, yürütme organını 1- Bakanlar Kurulu, 2- Cumhurbaşkanı kullanır diyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, ben halk oyuyla seçildim, bilindik bir Cumhurbaşkanı olmayacağım diyor. Çift başlı bir yönetimden bahsedebiliriz şuan. Yine Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği üzere ne başkanlık ne de yarı başkanlık düşünülmüyor. Asıl öngörülen sistem Türk tipi başkanlık sistemi. Ancak bu konuda çok açıklayıcı bilgi bize ulaşmadı." dedi.
ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİ DE İLGİLENDİREN MESELE
Başkanlık sisteminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın şahsında değerlendirilmesinin yanlış olduğunu savunan Toper, "Başkanlık sistemini isteyenler neden istediğini, istemeyenler de neden istemediğini bilmiyor. Biz hukukçular bile konuya tam olarak hakim değiliz. Ancak konunun Sayın Cumhurbaşkanının şahsında değerlendirilmesi çok büyük yanlış.
Bu 50-100 yıllık, çocuklarımızın geleceğini de ilgilendiren bir mesele. Hayırlı olan neyse tartışıp bulmalıyız. Ne getirir ne götürür değerlendirilmelidir. Bu yıl içerisinde halkın önüne geleceğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Bu konuda görüşlerini paylaşan Buket Aydın ise şöyle konuştu: "Başkanlık sistemini ilk Turgut Özal gündeme getirmiş, Sayın Demirel karşı çıkmıştı.
Demirel daha sonra kendisi cumhurbaşkanı olduğunda başkanlık sistemini getirmek istedi. Başkanlık sistemi iyidir, kötüdür gelsin ya da gelmesin ben bilemem. Ama bizim bunu konuşup tartışmasız gerekiyor. Karşı çıktığımız şeyin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Kişi, kurum ve partiler üzerinden yürüyerek her şeye hayır diyoruz"
HALK 2002`DE MAZLUMDAN YANA TAVIR ALDI
Panelde, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban da Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini ifade etti. Her dönemde insanların görüşünün mevcut şartlara göre değişebildiğini kaydeden Başkan Burhanettin Çoban, kendisinin AK Parti`nin kurucu il başkanı olduğunu belirterek, "3 Kasım 2002 seçimleri öncesine gidelim. Hatırlayın bir partinin genel başkanı aday olması hakkı elinden alınmış. Hiçbir televizyonda kendisine yer verilmiyor.
Hatta gazeteler bu adam muhtar bile olamaz diye manşet atıyor. Etkili ve yetkili çevreler iktidar imkanı vermeyecek diye konuşulurken, bu şartlarda seçime gidiliyor. Halk mazlumdan yana tavır alıyor ve o insanı tek başına iktidar yapıyor. Gelelim 7 Haziran`a. Cumhurbaşkanımız meydanlara indi, 40 küsur ilde açılış ve miting yaptı. Başbakanımız da 50 küsur ile gitti. Halk dedi ki bu adaletsiz bir sistem, `Cumhurbaşkanımızın meydanlara inmesini biz doğru bulmuyoruz` dedi ve yüzde 41 oy verdi.
Yani, eğer TRT`de veya diğer televizyon kanallarından yer almakla seçim kazanılsaydı, 7 Haziran`da seçim sonuçlarının daha güzel çıkması gerekiyordu. Diğer siyasi partilerin bu durumdan kendisine ders çıkarması gerekir. Bakın bizim Belediye meclisimizde iki parti var. AK Parti`li 22, MHP`li 12 meclis üyemiz var. Biz karalarımızı yüzde 99.9 oranında oybirliğiyle alıyoruz. Çünkü anlatıyoruz, arkadaşlarımız bakıyor doğru güzel bir iş deyip destekliyorlar." dedi.
İNSANLARIN TEMSİLCİSİ YOK
En kapsamlı Anayasa değişikliğinin 12 Eylül 2010 yılı referandumu ile yapıldığını, hatta yapılmak zorunda kalındığını savunan Başkan Çoban, şöyle devam etti: "O dönem meclisteki hükümet dışındaki partilerin tamamı en temel değişmesi gereken anayasa değişikliklerine itiraz ettiler. Şehit aileleri ve kadınlara pozitif ayrımcılık, vergi borçlarıyla ilgili çok önemli değişiklikler vardı ama hep reddettiler. Niye reddettiler; çünkü bunu iktidar yapmış olacaktı.
Halbuki doğru olanlara destek verelim, doğru olmayanları reddelim deselerdi sadece destek verilmeyen maddeler halka gidecekti. Daha sonra ne yaptı halk, yüzde 58 oyla bu anayasanın değişmesi lazım dedi. Şimdi yine anayasa değişikliği ile ilgili konuşulurken, `meclisteki partiler yetmez her partinin görüşünün alınması lazım` deniliyor.
Şuan mecliste yüzde 97 oranında halkın desteğini almış partilerin temsilcileri var. Yüzde 3 insanların temsilcisi yok. Herkesin onayını alalım dersek bu olmayacak bir şey. Dayatma var deniliyor. Halka sorulacak şey neden dayatma oluyor veya halktan biz neden korkuyoruz.
İSTERİZ Kİ HERKESİN ONAYI ALINSIN AMA MÜMKÜN OLMAYABİLİR
Başkanlık sistemine karşı çıkanların, "Bu sistem gelirse, Recep Tayyip Erdoğan başkan olur o yüzden biz bu sistemi istemiyoruz" düşüncesiyle karşı çıktılarını dile getiren Başkan Çoban, "Bunun dışında başka hiçbir gerekçeleri yok. Ben inanıyorum ki rahmetli Demirel ve rahmetli Özal gibi, bugün karşı çıkanlar da yarın yönetime geldikleri zaman bu ülke için en geçerli sistemin başkanlık sistemi olduğunu söyleyecekler.
Bakın şimdi aynı partiden çıkmış bir başbakanımız ve bir cumhurbaşkanımız var. Ancak yürütme tarzında farklılıklar olabiliyor. Hatırlıyorsunuz bir günde açıklanacak bakanlar kurulu 5-6 günde açıklandı. Ülkenin artık önemli aşamalarda bu tür beklemelere ve görüş ayrılıklarına tahammülü olmayabilir.
Elbette isteriz ki herkesin onayı alınsın ama mümkün olmayabilir. Herkesin onayını alacağız diye beklersek yanlış yaparız." diye konuştu. Başkan Çoban bu değerlendirmelerinin ardından; Duygu Canbaş, Buket Aydın ve Av. Serkan Toper`e katılımlarından ve verdikleri bilgilerden dolayı teşekkür ederek çeşitli hediyeler takdim etti.
Yorumlar
Yorum Yap