Gözden kaçırmayın
Mekke'nin fethi ve Kudüs gecesi 31 Aralık'taKanal A’da İrfan Söyler’le Bizim Avrupa programına katılan 22’inci Dönem Afyonkarahisar Milletvekili ve Alternatif Politikalar Merkezi Başkanı Mahmut Koçak, Bülent Arınç’tan şikayetçi olmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdikleri tüm faaliyetlerden sonra konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a rapor sunduklarını ifade eden Koçak, kumpasların hedefinde milletle devleti birbirinden ayırmanın olduğunu söyledi.
Kanal A’da İrfan Söyler’in hazırlayıp sunduğu Bizim Avrupa Programı’na katılan 22’inci Dönem Afyonkarahisar Milletvekili ve Alternatif Politikalar Merkezi Başkanı Mahmut Koçak, ikinci darbe kalkışması iddialarından Bülent Arınç’tan şikayetçi olmasına gündeme ilişkin pek çok konuda değerlendirmelerde bulundu. Güney Doğu Anadolu’da İngilizlerin faaliyetleri olduğu ile ilgili değerlendirmeleri hatırlatan İrfan Söyler, bazı aşiretlerin borçlarının İngilizler tarafından ödenerek yeni bir kalkışmanın zemininin hazırlandığı ile ilgili iddiaları Koçak’a sordu. Benzer bir projenin 100 yıl önce de uygulandığını ifade eden Alternatif Politikalar Merkezi Başkanı Mahmut Koçak, o dönem Abdülhamid Han İngilizlerin saldırılarını püskürtmek için Hamidiye Alaylarını kurduğunu hatırlattı.
Hamidiye Alaylarının sadece askeri birer statüde olmadığını vurgulayan Koçak, “Vatan ve kader birliğine inanan aileleri tespit etti. Bugün onların devamı var. Koruculuk müessesi, Hamideye alaylarının devamıdır. Bazı arkadaşlarımız koruculuğa sadece güvenlik konseptinde, terör ve terörle mücadele noktasında bakıyor. Halbuki korucular bugün 22 ilde o bölgenin nabzını tutan, o bölgede; vatanına, milletine, devletine bağlı ve o bölgede emperyal, küresel güçlerin oyununu bozan bizim devletimizin güzel vatandaşlarıdır. 1800’e yakın şehit vermiş, 3-5 bin gazisi olan korucuların orada bölge halkının sesi olması, bölge halkının demokratik ve sosyal yaşama katılımını sağlaması ile orada olup bitenle ilgili suskunluk sarmalının kırılması açısından bir güç olarak bakmak lazım. Son zamanlarda hükümetimizin ve devletimizin yürüttüğü koruculara sahiplenme hamlesi ben de takdirle bakıyorum.” dedi.
Avrupa’da Türk düşmanlığın da konuşulduğu programda Türkiye’de halkın yüzde 99’u aynı duygu ve düşünceleri paylaşırken, birkaç toplumsal uzlaşmazlığı konu yapan Avrupa’nın niyetinin maksatlı olduğunu ifade eden Başkan Mahmut Koçak, Avrupa’nın kendi söylem ve değerlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’yi eleştirdiği pek çok konuda Avrupa ülkelerinin Türkiye’den çok daha geri bir konumda olduğunu kaydeden Başkan Koçak, Suriye iç savaşı ve mülteciler konusuyla Avrupa’nın söylemleriyle uyuşmayan eylemler içinde olduğunun görüldüğünü söyledi. Türkiye’nin milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığını söyleyen Koçak, Avrupa’da hiç mülteci almamış ülkeler varken Türkiye’nin mültecilere yaptığı ev sahipliğinin önemine değindi.
Türkiye’nin Avrupa’dan pek çok konumda ve davranışta olmasına rağmen bunu anlatamadığını vurgulayan Koçak, Avrupa’da insanların Türkiye’nin yaptıklarını bilmediğini belirtti. Türkiye mülteciler için 25 milyar dolar harcamışken Avrupalıların bunu bilmediğini söyleyen Koçak, Türkiye’nin 25 milyar Dolar harcamasına rağmen Avrupalı siyasilerin Türkiye’yi mülteciler için pazarlık yapan, mülteciler üzerinden para kazanmaya çalışan bir ülke gibi gösterdiğini aktardı.
Bülent Arınç’tan neden şikayetçi olduğu da sorulan Mahmut Koçak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına uyarak bir bilgi ve şüphesi üzerine durumun araştırması için hukuka başvurduğunu söyledi. Kendisinin telefonundan gerçekleşen ve sadece üç kişinin bildiği bir görüşmeyi Bülent Arınç’ın deşifre ettiğini ifade eden Koçak, “Türkiye’de çok çirkin şeyler yaşandı. Hem Anayasanın bize verdiği haklar ve hukuk ihlal edildi ,milletimizin dini değerleri de çiğnendi. "Müslüman kardeşinin bir sırrını örtmede gece gibi olun "diyen bir inancın mensuplarına yakışmadı. Kasetler masetler, bel altı vurmalar.
Tezgahlar, kumpaslar. bu ülkenin başbakanı dinlendi. Devletin bütün sırları, Genelkurmay Başkanı, Milli Istihbarat teşkilatı Müsteşarı ve bakanların konuştuğu kriptolu telefonlar dinlendi. Vatandaşlar açısından da benzer bir durum yaşandı. On binlerce insan dinleme mağduru oldu. Yargıdaki, emniyetteki durumu nedeniyle bu kumpas, bu çark içinde herkes kimi kime şikayet edeceğim korkusuyla konuşamadı. Ben de böyle bir şey yaşadım. Hemşerim olan bir polis memuru 17-25 Aralık sürecinden önce bir gün yanıma gelerek benden, beni dinleyen ekibin içinde yer aldığı için helallik istedi. Dinledikleri kişilerin isimlerini bilmediğini ancak zamanla beni dinlediğini anladığını belirtti.
Babamın Afyonkarahisar’da tanınan bir din adamı.Ailece milli, yerli duruşumuz da belli. Beni niye dinlediklerine bir anlam veremesem de dinlendiğimi biliyorum. Hakkımda açılmış bir dava yok, soruşturma yok bu neyin dinlemesi ? Cüppeli Ahmet Hoca, 2010 yılında kalp ameliyatı geçirdi. Ben de ameliyat olduğunu öğrenince ziyarete gittim. Kafkasya’daki çalışmalarımızı yakından takip eden Deniz Baykal da birçok siyaset adamı gibi zaman zaman arar ve fikir alışverişinde bulunurdu.
Biz de bir çok siyasetçi ve akademisyeni ararız.,Doğru bir kanaat oluşturmak için. Ben o ziyaretteyken Deniz Baykal’ın özel kaleminden aradılar. Hasta ziyaretinde olduğumu belirtip, odadan çıkarak Deniz Baykal’ı aradım. Kendisi de, ‘Hayırdır aileden mi’ diye sordu. Ben durumu anlatınca Sayın Baykal da ‘ben kendisini tanımıyorum ama ver bir geçmiş olsun’ diyeyim dedi. Ben de telefonumu Ahmet Hoca’ya verdim. İkisi benim telefonum üzerinden konuştular. Konuşma sadece insanı ve İslami bir münasebet, geçmiş olsun temennisiydi. Ben unuttum gittim. Aylar sonra bir televizyonun canlı yayınında Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç, bu görüşmeyi deşifre etti.
Bu görüşmeyi ben, Ahmet Hoca ve deniz Baykal biliyordu. 15 Temmuz yaşandıktan bir sürü olayların perde arkaları ortaya çıktıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, ‘bir düşüncesi, şüphesi olan varsa; elinde bilgisi, belgesi olanlar vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirsin’ dedi. Ben de Bülent Arınç bunu nerden öğrendi, birisi mi servis yaptı, bir örgüt mü yaptı düşüncesiyle hareket ettim. Kendisine mutlaka birisi bu görüşmeyi söylemiştir. Onu söyleyeni takip edersek mutlaka bir çeteye ulaşırız diyerek suç duyurusunda bulundum.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de pek çok parti ve düşüncedeki pek çok insana kumpas kurulduğunu anlatan Mahmut Koçak, kendisinin dinlenmesi ve bu görüşmenin deşifresinin de hem Cübbeli Ahmet Hocayı hem kendisini hem de Deniz Baykal’ı hedef alan bir olay olduğunu açıkladı. Gerçekleştirdiği tüm faaliyetleri sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a rapor olarak sunduğunu da belirten Koçak, “Müslüman olan bir insanın bunu yapmaması lazım. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’in bu korunda net emirleri ve sayısız hadis var. ‘Müslüman’ın sırlarını örtmede gece gibi olacaksın’ diyen bir inanışın sahibiyiz. Üstelik deşifre edilen konuşmada kötü bir şey de yok.
Bir geçmiş olsun görüşmesiydi. Bunu televizyonlarda deşifre ederek altında bir şey varmış gibi göstermek; hem Cübbeli Hocayı ve Deniz Baykal’ı medyanın önüne atılmasını hem de ben siyasete o yıllarda mesafe koymuş iken CHP’ye geçmek istediğim şeklinde hava yaratılmaya çalışıldı. Bizim ciddi çalışmalarımızı sulandırmak için. ortamı bulandıracak hareketler, üstü kapalı örtülü operasyonlar yapıldı. Mümin insanın hele ki Başbakan Yardımcılığına gelmiş bir insanın bu tür dedikodularla uğraşmaması lazımdı.
Ben Afganistan’da ve Kafkaslarda çalışma yaptım. Güneydoğuda; şehitler, gaziler, anneler ve korucular 22 ilde yürüttüğümüz faaliyet ile korucuların sivil topluma dönüşmesindeki çalışmalarımız ortada. Acaba bu faaliyetlerden dolayı mı dinlediler diye düşündüm. Biz o dönemde her faaliyetimizden döndükten sonra bir siyasetçi olarak başbakanımıza hitaben kısa raporlar göndeririz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, başbakanlığında çok sayıda bilgi notu, rapor gönderdik. Bizim devlet adamlığından anladığımız budur. Böyle gönderdiğimiz onlarca rapor var. Birileri gibi Türkiye Cumhuriyetinin kurumlarından, Başbakanından ve Cumhurbaşkanından sakladığımız gizli bir ajandamız olmamıştır. Açık ve şeffaf olarak millete ve devlete hizmet ettik.
Milletin daima içerisindeyiz. Bizi itibarsızlaştırmak için çalıştılar. Milletin odalarında, kahvehanelerinde, dükkanların önünde milletin nabzını tutarak Ankara’ya taşıyoruz. Liderin etrafından dar bir çerçeve oluşturmak, tek bir kanaldan bilgi göndermek, böylece hem lideri kontrol altında tutmak hem de partiyi ve iktidarı kontrol altına almak amacıyla pek çok kumpas kuruldu. Bu memleketin hakiki insanlarını etkili yetkili yerlere getirmeyelim tezgahı kuruldu. Kısacası kumpas tek yönlü işlemedi. Yargıda, yürütmede yani bakanlıklarda bürokraside iş dünyasında çok yönlü yürüdü. CHP’ye, MHP’ye, AK Parti’ye nüfuz eden kişiler eliyle, çıkar ortaklıkları, ihanetler hep böyle yürüdü. Ciddi bir kumpasla, devleti tam olarak istila etmek istediler.
Bunun önündeki bütün engelleri, ciddi mücadele yapan bütün vatan evlatlarına tezgah kurdular. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da Deniz Baykal kaset hadisesi de bana göre bunlarla ilgilidir. hepsi birer kumpas hikayesidir. Bizim gibileri siyasetten ve devletten uzak tutmak kimin işine yarar? Biz milli iradenin gerçek sahipleriyiz, gücü milletten başka yerden almayan, Allaha dayanan insanlar. Dicle`yi Kızılırmak ve Yeşilırmak`ı, Sakarya’yı, Menderes`i biz anlarız. Biz Anadoluyuz. Bizlere kurulan tuzaklar milletle devlet, milletle siyasetin arasına darbe vurmaktır. Ayrık otları ekmektir.” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Yorum Yap