Gözden kaçırmayın

Demirkırkan En düşük emekli maaşı asgari ücrete denk olmalıDemirkırkan En düşük emekli maaşı asgari ücrete denk olmalı

Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Kemal Demirkırkan, CHP İl Yönetim Kurulu Üyesi Emre Taban ile birlikte basın açıklaması yaptı.


Demirkırkan, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanmasının isminin diktatörlük olduğunu söyledi. Demirkırkan, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Başkanı İbrahim Yurdunuseven`in "CHP içinden de evet diyecekler var" söylemine "Aç tavuk, kendini buğday ambarında görür. CHP`nin ve CHP`lilerin duruşu nettir" diye cevap verdi.

 
CHP İl Başkanı Kemal Demirkırkan`ın açıklaması şöyle:
"Bir süreden beri Türkiye’nin demokratik anayasal rejimine karşı ciddi bir saldırıyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin bunca yaşamsal sorunu varken, 6,5 milyon kişi işsizken, asgari ücret açlık sınırının altındayken ve verilen 104 liralık zam henüz bu senenin ilk ayında zamlarla ve dolardaki kur kaybıyla erimişken, Türk lirası ‰30 civarında değer kaybetmişken Türkiye’nin gündemi bunlardan çok uzakta, ülkenin geleceği bir rejim değişikliği inadına kilitlenmiş durumda. Milletin egemenliğini bir kişiye teslim eden Başkanlık sisteminin nesini savunuyorsunuz anlamakta güçlük çekiyorum.
 
Bugün görüyoruz ki Birleşmiş Milletler İnsani gelişmişlik endeksine göre Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinin 9’u parlamenter sistemle yönetiliyor.
 
Dünyanın en az gelişmiş 10 ülkesinin 6’sı başkanlık 4’ü yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor.
 
Şeffaflık endeksinde ilk 15 ülkenin 1’i başkanlık sistemi ile yönetilirken, son 15 te hiç parlamenter ülke yok.
 
Hal böyleyken Türk Tipi başkanlık Sistemi diye bir şey çıkardınız.

Savunamıyorsunuz. Güçlü ve Huzurlu bir Türkiye istemeyen var mı? Terörden arınmış, insanların özgürce hareket edebildiği, fikirlerini ifade edebildiği, özgürce yaşayabildiği, kimsenin kimseyi baskı altına alıp ötekileştirmediği bir Türkiye istemeyen var mı? Ama bunun yolu rejimi değiştirerek Başkanlık adı altında Diktatörlük rejimini dayatmak değil.


Sayın Yurdunuseven birkaç ayrıntı hariç Başbakan kelimesini Cumhurbaşkanı olarak değiştirdik diye kısaca özetlemiş. Kuvvetler ayrılığı getirilmiş! Cumhurbaşkanının kanun çıkarma yetkisi yokmuş!
 
Bakın yeni yasada Anayasanın 104 maddesinde Cumhurbaşkanı`nın görev ve yetkilerinin neler olduğu sıralanmaktadır. Burada “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez.” denilmektedir.


Bu düzenleme, Cumhurbaşkanı`nın sistem içindeki rolünü aşırı ölçüde güçlendirmekte ve Türkiye Büyük Millet Meclisi`ni rolünü de aşırı ölçüde sınırlamaktadır. Zira millet tarafından seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin yasama yetkisinin " tek bir kişi" ye, bu kişi Cumhurbaşkanı dahi olsa, devredilmesi mümkün hale gelmektedir. Olağanüstü hallerde bu sınırlamalara da bağlı kalmadan tek başına her konuda kararname çıkarabilir.


Bu yetki bir anlamda tek başına kanun yapma yetkisidir. Yani padişah fermanı gibidir. Egemenliğin krallardan halka geçmesi sürecinde en önemli kavşak noktası, yasama tekelinin milletin (halkın) seçtiği meclislere verilmesidir. Demokrasiler egemenliğin saraydan, krallardan alınıp halka verilme sürecidir. Bu bir anlamda fermandan kanuna geçmeyi ifade eder.


Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle cumhurbaşkanı, Meclis’in yasama yetkisine ortak oluyor, hatta engelleyebiliyor.
 
Kuvvetler ayrılığı yasama, yürütme ve yargının ayrı kuvvetlerin elinde olması anlamını taşır. Yürütme ve yasama zaten Başkan’da. Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12’si Başkan tarafından atanmakta, HSYK’nın 13 üyesinin 6 ‘sı başkan , 7’si ise partili başkanının hakim olduğu Meclis tarafından atanmakta, Danıştay üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekilini seçme yetkisi Başkan’a ait.


Başkan’ın seçtiği Danıştay üyeleri, Başkan’ın temsil ettiği idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek(!) Ayrıca Yargıtay ve Danıştay’ın kalan üyelerini de Başkan’ın belirleyeceği Hakimler ve Savcılar Kurulu atayacak. Güçler ayrılığı ve denge-denetleme mekanizmalarının en önemli unsuru olan bağımsız yargı denetimi fiilen imkânsız hale gelecektir. Tüm yüksek yargıçlar ve yüksek yargı kurulu doğrudan ya da dolaylı Başkan ve onun hakim siyasi anlayışına göre şekillenecektir. Bu nedenle denetim imkânı da kalmayacaktır.


Yargı tümüyle Başkan’ın emrindeki bir organ olacaktır. Adalet dağıtmayacak, Başkan’ın sopası olarak kullanılacaktır.
 
 
Bu rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin (Başkan’ın) elinde toplayan bir rejimdir. Başkan’ın hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği bir dikta rejimdir.
 
 
Dünyanın ülkelerin ekonomik durumlarını ve yatırım yapılabilirliklerini inceleyen 3 kredi derecelendirme kurumu da Türkiye’nin notunu düşürdü. Dün 4 Türk bankasının da notları düşürüldü. Uçuruma gidiyoruz. Türkiye Bankalar Birliğinin verilerine göre 2016 yılında protesto edilen senetlerin tutarı 2,2 milyar TL artarak 12,3 milyar TL’ye ulaştı; karşılıksız çeklerin tutarı 129 milyon TL artarak 27,4 milyar TL’ye yükseldi.
 
 
Tüketici güven endeksi Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7 azalarak 66,9 olarak gerçekleşti. Aynı dönemde hizmet sektörü güven endeksi yüzde 8,5, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 12,2, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 11,5 azaldı. Böylece hizmet ve perakende ticaret sektörü güven endeksi tarihinin en düşük seviyesine geriledi.
 
 
2016 yılında 101 bin 614 esnaf işyerinin kapısına kilit vurdu. Bu sayı 2015’te 97 bin 715 civarındaydı. Özellikle yılın son çeyreğinde her ay 10 bin esnaf kepenk kapattı.Faaliyet alanını değiştiren esnaf sayısı ise geçen yıl yüzde 495 artış gösterdi. 2015’te 216 bin 309 esnaf meslek değişikliğine giderken bu sayı 2016’da 1 milyon 286 bin 103’e fırladı.
 
Bütün bu rakamlar esnafımızın içinde bulunduğu durumu gösterirken bizim Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanımız, Oda olarak referanduma “EVET” kampanyası düzenleyeceklerini ifade etti. Ben esnafımızın can çekiştiği bir dönemde esnafın sorunlarına değil de hükümetin beklentilerine uygun davranışından dolayı kendisini tebrik ediyorum.


Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanımız bu açıklamayı yönetim kurulu üyelerinin ortak kararı ile mi yapmıştır, şahsi düşüncesi midir? Merak ediyoruz. Hükümetin ve maalesef devletin tüm organları referandumda istedikleri sonucun çıkmasına yönelik baskıları artarak devam etmektedir.


7 yıl önce atılmış, sahte, montajlanmış tweetler nedeniyle CHP parti meclisi üyemiz Sera Kadıgil gözaltına alınıp ifadeye götürülmüştür, ardından mahkemece serbest bırakılmıştır. Hayır kampanyası yapanları korkutmaya, kampanyayı terörize etmeye dönük adımları ne yazık ki çok sık görmeye başladık.


Siyasi rehin alma kampanyasına pabuç bırakmayacağımızı ülke çıkarları söz konusu olduğunda bu ülkenin her ferdinin Mustafa Kemal’in askeri olduğu bilinciyle davranacağını bir kez daha hatırlatmak isterim."
 
 
Basın mensuplarının "AK Parti İl Başkanı İbrahim Yurdunuseven CHP içinden de referanduma evet diyeceklerin olduğunu söyledi. Siz ne diyeceksiniz" sorusuna da yanıt veren Demirkırkan, "Aç tavuk kendini buğday ambarında görürmüş. MHP`yi bilemiyoruz, ama Cumhuriyet Halk Partisi`nin de Cumhuriyet Halk Partililerin de duruşu nettir. Biz, CHP`ye oy veren 12 milyon seçmenimizle birlikte net bir şekilde hayır diyeceğiz" dedi.