Gözden kaçırmayın

Dayı Lokanta ve konser dışında ne yaptınız ?Dayı Lokanta ve konser dışında ne yaptınız ?

Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Kemal Demirkırkan, 28 Şubat`a da 15 Temmuz`dansonra başlatılan 20 Temmuz Sivil Darbesi`ne de karşı olduklarını belirtti.


Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Kemal Demirkırkan, CHP İl Başkan Yardımcısı Vedat Sever ve CHP İl Saymanı Ömer Bıçak ile birlikte haftalık basıntoplantısı düzenlenledi. 15 Temmuz`dan sonra iktidarın 20 Temmuz`da sivil darbe yaptığını kaydeden CHP İl Başkanı Kemal Demirkırkan, şu ifadeleri kullandı:28 Şubat 1997’de yaşanan post modern darbenin üzerinden 20 yıl geçti.


Bu dönemde öğretim üyeleri, öğretmenler, kamu görevlileri ya inançları veya siyasal fikirleri dolayısıyla devletin dışına itildiler. Biz herkesin görüşüne saygılıyız, herkesin inancına da kimliğine de saygımız var. Ancak şunu da ifade edelim ki biz 28 Şubat darbesine ne kadar karşıysak, 15 Temmuz Darbesi bahane edilerek yapılan 20 Temmuz darbesine de, o kadar karşıyız. 28 Şubat’ta görevine son verilen öğretmenlerin sayısı 3 bin 527, 20 Temmuz sonrası görevine son verilen öğretmenlerin sayısı 30 bin 470.


Yükseköğrenim kurumlarından ihraç edilen akademisyenler 28 Şubat döneminde 139 kişi, 20 Temmuz darbesinden sonra üniversitelerden atılan akademisyen sayısı 4 bin 811. Emniyet mensubu 28 Şubat döneminde 331, 20 Temmuz darbesinden sonra görevine son verilen emniyet mensubu 24 bin 568. 150’yi aşkın gazeteci hapiste. 20 Temmuz darbesinden sonra kamudan ihraç edilen personel sayısı 127 bin kişiyi aştı.


Postmodern, askeri veya sivil; bir ülkenin demokrasi anlayışını yıllarca geriye götüren her türlü darbeye HAYIR diyoruz. Artık Türkiye’nin 16 Nisan’da neyi oylayacağı konusunda herhalde kimsenin tereddütü kalmamıştır. Türkiye’nin önüne konmuş olan yol ayrımı çok açık.


Soru şu; ülkenin tapusu tek adamın mı olacak, yoksa 80 milyonun mu olacak? Egemenlik kayıtsız şartsız millettin mi olsun, yoksa egemenlik tek bir kişiye teslim mi edilsin? Egemenlik milletin temsil edildiği meclis yoluyla mı kullanılsın yoksa egemenlik tek bir kişinin koltuğunda oturduğu sarayda mı kullanılsın?
 
 
İşsizliği, terörü bitirmek istediniz de parlamenter sistem mi engel oldu?Siz çiftçinin mazotundan vergiyi indirmek istediniz de parlamenter sistem mi, engel oldu?
 
 
15 Temmuzda yapılmak istenen parlamenter sistemi yıkıp Türkiye’yi Bir adama teslim etmekti. 16 Nisanda da bu yapılmak isteniyor.
 
 
Şimdi de gençlerimizi kandırmak için 18 yaşında milletvekilliği getirdik diyorlar. Biz gençlerimize güveniyoruz. İyi eğitim almış gençlerimizin her şeyin altından kalkabileceklerine kuşkumuz yok, milletvekilliğini de layıkıyla yapabilirler. Ancak şimdi getirilen ve seçilme yaşını 18’e indiren düzenleme popülist ve lüks bir düzenlemedir. Hayatın gerçekleriyle, uyuşmamaktadır.


18 yaşındaki genç lise son sınıf öğrencisidir. Ağır vasıta kullanma, otobüs kullanma hakkı yok, kız istemeye gitse “askerliğini yap öyle gel” deyip kız verilmeyen bir yaştadır. Ayrıca ülkemizde milletvekili seçilebilmek için gerekli ekonomik birikime sahip olmak için de çok erken bir yaş.
 
Yasada “Onsekiz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir… En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden …” denilmektedir. Bu sorun ifade edildiğinde “Üç beş çocuk değil mi, onları da askerlikten muaf edecek bir düzenleme çıkartırsınız, olur biter” diyen bir Cumhurbaşkanı var. İşin ciddiyeti bu. Daha ilk günden yasayı nasıl deleceğimizi tartışıyoruz.
 
 
Kim faydalanacak bu 18 yaştan. Memurun, çiftçinin, manavın, işçinin, taşeronun çocuğu mu? Yoksa birilerinin çocukları mı? 18 yaşındaki çocuklarımızı milletvekili yapacağız, askerlikten de ömür boyu muaf tutacağız. Gariban çocukları Cudi`de, Gabar`da, El Bab`da şehit olacak. Genel başkanların ya da arkadaşlarının çocukları 18 yaşında milletvekili olacak. 18 bin TL de maaş alacak. Diğerleri şehit de olacak. Bu adaletsizliktir.
 
 
Evet olmazsa terör olur, evet olmazsa şu olur, bu olur diyenlere cevabımız. Afyon da ve Türkiye de hayır diyecek.
17 Nisan Günü;
Cumhurbaşkanı sınırlarını bilecek, Başbakan ve bakanlar asli görevlerini yapacak, Meclis yeniden çalışmaya başlayacak.Bir gecede sinsi kararnamelerle insanları işsiz, üniversiteleri hocasız bırakacak bir düzen olmayacak.
 
 
Üniversiteler özgürleşecek, gençlerimiz özgürleşecek. Türkiye’nin bütün kurumları yeniden ayağa kalkacak. Hiç kimse darbeye cüret edemeyecek. Ekonominin kuralları belli olacak. İş adamlarının tek adam ne yapar düşünceleri son bulacak, önlerindeki puslu hava dağılacak.
 
 
Kimse bir gece de kendi keyfiyle yeniden kural yazmayacak. Bir anda varlık fonuyla sizin, hepimizin, 80 milyonun olan kamu kurumlarına el koyamayacak. İş alabilmek, yatırım yapabilmek, çocuğuna iş bulabilmek için bir elitin, bir siyasi zümrenin, bir rant sınıfının parçası olmak gerekmeyecek.
 
 
Bir gece de şirketlere el koyan kayyum atama yöntemi ortadan kalkacak. Kimse bir sabah kendi adını bir listede acaba işsiz kaldım mı diye aramayacak. Hiç kimse attığı bir tweet nedeniyle hapse atılmayacak.
 
 
Barzani’nin ülkemizi ziyareti sırasında Ankara ve İstanbul’daki Havalimanlarına ve Başbakanlık konutuna Kürdistan özerk bölgesi bayrağı çekildi. Kandil’e Türk Bayrağı dikeceğiz derken Ankara ve İstanbul semalarından Kürt Bayrağını gördük. Hayır oyu verecek olanları terör örgütleriyle bağlantılı sayan, onlara terörist diyen bir iktidarın Kürt Bayrağını göndere çektirmesi ne yaman çelişkidir.


Madem bu ülke topraklarında Kürt Bayrağı dalgalanacaktı neden Kürtlere bırakmamak için El Bab’a gidip 75 şehit verdik. İşler gerçekten kötü gidiyor demek ki; Milliyetçi oyları alamayan, iktidar, başkanlık referandumu öncesinde Türkiye’deki muhafazakar Kürt oylarını hedeflediğini göstermiştir.