Ahmet Kaplan

Tarih: 22.08.2023 18:19

AHİ EVRAN

Facebook Twitter Linked-in

Ancak halk arasında Ahî Evran (Evren) adıyla tanınır. Lakabı dinin yardımcısı anlamına gelen Nasiruddindir.

 

 İran’ın Batı Azerbaycan bölgesindeki Hoy Kasabası’na XI. yüzyılda gelip yerleşenTürkmen bir ailenin çocuğu olarak 566/1171 yılında dünyaya gelmiştir.Asya içlerinden Anadolu’ya gelen mutasavvıflardan biri olan Ahî Evran, bir müddet Muhyiddinİbn'ül-Arabilerle birlikte Anadolu'ya gelerek Ahi Evran 1206 yılında Kayseri’de ve sonrasında Denizli ve Kırşehir’de ikamet ettikten sonra birçok şehir ve kasabayı gezerek ahîlik teşkilâtının kuruluşunda ve yayılışında önemli bir rol oynamıştır. Esas mesleği vegeçim kaynağı olan debbağlık (deri işçiliği) ile uğraşmıştır.

 

Gençliğinde Horasan ve Maveraünnehir bölgesine giderek orada eğitimgören Evran; dönemin önemli alim ve düşünürlerinden ders alarak yetişmiştir.Bunlardan biri, meşhur Eş’arîkelâmcısı Fahreddin Râzî (606/1210)’dir.Ahi Evran, ondan hem dinî hem de beşerî ilimleri öğrenmiştir. Ayrıca tıpkı HacıBektaş Velî gibi, Türkistan’ın manevi pîri olan AhmedYesevî’nin yetiştirdiğitalebeler vasıtasıyla tasavvufu tanımış, yine fütüvvet teşkilatının marifet pîri veönemli bir düzenleyicisi olan meşhur mutasavvıf Şihâbüddin Ömer Sühreverdî(632/1234)’nin sohbetlerine katılarak ondan istifade etmiştir. Böylece gönül ilmiolan tasavvuf yanında tefsir, hadis, fıkıh, kelâm gibi İslami ilimler ile felsefe ve tıp gibi ilimler öğrenmiştir. 

 

Hayatının son dönemlerinde Kırşehir’e yerleşen ve ölümüne kadar burada kalan Evran XV. yüzyılda kaleme alınan Hacı Bektaş Vilâyetnâmesi’nde, menkıbevî şahıslarla münasebeti ve bu arada Hacı Bektâş-ı Velî (ö. 1270) ile olan yakınlığı bilinmektedir.Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük görevler üstlenen ve binlerce sanatkârı yetiştirmiş olan Ahi Evran 1261 yılında 90küsur yaşında görevi başında şehit edilmiştir. Kabri Kırşehir'de olup 20 kadar telif ve eseri günümüze kadar ulaşmıştır. XIV. yüzyılın başlarında Gülşehrî tarafından Ahî Evran üzerine kaleme alınan mesnevide Evran’ın sûfî bir derviş olarak tasvir edildiği görülmektedir. 

 

Ahi Evran’ın yaşantısında ahlakla sanatın,konukseverlikle yardımseverliğin uyumlu bir terkibi görülmektedir. Bu bağlamda sosyal hayatınve ticari hayatın kurallarını koyarak barışçı, huzurlu, adaletli, aydın vebilge, bir toplum oluşturmak hedeflenmektedir. İnsanınahlaki, mesleki bilgi ve becerisini artırmak ve toplumsal ferahıoluşturmaktır. Tasavvuf yaşantısı hoşgörü, paylaşımcı, seven vesevilen ''İnsana hizmet, Hak'ka hizmet'' anlayışının bir tezahürüdür.

 

Ahî Evran, Fütüvet ahlakı ile ahiliğin temelini oluşturmuştur. Onun yaşantısında ve eserlerinde Kuran-ı Kerimin ışığında güzel ahlak esaslarını bulmak mümkündür.Mutasavvıfların ifade ettiği üzere fütüvvet, Peygamberlerden kalma güzel ahlaktır.Fütüvvet, nefis temizliğine, yüksek ahlâka ve cömertliğe dayanan,başkasını kendi nefsine tercih etmek şeklindeki ifadesini bulan biryaşam şeklidir. İnsan yetiştirmek ve topluma faydalı olmak düşüncesi ile işdışında eğitim, iş başında eğitime tabi tutulmuşlardır.İş dışındaki eğitimde dini ve ilmi bilgiler dışında, güzelyazma, güzel konuşma, musiki, davranış kaideleri, askeri ve sportif faaliyetlerdir. İşyeri sahibi ustanın gözetiminde ahlak ve sanat eğitiminibirlikte alırdı.

 

Ahi Evran’ın gerçek bir gönül sultanı olup; “NamazınıKa’be’de kılıp kendi şehrine (Kırşehir) geri döndüğü; bazen doğuda duaederken, bazen batıda ayakta durduğu; sabah namazını beytü’l-mukad-des’te, öğle namazını Dımışk (Şam)’ta, ikindiyi Medine’de, akşamıUrfa’da, yatsıyı Mekke’de (Ka’be’de) kıldığı ifade edilmektedir. Bir rivayette Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Ahi Evran’ı görmek için Kırşehir’e hareket ettiği, bu hâlin Ahi Evran’a malum olmuş; sonra o da gelip Kırşehir’in yakınındaki tepeninüstünde birbirleriyle buluştuğu söylenmektedir.

 

 Bu esnada Ahi Evran,‘Erenler Şahı, ne olurdu burada bir pınar olsaydı da abdest almaya, içmeye yarasaydı’demiştir. Bunun üzerine Hünkâr, eliyle işaret edip bir yeri eşmiş; arı duru güzelim birsu çıkmış ve akmaya başlamıştı. Ahi Evran, bu defa ‘Erenler Şahı, bir gölgelik ağaç daolsa, sıcak günlerde gölgelenirlerdi’ dediğinde Hünkâr ululuğu, ‘Ne ola Ahi’m’ demişti.Ahi Evran’ın kavak ağacından kesilmiş bir sopası vardı, bunun üzerine bir yeri kazmış,onu da alıp oraya dikmiş, bir anda ortalık yeşerip yapraklandığı ifade edilmektedir. 

Kaynakça:


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —