İdris İlcan


Mehdi,Ramazan Ayı,Kadir Gecesi,Muharrem Ayı,40 Rakamı,Hicri 1411

Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:


“Mehdi aşure günü zuhur eder. O gün Hüseyin bin Ali şehid edilmiştir ve o Muharrem ayının onuncu cumartesi günü olmuştur. 

 

O Rûkun ile Makam arasında kaim olur. Cebrail Aleyhisselâm onun sağında, Mikail Aleyhisselâm ise solunda olur. Arzın muhtelif yerlerinden gelen taraftarları toplanırlar ve ona biat ederler. Böylece, yeryüzü daha önce zulüm ile dolduğu gibi, şimdi de adaletle dolar.” (İmam-ı Suyûtî)

 

Abdullah b. Mes’ud  (r.a.) Hadisi:

 

Abdullah b. Mes’ud (r.a.) şöyle söylemiştir: Rasûlüllah (s.a.s.) -ki o, doğru söyler ve kendisine doğru bildirilir- bize, (insanın yaratılış evrelerini) şöyle anlattı: “Sizden birinizin yaratılışı  annesinin karnında kırk günde toplanır. Sonra orada bunun gibi ‘alaka’ olur.Sonra yine bunun gibi ‘mudğa’ olur. Sonra Allah bir melek gönderir ve kendisine dört şey emredilir: Rızkı, eceli, ameli ve said mi yoksa şaki mi olacağı(nın yazılması)

 

Huzeyfe b. Esîd (r.a.), kulaklarıyla Rasûlüllah (s.a.s.) in şöyle buyurduğunu işittiğini söylemiştir: “Nutfe,rahimde kırk gece kalır. Sonra melek ona şekil verir…”

 

İbn Kayyim şöyle söylemektedir: Bunun bir benzeri şudur: Yüce Allah yaratılmışların kaderlerini gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce takdir etmiştir. Sonra Kadir gecesinde yıl içinde olacakları aynı şekilde takdir eder. Bu, genel takdire göre daha özel bir takdirdir.

 

İbn-i Abbas İmam Ali’den (a.s) şöyle nakletmektedir: “Her yıl, bir yılın takdirinin belirlenerek nazil olduğu bir Kadir Gecesi vardır. O gece için Resulullah’tan (s.a.a) sonra veliler (imamlar) vardır.” İbn-i Abbas: “Onlar kimlerdir?” diye sorduğunda İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ben ve benim soyumdan gelen ve hepsi de imam ve muhaddis olan on bir kişidir.”

 

Hz. Ali efendimizden aktarılan bilgilere göre Mehdi’nin Ramazan Ayının Kadir Gecesinde dünyaya geleceği anlaşılmaktadır.İlimle alakalı sır bilgilere sahip Ali efendimiz kendisinden sonra gelecek imamların Ramazan ayıyla ilişkili olduğu ve son imam Mehdi’nin de Kadir Gecesinde dünyaya geleceğini açıkca bildirmiştir.Bilindiği üzere Kadir Gecesi Kur’an-ı Kerim’in indirildiği bir gecedir ve 1000 aydan daha hayırlıdır.Peygamberimiz “Kadir gecesini ramazanın son on günü içinde arayınız!” (Buhârî) şeklinde hadisi şerif beyan etmiştir.Diğer bir hadisi şerifin de ise Aişe –radıyallahu anhâ- dedi ki: Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah’ın arefe gününden daha çok sayıda kulu ateşten azat ettiği başka hiçbir gün yoktur. Şüphesiz ki O, oldukça yaklaşır, sonra onlarla meleklere karşı övünerek; bunlar ne istedi.» buyurur.  


[Sahih Hadis] – [Müslim rivayet etmiştir]Yani Ramazan ayının hem Kadir Gecesinde hem Arefe Gününde Mehdinin doğum tarihini arayabiliriz.

 

Zaten Mehdi’nin Ramazan ayında dünyaya geleceğiyle alakalı ;

 

Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı

birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur’an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu

olursa, tutamadığı günler sayısınca başka

günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil

kolaylık diler. Allah, belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu

gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz.(Bakara Suresi 185. Ayet)

 

Bakara Suresi’ndeki 185. Ayette delil gösterilmiştir. 

 

Muharrem ayında gerçekleşen diğer önemli olaylar ise şöyledir;

1. Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub’un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.

Ayrıca Mehdi’nin hayatında 40 rakamı önemlidir.Bilindiği üzere Türkiye’de 40 rakamıyla ilişkili yer Kırşehir’dir.Buranın plaka kodu 40’tır.Mehdi, hayatının belli bir bölümünü burada geçirmiştir.40 rakamı sadece Mehdi’nin hayatında değil peygamberimiz başta olmak üzere diğer peygamberlerin hayatında da önemli bir rakamdır.

 

İslam’da 40 rakamı velayet makamının esrarlı rakamlarındandır.

– Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der (Ahkaf: 15)

– Ben sizin aranızda bundan (Kur’an’ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?” (Yunus 16)

– Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. (Araf 142)

– O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. (Maide 26)

– Hz. Muhammed (Allahümmesalli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed’in) arap alfabesiyle yazılışında başında ve sonunda bulunan mim harfinin sayısal değeri 40’tır.İsminden mim harfi çıkarıldığı zaman Ahad kelimesi kalır ki bu da ALLAH’ın isimlerinden olup 1 demektir.

-Hz. Muhammed (Allahümmesalli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed’e) peygamberlik 40 Yaşında gelmiştir.

-Hz. Nuh Tufanı 40 gün süren yağmurlarla olmuştur.

-Allah Hz.Adem’i yaratmadan önce Azrail Aleyhi Selam getirttiği çamuru 40 gün yoğurmuştur.

-Hamileliğin 40 hafta sürmesi.

-Hz.Musa’nın Allah’la Tur Dağında 40 görüşmesi

-Hz.Nuh’un gemisinin 40 erkek 40 kadın  40 hayvandan oluşması.

 

-Hz.Yunus ‘un 40 gün balığın karnında kalması ve “…Lâ ilâhe illâ entesubhânekeinnî kuntu minezzâlimîn(zâlimîne).” “Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum” (Enbiyâ 21/87) duasını okuması.

 

-Deccalin 40 gün,40 ay,40 yıl yaşayacağı

-Hz. Nuh Aleyhi Selam‘ın gemisi 40 gün sonra Cudi Dağına oturmuştur.

-Hz. Musa’nın 40 gün oruç tutması.

-Hz. Davut’un 40 gün 40 gece yemek yememesi ve 40 yıl ağlaması

-Hz. İlyas’ın 40 yaşında peygamber olması

-5 vakit namazın sünnetleriyle birlikte 40 rekât olması

-Kur’an’ı Kerim olgunluk yaşını 40 yaş kabul eder

-Hz. İsa yeryüzüne inince 40 yıl yaşayacaktır.

-Altın ve gümüşün zekâtı 40’ta 1’dir.

–  Hz. Adem hayattayken Allah, Hz. Havva’ya 40 öz evlat vermiştir

– Müslümanların sayısı 40’ı bulduktan sonra Hz. Muhammed İslam’ı aleni bir şekilde ilan etmiştir 40.Müslüman Hz.Ömer’dir.

40 Rakamıyla ilgili peygamberimiz Hz. Muhammed (Allahümmesalli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed’in)  bir çok Hadisi Şerifi mevcuttur.

-Her gece kırk ayet okuyan gafillerden yazılmaz. [Beyheki], 

-Kırk kişi bir cemaattir. Bir ölüye dua ederlerse Allahüteâlâ, o ölüyü affeder. [Buhari]

 -Şirkten uzak kırk mümin, bir Müslümanın cenaze namazını kılarsa, Allahu Teâlâ, muhakkak o müminlerin dualarını kabul ederek, o ölüyü affeder. [Müslim, Ebu Davud]

 -Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz. [Taberani]

-Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddetle “aleka” olur. Sonra bu kadar müddette “mudğa” olur. Sonra Allâh bir meleği dört kelimeyle gönderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şakî veya saîd olacağını yazar, sonra ona rûh üflenir…” (Buhârî, Kader, 1; Bed’ü’l-Halk, 6; Müslim, Kader, 1/2643)

-“Kırk sabah ihlâsla Rabbine yönelen kimsenin kalbinden diline hikmet pınarları akar!” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 137/8361)

 

MEHDİ’NİN DOĞUM TARİHİ rakamlarının,Besmelenin rakamlarıyla ilişkili olacağı yani 19 rakamıyla ilişkili olacağını  Hz.Ali  bildirmiştir.

‘Bismillahirrahmanirrahim’ cifir hesabına göre ebcedi 19’dur. Besleme Kuran’da 114 kez geçer ve 19 harften oluşur. Besmele 4 kelimeden oluşur. 19 harften meydana gelir. Ebced ile ilgili not: Arap alfabesinde her harfin bir sayısal değeri vardır. İbrânîce ve Ârâmîce’nin de etkisiyle Nabatîce’den

Arapçaya geçmiş bulunduğu ve peygamberimiz devrinde de olduğu gibi kullanıldığı şeklindedir.Yani kısacası Mehdinin doğum tarihinde 19 rakamının olacağı nettir bu 1991 de olabilir, doğum günü ve ayının rakamları toplamı 19’a da denk gelebilir.Özellikle peygamberimiz Mehdiyle alakalı hadisi şerifleri anlatırken bazı şeyleri ŞİFRELİ vermiştir.Günümüzde bu tür mesajlara verilen isim SUBLİMİNAL MESAJ ismi verilmektedir.İslamda bu ilmin karşılığı ledün,vehbi,cifir ve ebced ilmidir.Bu ilimlerle ALLAH-U TEALA Kur’-an-ı Kerim’i ve

Hadisi Şerifleri şifrelemiştir.Yüce kitabımızda verilen mesajlar açık bir şekilde olduğu gibi Batini bir şekilde de vardır.Aynı durum hadisi şerifler içinde geçerlidir. Vehbi bir ilim olan Ledün ilmi Kur’an’daki ayetten adını almış ve Hz. Hızır’a ait olan özel bir gayb ve sır bilgisidir.

Ledün ilmi veya İlm-i Ledün konusunda net bir tanım yapmak mümkün gözükmemektedir. Sadece insanların bilmediği ve sadece Allah’ın seçtiği kullarına bahşettiği bir sır ve gayb bilgisi ile yöntemidir. Kur’an’da Hz. Musa’nın Hz. Hızır ile yolculuklarının anlatıldığı ayetlerde Hızır’a verilen ilimden ‘ledün’ olarak bahsedilmiştir. Ayet şu şekildedir;

Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim (ledün ilmi) öğretmiştik. (Kehf suresi, 65)

Ledün ilmi Kur’an’ı Kerim’de Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın karşılaşmalarında tarif

edilmiştir. Hz. Hızır’ın insanlar için yanlış ve günah sayılacak çocuk öldürmek, gemiyi delmek gibi bir takım eylemleri olur. Hz. Musa insani bir refleskle Hızır’ın yanlış gibi görünen bu davranışlarına itiraz eder. Hz.

Hızır daha sonradan yapmış olduğu eylemlerin hikmetlerini sebepleri ile birlikte açıklayınca gerçek ortaya çıkmış olur. Kur’an’da ledün ilmi bu şekilde anlatılmaktadır. Peygamberimiz bu konuyla ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştur;

‘’Şayet bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız.” (Buhari, Küsuf, 2; Müslim, Salat, 112)

Tasavvufi gelenekte ledün ilmi önemli görülür. Hassas olan kalp zikir ve feyizle yumuşar Allah’ın zikriyle letaifler açılır ve diğer insanların algılayamadığı bir takım hakikatler insanın kalbine doğar bazen de zuhur eder.

Ledün ilmi özel bir bilgidir ve herkes tarafından bilinmez, olayların iç yüzlerine

vakıf olmayı sağlar. Bu ilim insanların anlayışının üzerinde olduğu için insanlara açıklanmamıştır. Bu ilme sahip

olan kişilerin   başkalarına anlatmaları yasaklanmıştır. Ledün ilmi

Hz. Hızır’a ait olan bir ilim   olmakla beraber      bazı   Peygamberlere   ve

Allah dostlarına da verilmiştir. Hadislerden anlaşılacağı üzere ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin de Hızır as ile bir bağlantısı olacak ve ledün ilmini bilecek ve kullanacaktır. Bu ilim kişiyle Allah arasında olan gizli bir bilgidir.

Kur’an’da bazı surelerin            başlarında bulunun ve huruf-u mukatta denilen harfler bu kabildendir.

” -İsmail Hakkı Hazretlerinin “Ruhul Beyanında” Efendimiz Hz. Ali’ye buyurmuşlar:”Besmelei şerifin hesab-ı cifrisi bitince Mehdinin doğum

tarihidir.”der.”

İsmail Hakkı Hazretlerinin “Ruhul Beyanında” Efendimiz Hz. Ali’ye buyurmuşlar:”Besmele-i şerifin hesab-ı cifrisi bitince Mehdinin doğum tarihidir.”der . Hz. Ali (ra) buyurdu:

“Besmelenin harflerini sayın ve sonunda zamanın bitmesini ve Mehdinin çıkmasını bekleyin. Ona uyarak selameti bulun.”

Zaman Besmele’nin harflerinin sonuna

geldiğinde Mehdi çıkacaktır. (Ramuz, 2:676)Z

Beyazıd-ı Bistami (ks) buyurdu: “Besmelenin harflerinin sonu Mehdinin çıkma vaktidir.”

HZ.ALİ,Bediüzzaman Said Nursi ve İmam-ı Rabbani’nin Mehdi İle İlgili Görüşleri ise;

Hz. Ali (ra) buyurdu: Besmelenin harflerini sayın ve sonunda zamanın bitmesini ve Mehdinin çıkmasını bekleyin. Ona uyarak selameti        bulun.

Hz. Ali, zaman Besmele’nin harflerinin sonuna       geldiğinde  Mehdi

çıkacaktır.

(Ramuz,                                                               2:676)

Bilindiği gibi besmeleyi oluşturan kelimeler şunlardır: “bi ismi Allah (El-ilah) Er-rahman Er-rahim”. Son kelime olan Rahim sıfatı, Allah’ın                son          yurt     olan    ahirette müslümanlara merhamet edeceği anlamına gelmektedir.

Besmelenin son harfi olan “mim” asıl ebced değeri   40’ı                             işaret               eder.Mehdinin                   40 rakamıyla     alakalı        bir    yerde  ilk              çıkacağı anlamında da olabilir.Ayrıca                        Besmele 4 kelimeden oluşur. Besmele’deki harf sayısı 19’dur. Besmele’nin toplam matematiksel değeri 786’dır. Yani Hz.Ali efendimiz Besmelenin              sonu              harflerini                               sayın       ve sonunda Mehdinin çıkmasını beklenmesini gerektiğini                            söylerken         19                   rakamının

Mehdinin doğum tarihiyle ilişkili olduğunu bu rakamlarla ilişkili bir tarihte dünyaya geleceğini bildirmiştir. Bediüzzaman Said Nursi’nin Hz. Mehdi’nin çıkışı hakkındaki öngörüsü şöyledir:

YETMİŞ BİRDE FECR-İ SADIK (tan yerinin ağarması, Güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti) BAŞLADI veya başlayacak.

Eğer bu, fecr-i kazib (sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık) de olsa, OTUZ KIRK SENE SONRA FECR-İ SADIK

(fecr-i kazibden sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma) ÇIKACAK. (Hutbe-i Şamiye, s. 23)

Bediüzzaman’a göre fecr-i sadık’ın çıkacağı yıllar:

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

Bediüzzaman bu izahına göre Hakkın karşısında batılı temsil eden düşünce olan ateizmin ve materyalist felsefenin dağıtılmaya başlamasının 1981-1991 yıllarında, fikren tam anlamıyla susturulup dağıtılmasının ise 2001 yılında olacağına

işaret etmiştir. (En doğrusunu Allah bilir)Yani Hz.Ali efendimizle Bediüzzaman Said Nursi’nin açıklaması parelellik göstermektedir. Mehdi’nin doğum tarihiyle ilgili 19 rakamı dikkat çekicidir.

Bediüzzaman Said Nursi DiğerTespitinde ise ;

“İstikbal-i   dünyeviyede   1400   sene   sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler.” (Sözler, 318)

Yani burada Hz. Muhammed(s.a.v.)’in vefatından 1400 sene sonra Mehdi’nin doğacağını söylemiştir. Peygamberimiz Hicri 11.(Miladi 632) Yılda 63 yaşında Safer ayının 28’inde Medine’de vefat etmiştir. Peygamberimizin Hicri 11 ‘de vefat ettiği bilgisi göz önüne alınarak Bediüzzaman Said Nursi’nin 1400 sene sonrası işaret etmesi Hicri 1411 yılına denk gelmektedir. Hz.Muhammed(s.a.v.)’in vefat tarihi olan Hicri 11 yılına 1400 eklediğimizde Hicri 1411 yılı ortaya çıkmaktadır.Zaten Bediüzzaman Said Nursi’nin Hutbe-i Şamiye’de yer alan şu

tespitinde ise;

YETMİŞ BİRDE FECR-İ SADIK (tan yerinin ağarması, Güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti) BAŞLADI veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib (sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık) de olsa, OTUZ KIRK SENE SONRA FECR-İ SADIK

(fecr-i kazibden sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma) ÇIKACAK. (Hutbe-i Şamiye, s. 23)

Bediüzzaman’a göre fecr-i sadık’ın çıkacağı yıllar:

Hicri        Miladi 1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

Yani buradan Hicri 1411(Miladi 1991) yılının dikkat çekici bir yıl olduğu ortaya çıkmaktadır.

İmam                Rabbani               Hz.             Mehdi’nin, Peygamberimiz (sav)’in vefatından 1000 (bin) sene geçtikten sonra, “bin ile ikinci bin YIL arasında” geleceğini bildirmektedir:

Ancak      beklenen      odur     ki;     aradan      bin sene geçtikten       sonra                        bu                saklı             devlet tecid edile (yenilene). Ona bir üstünlük verilip      suyu   bulması,                arttırıla…      Böylece kemalatin    (faziletlerin,                    mükemmelliklerin) aslı zuhur edip onun zilletini örte.. Ve yüce bağlılığa değer veren Hz. Mehdi gelsin. Allah ondan razı olsun. (Mektubat-i Rabbani, 1/569)

Şeriatin teyit hasletleri, milleti tecdidi (yenilemesi) bu ikinci bindedir. Bu davanın doğruluğuna adil şahid: İsa’nın (a.s.) Hz. Mehdi’nin (r.a.) bu bin içinde var oluşlarıdır. (Mektubat-ı Rabbani, 1/611)

Resulullah       (s.a.v.)’ın   ümmeti            arasından çıkanlar pek kamildirler. Yani Resulullah (s.a.v.)’ın irtihali (vefatı) üzerinden bin sene geçtikten sonra isterse az olsunlar. Onların pek kemalli olmaları şunun içindir ki: Şeriatin takviyesi, pek tamam şekliyle hasıl   ola.     Aradan              bin     sene           geçtikten sonra, Hz. Mehdi’nin gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudumünü

(gelişini), Hatem’ür-resül Resulullah (s.a.v.) müjdelemiştir. İsa (a.s.) dahi aradan bin sene geçtikten sonra nüzul edecektir. (Mektubat-i Rabbani, 1/440)

Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatının ardından bin sene geçtikten sonra ikinci bin      yılına      girilir.      İmam      Rabbani Hazretleri’nin yukarıdaki izahlarına göre, Hz. İsa ve Hz. Mehdibu bin ile ikinci bin yıl  arasında  geleceklerdir.  Büyük  İslam alimi   İmam   Suyuti   ise,   Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, ümmetin ömrünün 1500 seneyi aşmayacağını bildirdiğini haber vermektedir:

Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beşyüz (1500) seneyi aşmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 299) (Celaleddin Suyuti’nin “El-Kesfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar”isimli kitabından nakil) Ayrıca İmamı Rabbani Mehdinin yüzyılın ilk çeyreğinde geleceğini bildirmiştir.

Ümmet-i Muhammed’in ömrü 1500 (bin beş yüz) seneyi aşmayacak ise, Hicri 1500 yılına ulaşmaya bir yüzyıl başı kalmıştır.

O da Hicri 1400 yılı başlarıdır. Bediüzzaman’ın       tespitleriyle       İmam-ı Rabbani’nin tespitleri uyuşmaktadır.Burada en dikkat yılın Hicri 1411 yılı olduğu açıktır.Çünkü Hicri 1411 yılın miladi 1991 yıla denk gelmesi 19 rakamıyla bağlantısı ve 19 rakamının simetrik oluşu ayrıca peygamberimizin kendisinden 1400 yıl sonra Mehdinin dünyaya geleceğini bildirmesi peygamberimizin vefat tarihi Hicri 11’dir bilindiği üzere 1400 yıl eklendiği zaman Hicri  1411 yapar o tarihte miladi 1991 yılına denk gelir ve İslam alimleri Said Nursi ve İmam-ı Rabbanin de Hicri 1411 işaret etmesi tabiki tesadüfi olamaz.Ayrıca Hicri 1411 yılının Ramazan ayında ve Arefe gününde dünyaya gelmesi de yukarıda yazdığımız bilgilerden dolayı olması gerekir.Yani Hicri 1411 ‘in Ramazan ayının son 10 gününde dünyaya geldiği açıktır . Hem arefe günü hem de Kadir gecesi gününün birlikte yaşandığı günde  Allah-u  Teala Mehdiyi dünyaya göndermiştir.Hem peygamberimiz hem Hz.Ali, Mehdinin doğumunda Ramazan ayının öneminden bahsetmiştir.

 

Allah’ın KADİR isminin anlamı her şeyi planlı yapan ve her şeyi takdir edendir.Tüm her şey O’nun kudretiyle yaratılmıştır ve istediğini istediği zaman bir ‘OL’ emriyle yaratan O’dur.En sevdiği kullarından Mehdiyi de Kadir Gecesinde dünyaya getirmekte O’na güç gelmez. Kur’an-ı Kerim’i de Kadir gecesinde indirmiştir.

 

KADİR SURESİ ANLAMI/MEALİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.


1- Biz onu(Kur’an-ı Kerim’i,Mehdi’yi-Mesih’i) Kadir gecesinde indirdik.


2- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?


3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.


4- Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.


5- O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.

 

 İbni Ukdah, o da Ahmet ibn Yusuf’dan, o da İsmail ibn Mehran’dan, o da İbn Bataini’den, o da Vuhaib’den o da Ebu Beşir’den, o da İmam Muhammed Bakır’dan tahric etti.  “Kaim Mehdi tek sayılı bir günde çıkar; bir, üç, beş, yedi veya dokuz. (Beklenen Mehdi, Allame Muhammed Bakır el-Meclisi, Biharul Envar İngilizce Tercümesi, Cilt 13 (Eski Baskı)/ Cilt 51-52-53 (Yeni Baskı), Gaybet Kitabı, İmam Mehdi – On İkinci İmam, Bölüm II, Tercüme eden; Seyyid Athar)

 

Hicri 1411 yılı yani miladi 1991 tarihi tek sayılı bir gündür.

 

Mehdi’nin 9 işaretiyle çıkacağı da söylenmiştir.Bilindiği üzere RAMAZAN AYI hicri takvimde 9. Aydır ve Mehdi’nin doğum tarihi de Ramazan Ayındadır.

 

Bediüzzaman’ın Mehdi’nin Doğum Tarihi İlgili   Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık’tan Bahsetmesi Mehdi’nin Ramazan Ayında Dünyaya Geleceğini Bilmesindendir

 

Bilindiği üzere FECR kelimesi Ramazan ayıyla ilgili kullanılan bir kelimedir ve Said Nursi Hazretleride bu kelimeyi Mehdinin doğum tarihiyle ilgili görüşünü açıklarken kullanmıştır. Bediüzzaman’ın ahir zamanla ilgili  açıklaması şöyledir:Yetmiş birde fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, otuz-kırk sene sonra fecr-i sadık çıkacak.” (Hutbe-i Şamiye, 23)

Fecir: Tan yerinin ağarması, Güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti

Fecr-i Kazib: Sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık.

Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib’den sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

Bediüzzaman İslam ahlakının dünyaya tekrar hakim olmasını Güneş’in doğuşuna benzetir. Güneş’in battıktan sonra ertesi gün yeniden doğması gibi, İslam ahlakının da dünya üzerinde tekrar doğup parlayacağına bu benzetmeyle işaret eder. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle ise bu doğuşun başlangıç yıllarına dikkat çekilmiştir.

 

Arapça’da “yarmak, bir şeyi iki parçaya ayırmak, açığa çıkarmak, suya yol vermek” gibi anlamlara gelen fecir (fecr) isim olarak güneşin doğmasından önceki tan yeri ağarmasını ifade eder. Türkçe’de “şafak sökmesi, gün ağarması, sabahın alaca karanlığı” denilen bu olay, gece ile gündüzü birbirinden ayırdığı veya gündüz aydınlığını ortaya çıkardığı için fecir diye adlandırılmıştır. Fecir vakti fıkıhta, özellikle sabah namazının vaktinin girdiğini veya sahur vaktinin bitip oruç tutma (imsak) zamanının başladığını bildirmesi açısından önem taşıdığından dinî literatürde bu vaktin tanım ve belirlenmesinin ayrı bir dikkatle ele alındığı görülür.

Kur’an’da fecir kelimesi, oruç ve namazla ilgili bazı dinî hükümlerin bildirilmesi (el-Bakara 2/187; el-İsrâ 17/78; en-Nûr 24/58), yemin (el-Fecr 89/1) ve Kadir gecesinin fazileti (el-Kadr 97/5) gibi münasebetlerle beş âyette geçmektedir. Bu âyetlerin hepsinde fecir, örfen yaygın kullanımına da uygun olarak “tan yeri ağarması, şafak vakti” anlamını taşımakla birlikte fecir vaktinin başlama ve bitiş sınırıyla ilgili olarak âyetlerde bir açıklama yer almaz. Ancak bunlardan oruçla ilgili âyette, “Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı) siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın” (el-Bakara 2/187) cümlesiyle fecir vaktinin başlangıcına işaret edilmiştir. Kaynaklarda, bu âyetin önce, “Beyaz iplik siyah iplikten ayrılıncaya kadar yiyin, için” kısmının nâzil olduğu, bazı sahâbîlerin âyeti zâhirî ve lafzî mânasına hamlettiği, Hz. Peygamber’in ise siyah ve beyaz iplikle ilgili olarak, “Biri gecenin karanlığı, diğeri gündüzün aydınlığıdır” şeklinde bir açıklama getirdiği, daha sonra da âyetin “mine’l-fecr” kısmının nâzil olarak âyetteki kısmî kapalılığın giderildiği rivayetleri yer alır (Buhârî, “Tefsîr”, 2/28; Müslim, “Ṣıyâm”, 34-35; Cessâs, I, 284; İbn Kesîr, I, 319).

Fecir vaktinin namaz ve oruçla ilgili mükellefiyetleri belirleyecek tarzda tesbiti Hz. Peygamber’in söz ve uygulamalarına dayanır. Sonraki dönemlerde fakihler tarafından konuyla ilgili olarak ileri sürülen görüşler arasında da bazı ayrıntılar dışında önemli bir farklılık bulunmaz. Hz. Peygamber, İbn Ümmü Mektûm’un fecir vaktinde okuduğu ezandan önce Bilâl-i Habeşî’nin uyarı maksadıyla okuduğu ezanı kastederek, “Bilâl’in ezanı hiçbirinizi sahur yemeğinden alıkoymasın; çünkü Bilâl henüz gece iken ezan okur. Onun bu ezanı sizden ibadette bulunana (teheccüd namazı kılana) haber vermek, uykuda olanı da uyandırmak içindir” dedikten sonra fecir vaktinin iyice anlaşılması için parmaklarını yukarıya kaldırıp aşağıya diker ve, “Fecir beyazlığın böyle açığa çıkması değildir, tâ ki şöyle olmayınca” der. Bunu söylerken de şahadet ve orta parmağını üst üste bindirip sağa sola uzattığı rivayet edilir (Buhârî, “Eẕân”, 13; Müslim, “Ṣıyâm”, 38; Ebû Dâvûd, “Ṣavm”, 17). Başka bir hadiste de Resûl-i Ekrem, “Bilâl ezanı gece okuyor. İbn Ümmü Mektûm ezan okuyuncaya kadar yiyip içebilirsiniz. Çünkü o fecir doğmadan ezan okumaz” demiştir (Buhârî, “Ṣavm”, 17; Müslim, “Ṣıyâm”, 36-37).

İslâm hukukçuları hadislerdeki bu ifadelerden hareketle fecri “fecr-i kâzib, fecr-i sâdık” veya “birinci fecir, ikinci fecir” şeklinde ikiye ayırarak açıklamışlardır. Fecr-i kâzib, sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, samanyolu ışığına benzeyen akçıl ve donuk beyazlıktır. Fıkıh literatüründe buna “uzunlamasına beyazlık” (beyâz-ı müstatîl) denildiği gibi Araplar arasında “kurt kuyruğu” (zenebü’s-sirhân) veya “yalancı sabah” (es-subhu’l-kâzib) olarak da anılır. Fecr-i kâzib gecenin bir bölümü kabul edildiği için ayrıca dinî bir hükme konu teşkil etmez. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre karanlık basar. Ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sâdık aydınlığı başlar. Fıkıh literatüründe bu ikinci fecre “enlemesine beyazlık” (beyâz-ı müsta‘razî) denilmesi, fecr-i sâdık beyazlığının doğu ufkunda tan yeri boyunca yayılarak genişlemesi sebebiyledir. Sabah namazının vaktinin girmesi, sahurun sona erip orucun başlaması gibi dinî hükümlerde esas alınan bu ikinci fecirdir. Nitekim Hz. Peygamber, “İki çeşit fecir vardır. Kurt kuyruğu gibi olan fecir herhangi bir şeyi ne helâl ne de haram kılar. Ufukta genişliğine yayılan fecre gelince işte sabah namazı o vakitte kılınır, sahur yemeği de o vakitte haram olur” (Dârekutnî, II, 165) derken iki fecir arasındaki bu farka dikkat çekmiştir. Bununla birlikte fecr-i sâdıkın, ufukta beyazlığın enlemesine yayıldığı vakit mi, yoksa bu beyazlıktan sonra ufukta kızıllığın yayılması vakti mi olduğu, gerek hadislerde (Tirmizî, “Ṣavm”, 15; Ebû Dâvûd, “Ṣavm”, 17) gerekse sahâbe ve tâbiîn söz ve uygulamasında yer alan farklı ölçü ve ifadeler sebebiyle İslâm hukukçuları arasında tartışılmıştır.

Bazı fakihlere göre fecr-i sâdık ufukta aydınlığın oluşmaya başladığı vakitte, bir kısmına göre ise beyazlıktan sonra kızıllığın ufukta iyice ortaya çıkmasıyla başlar. Fakihlerin çoğunluğu bu konuda orta bir yol takip etmiş, fecr-i sâdıkın ufukta beyazlığın iyice yayılmasıyla başlayacağı görüşünü benimsemiştir. Cumhur, ilgili âyette geçen siyah-beyaz ayırımını gecenin siyahlığı ve gündüzün beyazlığı (Buhârî, “Ṣavm”, 16), fecri de ufukta yayılan beyazlık olarak açıklayan hadisleri ve ümmetin bu yöndeki uygulamasını esas almış, bazı hadislerde geçen “kızıllığın ortaya çıkışı” ifadesinin (Tirmizî, “Ṣavm”, 15; Ebû Dâvûd, “Ṣavm”, 17) veya bazı sahâbe ve tâbiînin sahuru bu vakte kadar geciktirdiğine dair rivayetlerin beyazlığın ufukta iyice yayılması ölçüsünü tekit edici bir anlam taşıdığı yorumunu yapmıştır (Tahâvî, II, 52-54; Hattâbî, II, 760; Aynî, X, 297). Öyle anlaşılıyor ki cumhurun bu konuda ihtiyatlı bir görüşü tercih etmiş olması, sabah namazı vaktinin sahur vaktinin sona ermesini takiben başlamakta oluşu sebebiyle sabah namazının kılınabilmesine de yeterli bir zaman kalmasını sağlama, böylece hem oruç hem de sabah namazı için mâkul bir bitiş-başlangıç vakti belirleyebilme gibi bir amaç taşımaktadır.

 

Kaynak:https://islamansiklopedisi.org.tr/fecir

TDV İslâm Ansiklopedisi

Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi'nin, Hicri 1411'li Yıllarda 

Geleceğini Haber Vermiştir

Peygamber Efendimiz (sav) bazı hadislerinde Hz. Mehdi'nin geliş tarihi olarak da açıkça 1411 yılını vermiştir. Bu hadislerden biri şöyledir:

İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi'nin yanında toplanacaklardır. (Risaletül Huruc-ül Hz. Mehdi, s. 108)

Bu hadisi şerifte peygamberimiz kendisinin vefatından 1400 yıl sonra Mehdi-Mesih’in doğacağını açıkça bildirmiştir. 

 (En doğrusunu Allah bilir)

Foto Galeri

dünyanın en ilginçgörüntüleri
Hizmet İş İftar yemeğinde bir araya geldi
İnternet habercileri kimliklerini aldı
Fikri Asım Bayatta Piknikte
En çok tıklanan karikatürler
Yüksel varlı İlkokulu Etkinlik

Süper Lig LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 38 33 2 3 66 102
2.Fenerbahçe 38 31 1 6 68 99
3.Trabzonspor 38 21 13 4 19 67
4.İstanbul Başakşehir 38 18 13 7 14 61
5.Kasımpaşa 38 16 14 8 -3 56
6.Beşiktaş 38 16 14 8 5 56
7.Sivasspor 38 14 12 12 -7 54
8.Alanyaspor 38 12 10 16 3 52
9.Rizespor 38 14 16 8 -10 50
10.Antalyaspor 38 12 13 13 -5 49
11.Gazişehir Gaziantep 38 12 18 8 -7 44
12.Adana Demirspor 38 10 14 14 -7 44
13.Samsunspor 38 11 17 10 -10 43
14.Kayserispor 38 11 15 12 -13 42
15.Hatayspor 38 9 15 14 -7 41
16.Konyaspor 38 9 15 14 -13 41
17.Ankaragücü 38 8 14 16 -6 40
18.Fatih Karagümrük 38 10 18 10 -3 40
19.Pendikspor 38 9 19 10 -31 37
20.İstanbulspor 38 4 27 7 -53 16
1.Galatasaray 38 33 2 3 66 102
2.Fenerbahçe 38 31 1 6 68 99
3.Trabzonspor 38 21 13 4 19 67
4.İstanbul Başakşehir 38 18 13 7 14 61
5.Kasımpaşa 38 16 14 8 -3 56
6.Beşiktaş 38 16 14 8 5 56
7.Sivasspor 38 14 12 12 -7 54
8.Alanyaspor 38 12 10 16 3 52
9.Rizespor 38 14 16 8 -10 50
10.Antalyaspor 38 12 13 13 -5 49
11.Gazişehir Gaziantep 38 12 18 8 -7 44
12.Adana Demirspor 38 10 14 14 -7 44
13.Samsunspor 38 11 17 10 -10 43
14.Kayserispor 38 11 15 12 -13 42
15.Hatayspor 38 9 15 14 -7 41
16.Konyaspor 38 9 15 14 -13 41
17.Ankaragücü 38 8 14 16 -6 40
18.Fatih Karagümrük 38 10 18 10 -3 40
19.Pendikspor 38 9 19 10 -31 37
20.İstanbulspor 38 4 27 7 -53 16

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.