Molla Fenari'nin hocası olan Mevlâna Alâaddin Esved Efendi' nin doğum ve vefat tarihleri tam olarak bilinmemektedir.
Aslen Afyon'da doğmuş büyümüştür senelerce medreselerde ders okutmuş ve yine Afyon'da vefat etmiştir zahiri ve batini ilimlerde derin bilgisi vardır. Türbesi Afyonkarahisar eski tekel yokuşu'nun üst başındadır. Burada bulunan (Nur Mehmet Efendi Camii), bitişiğinde kabri bulunan. Sakalı Akdede, karaciğerden kaynaklı hastalık olan vücuttaki kaşıntılı hastalıkları tedavi eder, bezeme denilen vücudun muhtelif yerlerindeki kaşıntıların manevi tedavi hekimidir.
Günümüzde bu hastalığa yakalanan insanlar gelip türbesini ziyaret ederek dua ederler ve Allah'ın izniyle bu Allah dostunun yüzü suyu hürmetine şifa bulup sağlığına kavuşurlar.
Mehmet Alâaddin Esved Efendi bir gün medresede Molla fenari'nin bulunduğu bir talebe topluluğuna ders okuturken bir. Hadis-i Şerif okumuş "manası şudur"
Âlimlerin etini toprak dahi yemez, ve sonra şöyle izahını yapmıştır. Âlimlerin eti ağılıdır her kim koklarsa hasta olur, her kim onu yerse ölür.
Ulemânın etini yemek demek hakkında gıybet etmek demektir. Âlimlerin cesedini toprak dahi yemez demiştir. Molla Fenari seneler sonra okuyup günün birinde Şeyhül islam olur bir gün hocasının kabrini ziyaret için, Afyon'a gelir talebeleği sırasında hocası Mehmet Alâaddin Esved Efendi'nin okuttuğu Âlimlerin etini toprak dahi yemez mânasındaki hadis aklına gelir.
Acaba hakikat mı diye düşünür ve derhal hocasının kabrinin ucundan birazcık açar bir de bakar ki kabir açıldığında 20 sene önce nasıl gömülmüşse aynen öylece duruyor cesed bozulmamış.
Molla Fenari derhal kabri örter bu sırada gayyîb tan bir ses gelir.
Ey Molla Fenari sen Hadis-i Şeriften ve benim izahımdan.
Âlimlerin cesedinin çürümediğine bir türlü inanmamışsın şimdi hakikatı gözünle gördün kanaatın yerine geldi mi. Cenab-i Allah görme nimetinden seni mahrum eylesin deyip ses kesilir, Bu sırada kabirden bir toz ile duman fışkırır ve Molla fenari'nin gözleri görmez olur. Gözleri kör olan Molla Fenari derhal o zamanki hükümet merkezi olan, Bursa'ya gider eskiden beri, Molla Fenari ile arası açık olan. Vezir Ayvaz Paşa bu haberi duyar ve sevinir, Molla fenari'ye şöyle haber gönderir.
Ben molla fenari'nin cenaze namazını kıldıracağım der bunu duyan.
Molla Fenari o, Vezir olmakla bilgi sahibi olmuş anlamına gelmez cenaze namazının nasıl kıldırılacağını nereden bilsin de benim cenaze namazımı kıldırsın, kimin önce öleceğini ancak.
Allah bilir Allah'tan başka bunu kimse bilmez diye haber gönderir, gözleri kapanan Molla Fenari vazifesinden azledilir.
Bir gün yatsı namazını kılıp Cenab-i Hakk'a gözlerinin açılması için dua ve niyazda bulunur, sonra yatar rüyasında.
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i görür Hz Peygamber Molla Fenari'ye hitaben ya Feneri. Taha suresini tefsir et diye emir buyurunca.
Molla Fenari ya Resulullah Gözlerim görmek nimetinden mahrumdur diye cevap verdi bunun üzerine hazreti, Peygamber mübarek hırkayı saadetinden bir parça pembe pamuk çıkardı ağzında ıslattıktan sonra. Molla Fenari'nin gözlerine koydu gözleri, Allah'ın izniyle eskisi gibi görmeye başladı rüyadan sevinçle uyanan Molla Fenari sevinçle yerinden sıçradı hakikaten gözlerinin üzerinde pembe pamuk vardı bu ıslak pamuğu gözüne sürdü gözleri eskisi gibi açıldı sevincinden ne yapacağını şaşırdı.
Allah'a şükretti ertesi günü Molla fenari'nin gözlerinin açıldığını duyan padişah ve Molla Fenari'yi sevenler çok memnun oldular.
Molla Fenari yine Şeyhül islam oldu, Molla Fenari'nin Şeyhül islam olmasını çekemeyen, Sadrazam Ayvaz Paşa padişah Yıldırım Beyazıt'ı Şeyhül islam aleyhinde kışkırtmaya başladı ileri geri konuşmaya başladı eskiden beri.
Molla Fenari'yi çok seven Yıldırım Beyazıt bir suistimalini bulup, Ayvaz Paşa'yı Sadrazamlıktan azletti, gözüne mil çekmek suretiyle kör ettirdi.
Ayvaz Paşa gözlerinin kör olmasıyla çok geçmeden öldü.
Molla Fenari böylelikle kendisiyle alay eden, Ayvaz Paşa'nın cenaze namazını kıldırmış oldu.