Gözden kaçırmayın

Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz

Gün FM’de yayınlanan Basın Odası dinleyicileriyle buluştu.
Gazeteci İsmail Akar’ın hazırlayıp sunduğu programa Gazeteciler Ahmet Tunca, Polat Yılmaz ve Ertuğrul Sevim yorumcu olarak katıldı.
Programda 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla hem yaygın hem de yerel basınımızın durumu konuşuldu.
“2005 yılında 98. sırada yer alan Türkiye, o günden bugüne tam 56 sıra geriledi”
Bağımsız ve özgür basının desteklenmesi amacıyla 1993 yılından bu yana 3 Mayıs’ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul edildiğini kaydeden Gazeteci İsmail Akar, “Basın özgürlüğü bakımından en iyiden en kötüye ülke sıralamasında ilk üç sırayı Finlandiya, Hollanda ve Norveç alırken, Suriye, Türkmenistan, Kuzey Kore ve Eritre’de son sıraları paylaştı.
Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında Irak ile Gambiya arasında yer alıyor. Ayrıca Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından hazırlanan basın özgürlüğü listesinde 2005 yılında 98. sırada yer alan Türkiye, o günden bugüne tam 56 sıra geriledi. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda ise bir meslektaşımızın, Mejnun Sancak’ın hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkarıldığını öğrendik ve çok üzüldük.
Buna sessiz kalınmamalıdır. Türkiye’deki basının fotoğrafı neyse aynısı ilimize de yansıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen basın, halkın gözü, kulağı ve sesi olmaya devam etmelidir” diye konuştu.
“Tarihimizde bu durumun pek çok örneği vardır”
Basının görevinin denetim olduğunun altını çizen Gazeteci Polat Yılmaz, “Bu denetimden rahatsız olanlar basını kısıtlamaya çalışıyorlar. Ülkemizde basın hiçbir zaman Avrupa ülkelerindeki gibi olmadı.
Siyasilerle para ilişkisini yürüten gazete patronları basınımızın gelişememesinin en büyük nedenidir. Tarihimizde bu durumun pek çok örneği vardır. Bizim yabancı gazetelerde olduğu gibi kurumsal basınımız yok. Oralarda redaktör, editör özgürlüğü denen kavramlar var.
Bizde bu yok. Patrona ceza yazarlarsa gazeteci susar. Patron iktidarla anlaşırsa gazeteci yürür. Böyle bir şey olamaz. Ülkemizde şu anda gazeteciliğin durumunu ben rüzgârgülüne benzetiyorum. Hükümetten rüzgâr nasıl esiyorsa, ona göre dönülüyor” şeklinde değerlendirmede bulundu.
“Tüm gazetelerin çalışanlarının siyasi bir görüşü olabilir”
Daha özgür bir basın hayatı dileyerek sözlerine başlayan Gazeteci Ahmet Tunca, “İlimizde genç bir gazeteci arkadaşımız Mejnun Sancak işten çıkarılıyor ve basın mensuplarını savunması gereken dernek susuyor. Böyle olmamalı. Dernek üyelerinse sahip çıkmalı.
Tüm gazetelerin çalışanlarının siyasi bir görüşü olabilir. Mesela geçmişte sağı temsil eden Tercüman gazetesinin çalışanlarının büyük bölümü solcuydu. Ama çalışanlarının işten çıkarılırım diye korkusu yoktu.
Günümüzde bazı gazete patronları çalışanlarına iktidara, falanca tarikata, bazı işadamlarına dokunmayacaksın, öven yazılar yazacaksın diyor. Bu duruma insan üzülüyor. Böyle gazetecilik anlayışı olmaz.
Bugünkü süreçte gazeteciler kendi karakterlerinden fedakârlık ederlerse yaşar hale geldiler. Ödün vermeyen birçok gazeteci gazetesinden atıldı, televizyondan kovuldu. Basınla ilgili özeleştirimizi yapmak durumundayız” diye görüşlerini açıkladı.
“Ülkemizde algı siyaseti revaç görüyor”
Türk basınının özgürlüğü açısından yarının bugünden daha kötü olacağını söyleyen Gazeteci Ertuğrul Sevim, “Bugün yine özgürüz. İlerleyen süreçte bu daha da zorlaşacak. Gazetecilerin hapse atılması, üzerlerine çeşitli suçlar isnat edilmesi, işsiz bırakılması gibi durumlar daha da artacağa benziyor.
Çünkü gözle görülen bir süreç var. 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan tapelerde Başbakan’ın direkt olarak Türk basınına müdahale ettiğini görüyoruz. Bu kadar müdahil olunan bir ortamda çok değişik uygulamalar olacaktır.
Bu durum ileride daha da artacaktır diye düşünüyorum. Çünkü ülkemizde algı siyaseti revaç görüyor. Algı siyasetinde bir algı yaratılıyor ve gerçeğin üstü kapatılıyor. Bu algı siyasetini oluşturmak için her yere müdahale ediliyor.
Ekonomik olarak özgür olmayan hiçbir yer tamamen özgür olamaz. Şu anda basınımız devletin müşterisi konumunda. Resmi ilan pastasından pay alamazsanız ayakta duramazsınız” şeklinde konuştu. 
Basın Odası’nda ayrıca 3 Mayıs Türkçülük Günü, 1 Mayıs’ta yaşananlar ile Ak Parti’deki 3 dönem kuralı değerlendirildi.