Gözden kaçırmayın
Emniyet Ekiplerinin Eğitimleri SürüyorHepimizin bildiği gibi eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçları açıklanmış ve 7 bin okul müdürünün büyük bölümü siyasi gerekçelerle resmen tasfiye edilmiştir.
Yıllardır eğitim kurumlarını “şirket” gibi yönetip, okullarımızı “ticari işletme” haline getiren MEB, başta Eğitim Sen üyesi okul müdürleri olmak üzere, bugüne kadar eğitimde yaşanan piyasa merkezli dönüşüm sürecinin karşısında engel olarak gördüğü okul müdürlerini tek tek tespit ederek görevden almıştır.
Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul müdürlerinin sendikalarına bakıldığında, tarihin en büyük siyasal kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.
Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur.
MEB okul müdürlerin değerlendirilmesi sürecinde çok sayıda okulda “adrese teslim” görevlendirmeler yaparak, bir kez daha siyasi iktidarın en stratejik kurumu olduğunu göstermiştir.
Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne eğitim yöneticilerinin Bakanlık tarafından, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, sendikal ya da siyasal tercihlere göre belirlenmesi ve atanmasına karşı çıkmıştır.
Bakanlığın eğitim yöneticilerinin siyasi iradenin belirlediği idari makamlar tarafından belirlenmesi konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğu müdürlükten alınanlar ve yerlerine atananlar açısından baktığımızda çok açık biçimde görülmektedir.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemeli, her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle yine kendisi seçmelidir.
Halktan toplanan vergilerin özel okullara “öğrenim desteği” adı altında öğrenci başına 2500 – 3500 lira arasında kaynak aktarılması, her şeyden önce herkese eşit ve parasız eğitim hakkının ihlali anlamına gelmektedir.
Bu uygulamanın, eğitimde adaletsizliklerin ve eşitsizliklerin derinleşmesinden başka bir sonucu yoktur.
Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılmasının sağlanmasıdır.
Yine dün çıkan torba yasanın 98. Maddesinde yer alan düzenleme ile bir süredir kamuoyunda tartışılan zorunlu rotasyon (yer değiştirme) gündemi eğitim emekçileri ve aileleri tarafından büyük bir endişe ile izlenmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi rotasyon konusunda da dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır.
Eğitimde, hiçbir gerekçe öğretmeni okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir okula sürgün göndermesini haklı çıkaramaz.
Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
MEB’in görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır.
Öğretmenler açısından açıkça “sürgün” anlamına gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek “zorunlu rotasyon” uygulaması asla gündeme getirilmemelidir.
MEB, öğretmenleri kendi istekleri dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler üretmeye çalışmalıdır.
MÜJDE VERENLERE SORUYORUZ
Haksızlığa uğrayan kamu görevlileri için yargı yolunun kapatılması, yıllarca süren davalar sonucunda çalışanın haklılığı ispatlandığında mahkeme kararının uygulanmasının iki yıl sonraya bırakılması, keyfi olarak hukuksuz işlem yapan yöneticiler hakkında sadece disiplin cezanın verilmesinin neresinde müjde vardır?
140 bin öğretmen açığı varken ve ataması yapılmayan 300 bini aşkın öğretmen gerçeği ortadayken; dün çıkan yasayla 35 bin öğretmen alınacağına karar verilmesi, öğretmenlere rotasyon dayatılması, yüzbinlerce öğretmenin yerinin değiştirilerek, milyonlarca öğrencinin öğretmeninden kopartılarak mağdur edilmeye çalışılması size göre müjde midir?
Aklınızı başınıza alın, ülkeyi bu yapacağınız işlerle kaosa sürüklemeyin. Unutmayın ki her zaman olduğu gibi adaletsizliklerin, hukuksuzların karşısında EĞİTİM SEN mücadeleye devam edecektir.
24 Eylül 2014 Çarşamba günü bir günlük uyarı grevi yapacağız. Buradan bir daha uyarıyoruz, taleplerimiz karşılık bulmazsa eylemlerimiz artarak devam edecektir.
Yorumlar
Yorum Yap