Gözden kaçırmayın

Akarçay temizleniyorAkarçay temizleniyor

MİLLÎ MÜCADELE`DE AYDIN KUVA-YI MİLLÎYESİ`NDE AFYONKARAHİSAR BAĞLANTILARI BULUNUYORTürk Milleti, XX. Yüzyıl itibariyle her biri başlı başına büyük olay olan mücadelelere girişmek zorunda kalmıştır.
Kaybedilen noktada, daha farklı şartlar altında yeniden harekete geçmek gerekmiştir. Bunlar artık tarih bilimi açısından değerlendirmeye tutulmaktadır.
 
Yüzyıllık bir plan "Şark Meselesi"ni takiple Türklüğü yok etmek ya da gücünü en aza indirgemek isteyenler, 1918 sonlarında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla arzularına bir hayli yaklaştıklarını düşünerek, politikalarını çok daha net ve sert bir şekilde uygulamaya koymuşlardı.
Dünya siyasetine yön veren Britanya, Fransa, İtalya ve kısmen ABD yanlarına Ermeni ve Yunanlıları da alarak Türk`ün elinde kalan son "ata yurdu" Anadolu`yu paylaşmaya giriştiler.
Osmanlı Devletinin orduları terhis edilmiş, silahları elinden alınmış, donanması ve ulaşım yolları da İtilaf devletlerinin eline geçmişti. Kendilerini dünyanın yenilmez devletleri olarak gören İşgalciler ve destekçilerinin hesaba katmadıkları bir husus daha vardı.
Bunu tarihen bilmemeleri mümkün değildi. Ancak zafer sarhoşluğu ile cüret birbirine karışmıştı. Oysaki Türk milleti ve evlatları henüz son sözü söylememişlerdi.
Zafer sarhoşluğu ile batıdan Yunanlıların, Doğudan Ermenilerin karanlık emellerine kapı açanlar, güneyde de Ermenileri yanına almakta mahzur görmediler.
Yunanlılar ve Ermeniler gerçek kimliklerini ortaya koyunca tarihte bağımsızlığın en güzel örneklerini veren yorgun ve bitkin Anadolu insanı bir kere daha sahne aldı.
Millî Mücadele`de Aydın Kuva-yı Millîyesi adında yer alan vilayetimizin mücadelesi değil Adalar Denizi kıyılarında başlayan Orta Anadolu`ya kadar uzanan askerî nitelik arz etmeyen sivil halkın mukavemet hareketini ele alıyor.
Doğup büyüdüğü coğrafyanın işgale direniş hareketinin tarihi yerini ortaya koymaya çalışan Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun tarafından kaleme alınan eserde Aydın şehrinin yanı sıra İzmir, Denizli, Muğla, Burdur, Manisa, Uşak, Isparta, Konya`dan da bahsedildiği gibi Milli Mücadele`nin Karahisar-ı Sahib`inden de söz ediliyor.
Aydın Kuva-yı Milliyesinde çekirdeği efeler oluşturduğundan "Efe" ismi değerlendirilirken, yüzyıllardan beri varlığını muhafaza eden Şuhut ilçesinin "Efe Sultan" köyüne yer verilmiştir. Köye isim veren tarihi şahsiyete de kısaca temas edilmiştir.
Payitahtan hareket eden Jandarma Umûm Kumandanı Ali Kemal Paşa, 8 Ağustos 1919 günü Balıkesir`e geldi. Ardından Uşak, Afyonkarahisar, Akşehir üzerinden Denizli`ye geçti.

Buralarda Kuva-yı Milliyenin ortadan kaldırılması için faaliyette bulunarak Nazilli`ye ulaştı. Nazilli`de zeybeklerin reisi Demirci Mehmet Efe kendisini tutukladı.
Sıkı bir inceleme yapıldı. Jandarma Umûm Kumandanı Kemal Paşa`nın Batı Anadolu halkının mukavemetini görmesi sağlandı. Ay sonunda serbest bırakılan Paşa İstanbul`a gider gitmez Times ve Alemdar`a Kuva-yı Milliye lehine demeçler verdi.
Milli Mücadelenin organizesinde mahalli bir misyon üstlenen İkinci Nazilli Kongresine Sandıklı ilçesinden Ahmet Efendi delege olarak katıldı.
Milli Mücadele`de ulaşımda imkanlar dahilinde demiryolundan mümkün mertebe yararlanılmıştır. Afyonkarahisarlı Eşref Demirağ`ın Kuva-yı Milliye`ye demiryolu destek çalışmaları ve faaliyetleri tarihi kayıtlara geçmiştir. Kurtuluştan tam 24 sene sonra 1946 yılında Nazilli Belediyesi kendisine "Fahri Hemşehri" unvanı vermiştir.
Mili vazifelerini ifa ederken arkalarında Denizli Hadisesi gibi acı bir olay bırakan Aydın Kuva-yı Milliyesinin tasfiyesinde, Afyonkarahisar, Milislere karşı harekatı gerçekleştiren düzenli askeri birliklerimize ev sahipliği yapmıştır.
Güney Cephesi Kumandanı Refet Paşa, Akşehir`den çağırdığı subaylarla Afyonkarahisar tren istasyonunda toplantı yapmıştır.
"Afyonkarahisâr`da toplanan kuvvetler Ka’im-makam Nazmi Bey kumandasında, 13 Aralık 1920 akşamı yürüyüşe geçerek ertesi günü ikindi sonrası Sandıklı`ya ulaştılar. Aralık ortasında kış oldukça sert geçmektedir.
Birlikler üç süvari alayı, bir piyade taburu, bir batarya ve bir müfrezeden mürekkepti. 15 Aralık 1920 sabahı da birlikler Dinar`a doğru yürüyüşe geçtiler ve şehre yaklaşıldığında alaylar birbirinden ayrılarak her biri ayrı bir köyde konakladı ve etrafın haberi olmaması için de çeşitli tedbirler alındı.
Dinar istikametine giden bütün yollar tutuldu. 15/16 Aralık 1920 gecesi oldukça soğuk bir havada birlikler Dinar`ı sağda bırakarak Isparta`ya dönüyorlar.
Önde Bitlisli Yüzbaşı Kâmil Bey`in numune taburu çok tertipli ve tedbirli. Ardında Harputlu Avni`nin Süvari Alayı, sonra Şumnulu Yüzbaşı Galip`in Süvari Alayı ve en sonda da Süvari Üsteğmeni Şerif`in Süvari Alayı olduğu halde sabaha karşı Baladız İstasyonu ani olarak basılıp, Demirci Mehmet Efe`nin ikamet ettiği İğdecik Nahiyesi`ne doğru hareket ediliyor.
Zeybeklerden oluşan Kuvâ-yı Millîye kan dökülmeksizin tasfiye edilip, Güney Cephesi`ne bağlanırken, bu tenkil hareketini yapan birliklerin bir kısmına ve kumanda heyetine
Afyonkarahisâr ev sahipliği yapmıştır."
Milli Mücadele takdir edileceği üzere tereddütler içinde halkın kendisini de tanıma fırsatı vermiştir.
Bir yazarın ifade ettiği gibi; “Millî Mücadele, kahramanların ve korkakların, vatanseverlerin ve hainlerin, ulvî gayelerin ve şahsî menfaatlerin çatıştıkları ve yarıştıkları bir boğuşmadır. Birçokları tereddüt ve kararsızlıkları yüzünden korkakların safında, cehalet ve taassupları sebebiyle hainlerin arasında görünmüşlerdir.
Yıllardan beri arka arkaya devam eden harplerin ruhunda uyandırdığı bezginlik ile maddî ıstıraplara ilâveten harp sonraları müşahede olunan ahlâkî buhran, Türk davranışına yakışmayan bir hayli çirkin hâdiselerin sebeplerini teşkil eylemişlerdir.” Bu şartlar altında Türklüğün varlığını Kuva-yı Millîye temsil etmiştir.
Kümbet yayınlarından çıkan Medrese Kitabevinin bastırdığı Millî Mücadele`de Aydın Kuva-yı Millîyesi başlıklı kitap Türk halkının Anadolu mukavemetinin başladığı zamanlardaki genel durumunu da ortaya koymaktadır.
Mahalli unsurların araştırılması Türk vatanının varlığını ve birliğini kuvvetlendireceği gibi Türk kültürüne de katkı sağlayacaktır