Gözden kaçırmayın

Öğrenciler tatbikata yoğun ilgi gösterdiÖğrenciler tatbikata yoğun ilgi gösterdi

Başbuğ, Garipoğlu ile aynı binada kalmış.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genel Kurmay başkanı Afyonkarahisarlı İlker Başbuğ’un tutukluluk günlerinde, Münevver Karabulut`un katili Cem Garipoğlu ile aynı binada kaldıkları ortaya çıktı.

 
Hapishanede intihar ederek yaşamına son veren Münevver Karabulut`un katili Cem Garipoğlu`nun, Silivri Cezaevinde Balyoz davası tutuklusu generaller ile aynı blokta kaldığı ortaya çıktı. Üstelik Garipoğlu, haftada bir yapılan ortak faaliyet saatine de aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ`un da bulunduğu generaller ile çıkıyormuş.
Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, "Balyoz zindanında bir Top Gun" başlıklı yazısında Balyoz Davasından 3 yıl hapis yatan emekli Tümgeneral Yalçın Ergül`ün hikayesini yazdı. Ergül ile biraraya gelen Özkök, suçlamalar, Balyoz Davası ve güncel politik meseleler üzerine görüştü.
Emekli Tümgeneral Yalçın Ergül`ün, Özkök`e Silivri Cezaevi`nde yaşadıklarını anlattığı sırada ilginç bir tesadüf ortaya çıktı. O da geçtiğimiz günlerde intihar eden Münevver Karabulut`un katili Cem Garipoğlu`nun, Silivri Cezaevi`nde bazı Balyoz davası sanıkları ile aynı blokta kaldığıydı.
Üstelik, Ergül`ün anlattığına göre, Garipoğlu, tutuklu generaller ile haftada bir yapılan ortak faaliyete de bir arada çıkıyormuş ve bu isimler arasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da varmış.
İşte, Ertuğrul Özkök`ün Başbuğ ile de konuşarak, Garipoğlu ile ilgili sorular yönelttiği yazısındaki o bölüm:"Bakın Silivri`de Garipoğlu`nun komşusu kimmiş Yalçın Ergül, Silivri`nin 5 numaralı binasındaki hayatını anlatıyor.
Sekiz kişilik koğuşlarda kalıyorlarmış. Koğuşun ortak bir salonu varmış. Biri zeminde, öteki merdivenle çıkılan bir ara katta olmak üzere dörder kişilik koğuşları bulunuyormuş.
O ÇOCUK DA BİZİM BÖLÜMDE KALIYORDU
Haftada bir gün ortak alanda bir arada olma izinleri varmış. Orada el sanatları falan gibi dersler veriliyormuş. Bunları anlatırken bir ara susuyor. `Geçen gün intihar eden çocuk da bizim bölümde kalıyordu.
` Tabii gazeteci olarak kulaklarım dikiliyor. Üzerine gidiyorum. `Cem Garipoğlu mu` diyorum ve cevabını beklemeden devam ediyorum. `Nasıl yani, sizin koğuşta mı yatıyordu?`
`Hayır koğuşta değil, aynı binadaydı` diyor ve ilginç başka ayrıntılar veriyor: `Haftada bir gün binanın ortak bir alanında bir araya gelme hakkımız vardı. Orada sohbet ederdik. İlker Paşa da gelirdi. O çocuk da gelirdi.
Arada sohbet ettiğimiz de oldu.` Doğrusu son zamanlara kadar orayı Yassıada gibi sadece siyasi mahkûmların konulduğu bir yer sanıyordum. `Nasıl bir çocuktu` diye soruyorum. `Çok konuşmayan, sessiz bir çocuktu.
Kalem falan ihtiyacımız olunca, çok nazik bir sesle `Ben getireyim komutanım` derdi.`
İLKER PAŞA DA ONUNLA KARŞILAŞIP KONUŞTU MU?
Acaba eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da onu görmüş, konuşmuş mudur? `Tam hatırlamıyorum. Kendisine sormak lazım` diyor. Hiç kaçırır mıyım, dün İlker Başbuğ`u arayıp soruyorum.
`Bizim kaldığımız yer 5 numaralı binaydı. Orada kalanlar vardı. O da orada kalıyormuş` diyor. Peki Cem Garipoğlu`nu hatırlıyor mu? `Tabii ayrı koğuşlarda kalanların her zaman birbirini görme imkânları yoktu.
Haftada bir resim dersi vardı. Galiba o resim dersine katılıyormuş.` Son soruyu soruyorum. Siz hiç karşılaştınız, konuştunuz mu? `Hatırlamıyorum.
Ama oralarda, koğuşlara gidip gelirken karşılaşmış, görmüş olabilirim.` Hayat ne tuhaf tesadüflerle dolu..."