Sait Korkmaz abimin yaşamı boyunca, 'Bu topluma, akrabaya, köylüme ben ne yaparım.. Nasıl bir katkı sunup, yardımcı olurum' deyip, yorduğu beynini kanatıp, geçirdiği rahatsızlıklar ardından çekip, gitmesi sonrası köylüm, komşum hala kızı Fatma ablamında Sırrı Süreyya Önder gibi kalp krizi geçirip, hayata göz yumduğu şu dünya da beklenmedik bir anda çekip, gittiğini düşünürken ilkokul, ortaokul dönemlerinde Yusuf Çimli ile birlikte kankam olan rahmetli Mikail'in ablasının sanaldan bana merhaba dediğini görüyorum..
Ve Mikali'den değil, komşuluk günleriden bahsedip, 'Komşu nasılsın, Cahide annem nasıl, yaşıyor mu, siz neredesiniz?' diyerek Mikail'i ona hatırlatmamaya çalışıyorum..
Çünkü o demezse de ben onun bana yazarken Mikail'e olan özlemiyle yazdığını ve o yılları, komşulukları, arkadaşlıkları anlatıp, üzüleceğini hissediyorum..Ve üç günlük dünyada nicelerinin gelip, gittiğini hatırlarken dünyanın ne kadar hızla döndüğünü ve aslında 364 gün değil, 3 günlük olduğunu düşünüyordum..
Tam bunu düşünürken 2016 ve 2017 yıllarında ele aldığı iki yazıma gazeteci kızım Şeyma'nın o yılları anlatan yazısına rastlıyorum..
Ve yeniden okurken O 3 yazıyı 'stresin' yenildiği Çıldır'da çıkardığımız gazetemizin manşetini ve o yıllarda ve bugün hala çektiğimiz onca fotoğraf stresinin nedenini de anlıyordum..
Ve bir fotonun altına, 'BUNLARIN HANGİSİ NE OLDU? maalesef HİÇ BİRİ 1 ŞEY OLMADI.. ÇÜNKÜ BUNLARIN ÇOĞU BİR ŞEY OLMAK İSTEYENİN PAÇASINA YAPIŞIP, AŞAĞI ÇEKERKEN, KENDİLERİDE O ÇUKURDAN AŞAĞIDA KALDILAR.. Benimde üzüntüm o paçaları çekilenlere değil, çekenlerin daha aşağıda kalmasına..' notunu düşüyordum..
Evet, üç günlük dünyada aşağıdaki 3 yazıyı bir kez daha okurken beklenmedik bir anda çekip, gidenlere mi, kayıp olanlara mı yoksa çabalarımıza mı üzülsem diye düşünürken, hayatın olumlu, olumsuz devam ettiğini de düşünüp, uydu üzerinden yayın yapan ulusal tv TEMPO TV'de canlı olarak yayınladığımız 'Gazetecilerle Gündem' adlı programıma yetişmek için adeta 'usta çay koy yeniden başlıyoruz' diyerek bizden aldıklarına inat yenilerini bulma adına bir kez daha yola çıkıyorum, 'durma, git, gidebildiği kadar' diyerek çıktığım yolda her şeye, kayba ve üzüp, yoranlara rağmen hayatın devam ettiğini anlıyordum..
Ve sizide adeta geride kalanları anlatan o yıllar önce yazdığımız üç yazıyı okumaya bırakıyorum, belki bu dünyanın 3 yazıya sığacak kadar kısa olduğunu anlamanız için..
İşte o yazı ve adına hayat denen anılar..
*Bu kapı ya açılacak, ya açılacak..
Çıldır’ın ilk yerel gazetesi olan bu gazete ilk çıktığı günden itibaren başlığının logosuna, ‘Çıldır Aktaş Kapısı Artık Açılsın’ sloganını yazdı ve bunu ısrarla orada tutmaya ve bu konuda gündemi unutturmayıp, hep hafızalarda tutmaya gayret etmiştir.
Çünkü yıllardır açılacak denilen, ancak bugüne kadar halen açılmayan Aktaş Gümrük Kapısının artık açılması gerektiğine ve bununda Çıldır tabanından oluşturulacak bir dalga ile gerçekleşeceğine inan bir ekip bu gazeteyi çıkarıyor.
Çünkü bugün Aktaş için mücadele edenlerin yanında bulunan bu gazeteyi çıkaran ekibin bu yönde Posof Türkgözü Gümrük Kapısının açılması için vermiş olduğu bir tecrübesi var..
Ve bugün kim ne derse desin bu ekip aylardır bu yönde, yani Aktaş Gümrük Kapsının artık açılması için verdiği mücadelenin dün Ankara’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) merkezinde atılan imzalarla önemli bir virajı daha geçtiğini görmenin mutluluğunu yaşıyor..
Aynı gündemi yakından takip eden Ardahan Milletvekilleri, Ardahan Valisi Mustafa Tekmen, Çıldır Belediye Başkanı Nurettin Aygün, şu anki kaymakamsızla birlikte gelmiş, geçmiş kaymakamlar ve en önemlisi ikisi Çıldırlı Meclis Üyesi olmak üzere toplam 14 üyesi bulunan Ardahan yerel parlamentosun da bu yönde alınan kararlardır.
Evet, Çıldırlının artık açılsın dediği Aktaş Gümrük Kapısının onarımına başlanıyor, bu kapı ya açılacak, ya açılacak denilerek
*Büyük gazetecinin stresi..
2016
Fakir Yılmaz Hastalanmış..
Nedeni neymiş?
STRES!
Peki niye bu kadar stres?
Son nedeni şu..
ARDAHAN'A FABRİKA YAPMAYI, DEĞİL CEZAEVİ KURMAYI DAHA UYGUN BULAN BÜYÜKLERİMİZ BU CEZA EVİNE ALDIĞI 12 YENİ GARDİYAN İÇİN SINAV AÇMIŞ..VE SINAV YAPMIŞ!.. AMA İÇLERİNDE BİR ARDAHANLI OLMAYAN 12 KİŞİYİ İŞE ALMIŞ!!!
Ve anasını ya nerede bu dış ilerinden sorumlu iki Ardahan vekili, nerede bu kadar Ardahan seven?
Gel de stres yapma..
Şimdi Ardahanlının işe alınmadığı ceza evine işsiz, güçsüz Ardahanlı girerken suçlu mu sayılacak?
Alsana stres..Küçük gazetecinin büyük yazısı..2017..Biz mesleği babadan çok küçükken almıştık.
En fazla 7 yaşım bu fotoğraf. Babam elime vermiş çalışmayan bir makine, takmışım şapkamı, çekiyor gibi yapıyorum 23 Nisanı.
Herkes geliyor bizi de çek diyor. Bende çekiyormuş gibi yapıyorum asla söylemiyorum makinenin çalışmadığını.
Geliyorlar büyüyünce ne olacaksın diyorlar. Göğsüm kabararak Gazeteci olacağım diyorum.
Babam gibi. babasının kızı diyorlar. Sonra büyüyorum. Her yaşımda bir şey kapıyorum babamdan.
Önce radyoda sunuculuk sonra dayak yiye yiye fotoğraf çekmeyi öğreniyorum.
Gazeteye gidiyor elim. Sayfalar yapıyorum (Eğlence sayfası, dünyadan haberler sayfası)..
Sonra sokuyor babam beni matbaaya kalıp yıkıyorum önce.
Kaç kalıp yakmışlığım var benim bilemezsiniz.. Kaç kez su vermeyi unuttuğumdan dayak yemişliğim.
Boya verirken kaç kıyafet çöpe atmışlığım.
Büyüyorum ve öğreniyorum.
Sonra vazgeçiyorum. Olmam diyorum Gazeteci falan, zor bu iş diyorum. Bana göre değil..
Öyle olmuyor tabi babam bırakmıyor peşimi sabah 7 de zorla götürülüyorum gazeteye.
Sonra çok büyüyorum 19 yaşının sonlarına doğru GAZETECİLİK kazanıyorum.
Düşüyorum gurbet ellere. Bir zamanlar şikayet ettiğim meslek geliyor buluyor beni...
Ahh şu anılar aldı götürdü beni yine.
Küçük Gazeteci Şeyma'dan Büyük Gazeteci Şeyma yaratmaya doğru yoldayım.
Allah yolumu açık etsin..
Yorumlar