Gözden kaçırmayın

Uymayanlara büyük ceza varUymayanlara büyük ceza var

Dövizin özellikle Amerikan Doları’nın Türk Lirası’na karşı değer kazanması (Bir başka deyişle TL’nin değer kaybetmesi (devalüasyon) Türk Lirası olarak gelirini elde eden ve Türk Lirası olarak harcamalarını yapan yerli halkımızın günlük yaşamını etkiler mi, sorusunun cevabı bal gibi de etkiler. 
2000 krizinin faydalarından biri olan Dövizle konut kredisi borçlanmanın yasaklanması Türk ekonomisini hem 2008 global krizinden korumuştu hem de son 2 yılda dolara karşı yüzde 50 değer kaybeden Türk Lirası’na karşı da korumuş oldu. Konut kredilerinin tamamen sabit faizle alınabiliyor olması da ani faiz artışlarına karşı vatandaşımızı korumakta. Ancak bunun dışındaki hemen hemen her alanda vatandaş faizden çok yüksek kura karşı korumasız. 
Türk ekonomisi bütün enerji ihtiyacını ve diğer tüketim ürünlerinin birçoğunu ne yazık ki yurtdışından ithal etmekte. İhraç ettiğimiz ürünlerin bile yüzde 80’e yakın üretim maliyeti yine ithal ürünlere bağlı. Bu durumda önce petrol fiyatlarından başlayarak, nakliye ihtiyacı olan diğer bütün ürünlere halkımız yüksek döviz kurundan dolayı daha fazla Türk Lirası ödemesi gerekmekte. Petrol fiyatları dolar bazında yüzde 50’ye yakın düşmemiş olsaydı bu enflasyonu çok daha net görebilirdik. 
Bir diğer konu döviz ile faizin ilişkisi. Aslında dövizin artışı birçok üründe fiyat artışına sebep olarak enflasyonun yükselmesini sağlıyor. Enflasyonun yüksek olması da reel getiri yani enflasyonun üzerinde bir getiri almak isteyen mevduat yatırımcısının daha yüksek faiz talep etmesine sebep oluyor.
Sonuç olarak da Merkez Bankası’na yapılan faiz indirme baskısı aslında dövizi artırarak faizlerin de yüksek kalmasını sağlıyor. Bunu bu kadar yüksek makamlara gelmiş şahsiyetlerin bilmemesi mümkün olmadığına göre, bu baskıdan amaç belki de hem dövizi hem de faizleri yüksek tutmak olmalı. Amaç bu değilse bile sonuç bu oluyor.
Merkez Bankası’nın her faiz indirimine gitmesinde bile en üst yetkili kişilerin bu indirimleri yeterli bulmadığını açıklamaları aslında Merkez Bankası’nın faiz indirimindeki hedefini sabote etmekten başka bir işe yaramamaktadır. 
Sonuç olarak yüksek döviz kuru hem vatandaşa direkt yansımakta ve alım gücünü eritmekte hem de enflasyonun ve faizlerin yüksek kalmasına neden olmakta. Merkez Bankası faiz oranlarını sıfıra indirse bile reel getiri isteyen yerli ve yabancı mevduat sahipleri serbest piyasanın verdiği arz-talep dengesiyle piyasa faizlerinin yüksek kalmasını sağlayacaktır.
Türkiye Hazinesi tahvil ihraç ederken faizi kendisi belirleyemediğinden piyasaların talebine uygun oranda faiz ödemek zorunda kalmaya devam edecektir. Bankalarımız enflasyonun yüksek olduğu ve mevduat için ödediği faiz oranları yüksek olduğu sürece vatandaşa verdiği kredi faiz oranlarını azaltmayacaklar (Merkez Bankası faizleri sıfırlasa bile).
Bu gerçekler ortadayken ‘faiz indir’ baskısı vatandaşın aleyhine çalışırken, yabancıların ülkemizdeki kurumları ve gayrimenkulleri daha ucuza almasına imkân vermekte. Bu baskıdan yararlanan bir diğer grup da sürekli dövize yatırım yapmış yerliler.