Gözden kaçırmayın

Köylülerin su  kavgasına Valilik son noktayı koyduKöylülerin su kavgasına Valilik son noktayı koydu

Afyonkarahisar Barosu üyemiz, Avukat Umut Kılıç; Adli Yargı Hakim ve Savcılık sınavının yazılı aşamasından sonra, 21.04.2015 Tarihinde mülakata katılmak üzere Ankara`ya gitmiş, mülakat esnasında dile getirdiği sözler nedeniyle Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından “Cumhurbaşkanı’na hakaret ve kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret” suçlaması ile tutuklanmasına karar verilmiştir.


Avukat meslektaşımıza isnat olunan fiilin suç teşkil edip etmediği hususu, yargılamayı gerektirmektedir. Eylem ile ceza veya tedbir arasında orantılılığın bulunması, bir diğer söyleyişle “orantılılık ilkesi” temel evrensel hukuk kaidelerindendir.



Meslektaşımıza soruşturma aşamasında atılı bulunan suçun, alt ve üst sınırları ile tutuklama nedenlerinin belirtildiği, 5271 sayılı CMK.’nın 100 ve devamı maddeleri nazara alındığında, uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni olmadığı aşikardır. Meslektaşımız sabit ikamet sahibi, evli ve baroya kayıtlı bir avukat olup, delillerin karartılması gibi bir durum da söz konusu değildir.


Dolayısı ile tutuklama sebeplerinin hiç birisinin bulunmadığı bir ortamda, tutuklama kararı verilmesi kabul edilemez. Kaldı ki; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299/3 maddesine göre; “Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır” bu haliyle tutuklama tedbiri infaza dönüşmüştür.


Meslektaşımızın bu suç isnadı ile tutuklanması bir hukuk garabetidir. Demokratik bir hukuk devletinde hiçbir vatandaş ve dahi yargısal ve kamusal bir meslek ifa eden hiçbir avukat, hakaret isnadı ile tutuklanamaz. Mesleği avukatlık olan birinin, mevcut şartlarda tutuklanması karşısında, kim bu ülkede hukuk güvenliğinden bahsedebilir?


Hakaret iddiası ile soruşturulan şüphelilerin, tutuklanmaya başlanması dahi; yargının tüm unsurlarının infial derecesinde rahatsız olması için, tek başına yeterli bir sebeptir.


Esasen bu ilkeler yargı makamlarınca da bilinmesine rağmen yargı erkini kullananların hukuki gerekçeler yerine siyasi saiklerle vatandaşlarımıza ve son olarak da meslektaşımıza reva gördüğü haksız tutuklama ve uygulamalar; Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere ciddi tahribatlar vermektedir.

Meslektaşımızın maruz bırakıldığı haksızlığın takipçisi olurken, bu haksızlığın son günlerde oluşturulmaya çalışılan itibarsızlaştırma stratejilerinin bir parçası olup olmadığını da gözleyeceğiz.

Mesele sadece baromuz mensubu bir avukat meslektaşımızın tutuklanması olayı değildir. Mesele ADALETİN HALA MÜLKÜN TEMELİ OLUP OLMADIĞI meselesidir. Derdimiz ve çabamız; tüm toplumun ve kurumların adalete olan inançlarının sarsılmaması ve UMUTsuzluğa düşmemesinin sağlanmasına yöneliktir.


Haksız tutuklamanın yaşandığı andan itibaren bizzat gelerek katkı ve destek veren bizleri ve meslektaşımızı yalnız bırakmayan;TBB Başkanı Sn. Av. Metin FEYZİOĞLU’naAnkara Barosu Başkanı Sn. Av. Hakan CANDURAN’aAnkara Barosu Avukat Hakları Merkezi mensubu ve meslektaşımızın müdafisi Sn. Av. Murat KOÇ’aİstanbul Barosu Başkanı Sn. Av. Ümit KOCASAKAL’aAydın Barosu Başkanı Sn. Av. Gökhan BOZKURT’aAkademisyen Sn. Sinan KOCAOĞLU’naBasın açıklamaları ve telefon görüşmeleriyle desteklerini ileten tüm Baro Başkanları ve meslektaşlarımız ile tüm hukukçulara Afyonkarahisar Barosu olarak teşekkür ederiz.