Gözden kaçırmayın
Köylülerin su kavgasına Valilik son noktayı koyduHurriyet Gazetesi yazarı Sahrap Soysal 2013 yılının Ocak ayında kaleme aldığı yazıda, Şuhut Patatesinin New York’ta arandığını yazmış.
Abdullah Eğrelti tarafından Şuhut Belediye Başkanı Recep Bozkurt’a gönderilen mektupla gelen gazete küpürü Şuhut Patatesinin ününün Amerika’ya kadar gittiğini ortaya çıkardı.
27 Ocak 2013 tarihinde Sahrap Soysal’ın kaleme aldığı Bir Pazar Masalı adlı köşe yazısı Hürriyet gazatesinin eki olan Kelebek gazetesinde yayınlamış olan yazı Eğrelti’nin Başkan Bozkurt’a yazdığı mektupta ortaya çıktı.
Başkan Bozkurt, kendisine köşe yazısının bulunduğu gazete küpürünü mektupla ulaştıran hemşehrimiz Abdullah Eğrelti’ye teşekkür etti. Köşe Yazısında Sahrap Soysal, Afyon-Şuhut Patatesi için babasının New York’un altını üstüne getirdiğini belirterek, Şuhut patatesinin kalitesini dünyanın hiçbir patatesinde bulunmadığını da eklemiş.
İşte 27 Ocak 2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nin Kelebek ekinde yayınlanan o köşe yazısının tamamı;
New York’ta patates kavurması
Babamın bir patates uğruna New York’un altını üstüne getirdiğini bugün gibi hatırlıyorum…
Soğanlı, az biraz biber salçalı, mutlaka bol karabiberli patates kavurmasının tadını bilir misiniz?
Haşlanıp ezilmiş patatesle yapılan basit ama sıcak çayın yanında adeta ekose etekli levrek buğulamaya dönüşüveren bu geleneksel yemeği New York’ta, Central Park’ta yediğinizi düşünün!
Ben hastaneye, ikizlerin karnını doyurmaya giderken, babam da Afyon-Şuhut patatesinin benzerini bulmak üzere New York sokaklarını keşfe çıkmıştı.Kırmızı renkli, tatlı Meksika patatesini ve mor-siyah Peru patateslerini sebzeden bile saymazdı.
Her ne kadar ben “Babacığım, patatesin anavatanı Peru’dur. İnkalar 20-30 çeşit patates yetiştirmiş” desem de sözlerimi babama dinletemezdim. O, illa haşlanınca içi altın yaldız gibi pul pul dağılan Afyon patatesi diye tutturmuştu.
Bir patates uğruna New York’un altını üstüne getirdiğini bugün gibi hatırlıyorum. Neyse ki Türk bir bakkal sevebileceği patatesi babam için bulmuştu.
İŞTE KEYİF ALMAK DİYE BUNA DENİR!
Sabahın kör bir vaktinde annem o patatesten bol soğanlı ve karabiberli patates kavurması pişirirken, oturduğumuz binanın teknik görevlileri, komşuların kokudan şikayet ettiklerini söyleyerek kapımıza dayanmıştı.
Kapıda anlamsız gözlerle bana bakan iki adamı, yöresel bir kahvaltı yemeği pişirdiğimizi ve ocağın altını kapatacağımızı söyleyerek başımdan savmıştım. Babamsa mutluluk içinde uyanmış, hemen giyinip Belgrad Ormanları’na pikniğe gider gibi Central Park’a doğru yola çıkmıştı.
Biz de yeni demlenmiş çayı termosa doldurup sıcak patates kavurmasını da battaniyeye sararak elimizde kocaman bir sepetle arkasından koşturmuştuk. Babamın bir ağacın altına oturup bir kaşık patates kavurmasını ağzına atmasını, ardından çayını höpürdeterek içmesini görmeniz lazımdı. İşte keyif almak diye buna denirdi.
Babamın hikâyesinin yanı sıra tarihte patatesle ilgili ne ilginç hikâyeler varmış.Hatta 1845-1849 yılları arasında İrlanda’da yaşanan büyük kıtlık da halkı çok zor durumda bırakmış ve 1 milyon kişinin ölümüne yol açmış. Bu büyük kıtlığın esas nedeni, patatese bulaşan bir hastalıkmış.
Geçenlerde okuduğum bir haberde Fransız tarihçi Madeleine Ferriere, “Patates kızartması sokak yiyeceklerinin yetimidir, nereden geldiğini tespit etmek zordur” deyince Belçikalılar, patates kızartmasının ilk kez 18’inci yüzyılda ülkelerinde yapıldığını iddia etmişler.
Fransızlar ise patatesin ilk kez Fransız Devrimi’nden önce Paris’te kızartıldığını söylemiş. Ah şu patates nelere kadirmiş! Halbuki ne kadar masum bir lezzeti vardır. Avrupa’ya ulaştığı 18 ve 19’uncu yüzyıllarda tek amacı vatandaşı doyurmaktı.
Yokluğuyla açlıktan binlerce kişinin ölümüne neden olan, varlığında en aristokrat sofralarda bile gururla boy gösteren patatesin başına bakalım daha neler gelecek…
Yorumlar
Yorum Yap