Gözden kaçırmayın

Afyon Belediyesi kamu oyuna duyuru yaptıAfyon Belediyesi kamu oyuna duyuru yaptı

Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sadık Sarısaman “92. Yılında Cumhuriyetin Getirdikleri” konulu bir konferans verdi.


“29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızda Şehit Yakınları ve Gazilerimiz Cumhuriyetimizin Kazanıldığı Topraklarda” projesi kapsamında düzenlenen konferans 28 Ekim 2015 Çarşamba günü ANS Kampusünde bulunan Atatürk Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.


Konferansın açış konuşmasını yapan Afyonkarahisar Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Alper Sezer vatanın, insanın halen üzerinde yaşadığı geçmişin acı ve tatlı hatıraları ile avunduğu, istikbale ümitle baktığı bütün bir mekan olduğunu söyledi. Sezer, “Bir toprak parçasının vatan olabilmesi kolay değildir.


Yüzlerce yıl yurt edinilen, uğrunda şehitler verilerek kanla yoğrulan toprak parçasıdır vatan. Üzerinde bir medeniyet kurulan yerdir vatan” dedi. Vatanın Türk insanının en değerli varlığı olduğunu kaydeden Sezer, Atalarımız dünyanın en güzel ve bereketli topraklarını vatan olarak seçmişler ve bizlere emanet etmişlerdir.


Bu cennet vatanı yüzlerce yıl ecdadımız canları ve kanları pahasına korumuşlar ve binlerce yıl abide dikerek üzerinde bir medeniyet kurmuşlardır. Bu vatanın, bu millete ait olduğunu, camileri, türbeleri, çeşmeleri, sarayları, mezar taşları, hanları ve hamamları ile adeta tescil etmişlerdir. Vatan, bizim en kıymetli varlığımızdır” diye konuştu.

Cumhuriyet halk idaresidir

Daha sonra söz alan Prof. Dr. Sadık Sarısaman ise konuşmasında yönetim biçimlerinden bahsetti. Monarşi, meşrutiyet ve cumhuriyetin yönetim biçimlerinden olduğunu kaydeden Sarısaman “Monarşi demek, yönetme yetkisinin bir kişide olduğu hal demektir.


Bu yönetme erki o kişinin vefatı halinde oğluna, ailesine geçer. Böyle bir sistemdir. Başka bir ortak yoktur. Meşrutiyet ise, monarşi ve cumhuriyet arasında bir yönetim şeklidir. Başta, yine kral, padişah ya da bir hükümdar vardır. Fakat bunun yanında hükümdarın haklarını belirleyen, sınırlarını çizen halkın seçtiği meclisin haklarını ve sınırlarını çizen, yönetimdeki yetkilerini çizen bir anayasa da vardır.


Yani bir idareye meşrutiyet diyebilmek için şu üç şeyin olması lazım. Hükümdar, meclis ve anayasa. Bu üçünün olması lazım. Cumhuriyet ise halk idaresidir. Doğrudan doğruya halkın yönetimidir. Temel yönetim organlarının halk tarafından belirlenmesidir” diye konuştu.


Sarısaman, konferansında tarih boyunca Türkler’de uygulanan yönetim biçimleri hakkında da bilgi verdi. Bu yönetim biçimlerine bakıldığında görülen tek şeyin monarşi olduğunu ve cumhuriyetin ilanına kadar Türkler’de başka bir yönetim biçimi görülmediğini söyledi. Prof. Dr. Sarısaman sözlerine şöyle devam etti:


“Kurultay ya da kengeş denilen meclisler var. Fakat bu meclisler halkın yönetime dahil olduğu anlamına gelmiyor. Sadece bu kurultay ya da kengeşlerde beyler bulunuyor. Onların yetkisi de danışma meclisi niteliği dışına çıkmıyor. Yani onlardan görüş alınıyor. Son karar yine padişaha, kana, hakana ait oluyor.”

TBMM’nin açılışı dualarla gerçekleşti

Sarısaman konuşmasında ayrıca I. Ve II. Meşrutiyet’ten ve cumhuriyete giden yoldan da bahsetti. Sultan II. Abdülhamit Han’ın, I. ve II. Meşrutiyet’i ilan ettiğini anlatan Sarısaman şunları kaydetti:


“Sultanla mücadele eden İttihat ve Terakkiciler vardı. Enver, Talat ve Cemal Paşalar vardı. Daha evvelinde Mithat Paşa vardı. Ama İttihat ve Terakki denildiği zaman Enver, Talat ve Cemal Paşalar akla gelir.


Cumhuriyete geçişteki son padişah Sultan VI. Mehmet Vahdettin Han’dır. Sonra da son halife Abdülmecit karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyete giden süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması çok mühimdir. Aslında gizli bir cumhuriyet var. Birinci dönem TBMM döneminde.


Çünkü Ankara’da bir hükümet var. Kanunlarını meclis vasıtasıyla çıkarıyor. Bakanlarını meclis vasıtasıyla görevlendiriyor. Bütün icraatı meclis yapıyor. Padişahın yapması gerekenleri de meclis başkanı yapıyor.


Sanki devlet başkanı gibi. Böyle adı konmamış, fiilen başlamış bir cumhuriyet, ilk defa bizim tarihimizde TBMM’nin açılışı ile oldu. TBMM açılışı dualarla gerçekleşti. Mustafa Kemal Paşa ve diğer mebuslarla TBMM açıldı” dedi.

Konferansa il müdürleri, gaziler ve şehit aileleri katıldı.