Gözden kaçırmayın
Köylülerin su kavgasına Valilik son noktayı koyduAfyonkarahisar’da 8 ay cezaevinde yatan tutuklu Gazeteci Yaşar Oflaz, Cezaevinde kaldığı süreyi ve yaşadığı sıkıntıları dile getiren samimi bir yazı kaleme aldı.
Uğradığı haksızlık sonucu boş yere 8 ay boyunca Cezaevinde mahkûm olan Gazeteci Oflaz, kaleme aldığı yazısında; “13.07.2015 tarihinde Adliyeye gittiğimde; 2012 tarihinde çalışmış olduğum yerel gazetenin, Anadolu Ajansının (AA) haberlerini kaynak göstermeksizin gazetesinde kullanması nedeniyle toplam 10 haberden 50 bin TL ceza karşılığı, 500 gün hapisle mahkûm olduğumu öğrendim 13.07.2015 tarihi Kadir gecesiydi.
Adliye koridorlarında işlemlerimin tamamlamasıyla birlikte Afyonkarahisar Açık Cezaevine bir terörist gibi konuldum. Terörist dahi bu kadar kolay hapse mahkum olmuyor. Duyguların kor gezdiği, yaşam tarzından yoksun, dünyanın mahşer alameti içersinde bir volkan gibi kaynarcasına yüreğimden dökülen mahrumiyetlik ve tezatlık içinde kalmak, belki mahkûmiyetim bir şimşek gibi damarlarımı alt üst etti” dedi.
AİLEM VE ÇOCUKLARIM…
Hapishaneden çok; ailem aklımda ve yüreğim bir pervane gibi ayrı bir mahkumluk ayrı bir ceza…! Çocuklarımın okul eğitimleri, onların hayatlarını sürdürebilmesi düşünceleri içersinde öylece kala kaldım. Cezaevinin ayrı bir çehresi ve hükümlüğü içersinde hürriyetten yoksun, yaşamdan uzak, boş bir nefes alış verişiydi bu…Bazen bakarsın gökyüzünün boşluk derinliklerine.
Alır seni götürür, uçsuz bucaksız sonsuzluk ve biçareliğe… Dert küpüdür; yaşamından getirir kesitleri bir film şeridi gibi.. Herşey gelip geçmekte, dertli geçen günler, mutlu geçen günler. Hapishane ortamı işte, ne denir ki; genel bir hüzün arasıra ise küçük, kısa mutluluklar… Derler ya: ‘Damdan düşen yanıma gelsin.”
ÜNLÜ, ŞANLI VE KÖŞE YAZARI, BİR GAZETECİ DEĞİLİM…
Cezaevinde olduğum süre içinde Can Dündar ve Erdem Gül’ün casusluk gerekçesiyle yargılandığı ve cezaevine konulduğu haberlerini öğrendim. MİT Tırlarının durdurulmasını gazetede yayın yapmaları nedeniyle her ikisinin de tutuklandığı haberleri televizyon ve gazetelerde yer aldı. Cezaevine girdikleri ilk gününde Anayasa Mahkemesine Bireysel ‘Hak İhlali” başvurusu yapıldığını biliyorum.
Bu büyük gazetecilerin Cezaevine girdikleri ilk günden itibaren gerek siyasi destek, gerek basın yayın desteği aldığını tüm kamuoyu gibi bende yakinen takip ettim. 92 gün boyunca gündemde kaldılar. Cezaevinin önünde meslektaşlarının sıra nöbeti tutmaları, ABD Büyükelçisinin çalıştıkları gazeteyi ziyaret ederek; “Türkiye’de ‘Basın Özgürlüğünün’ olmadığını açıklamaları ve AB’den bu gazetecilerin basın hak özgürlüğünün olmadığına dair haberler ve söylemler ile ‘bugün büyük gün, Anayasa Mahkemesi karar verecek’ manşetleriyle Can Dündar ve Erdem Gül, Anayasa Mahkemesinin ‘HAK İHLALİ OLMUŞTUR” kararıyla; Dündar ve Gül cezaevinden tahliye edildi.
Demek ki! ‘Adalet Mülkün Temeli’dir sözünün doğruluğunun sorgulanması gerekiyor. Kendi kendime düşündüm; ‘acaba bende böyle bir haber yapmış olsaydım ve altına Yaşar Oflaz imzasını atsaydım, benim sonum ne olurdu? Ben, Can Dündar ve Erdem Gül gibi ünlü, şanlı köşe yazarı, haberci, gazeteci değilim. Beni destekleyecek ne bir siyasi eksenim, ne de beni destekleyen meslektaşlarım var. Hapishane köşelerinde çürüyüp gider, unutulurdum. Hapishanenin girişi kervan kapısıdır, çıkışı iğne deliğinden beter.
ÖGEDAY VE UÇMAK FARKI…
Cezaevinden izinli olarak çıkmıştım. İsmail Ögeday ve Ahmet Uçmak Bey beni yolda gördüler. “Abi ne yapıyorsun, ne işliyorsun” diye hal-hatır sordular. “Abi biz senin için bir çalışma yapacağız, ne dersin?” dediler. Bende, “Hiç umudum yok arkadaşlar, gazeteleri temsil eden başkanlar bu işi çözemedi.
Sizin çözmeniz çok zor” dedim. Onlar; “abi evet de gerisini bize bırak” dediler. Valilikten izin alarak pankartlı eylem yapmaları, seslerini duyurmaya çalışmaları, internet haber sayfalarında benim için haberler yayınlamaları benim için unutulmaz ehemmiyette çabalardır. Kimsenin önemsemediği, dikkate bile almadığı bir Yaşar Oflaz için bu iki iyi yürekli gazeteci arkadaşımız Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) kadar giderek sorunu ilgilere bildirmişler.
1 MART 2016 ÖZGÜRLÜĞÜME KAVUŞTUM.
Bu iki iyi yürekli meslektaşımız başta olmak üzere benim uğradığım haksızlığa karşı elini taşın altına koymuş, omuz vermiş tüm dost, akraba, işadamları, siyasiler, STK’lar ve meslektaşlarıma canı gönülden teşekkürü bir borç biliyorum.
Uğradığım haksızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne taşıyarak özgürlüğüme kavuşmama vesile olan CHP İzmir Milletvekilimiz Atila Sertel’e, CHP Afyonkarahisar Milletvekilimiz Burcu Köksal’a, Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş’a, Başbakan Yardımcımız Lütfi Elvan’a, Afyonkarahisar Ak Parti Milletvekilimiz Hatice Dudu Özkal’a, Valimiz Hakan Yusuf Güner’e Afyonkarahisar Belediye Başkanımız Burhanettin Çoban’a Afyonkarahisar İGM Başkanımız Salih Sel’e, Afyonkarahisar Ak Parti İl Başkanımız İbrahim Yurdunuseven`e, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız Hüsnü Serteser’e Afyonkarahisar Borsa Başkanımız Mehmet Mühsürler’e, İşadamları Tureks Mermer Sahibi Osman Turunç’a, Turex Otobüs Şirketleri sahibi Galip Şanlı’ya, Adalya Tesisleri Sahibi Yılmaz Şeker’e, İlçe ve Belde Belediye Başkanlarımıza, İl Genel Meclis Üyelerimize, perde arkasında olup önde gözükmeyen ama bizim haberdar olduğumuz Medya Konseyi İl Temsilcisi Mustafa Dağhan’a kısacası taşın altına az veya çok elini koyan kim varsa Allah hepsinden razı olsun. Yaşar Oflaz
Yorumlar
Yorum Yap