Gözden kaçırmayın

Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz

1917 yılında gerçekleşen Sovyet ihtilalinin değişim süreci kadim Türk mirasının egemen olduğu coğrafyaların önemli bir kısmında etkin oldu.
 
Sibirya`dan Balkanlara, Uzak Asya`dan Anadolu`ya kadar Türk halklarının yaşadıkları coğrafya bu dönüşümün önemli bir parçası hâline geldi. Sovyet ideolojisi ve uygulamaları bu coğrafyada geleneksel yönetim, üretim ve toplumsal örgütlenme biçimlerini tamamen değiştirerek yeni bir forma soktu. Fakat aradan geçen zaman sistemin işleyişini imkânsız hâle getiren gelişmelere sahne oldu ve Sovyet sistemi girdiği Soğuk Savaş atmosferinin de etkisi ile dağılma sürecine girdi.
 
Dağılma ve bunun getirdiği değişim süreci bazı bölgelerde sancılı ve karşı devrimlere sahne olurken kimi ülke ve coğrafyalarda daha sükûnet içerisinde gerçekleşti. Glasnost` ve Perestroyka adıyla yaşanan süreçten sonra tüm eski Sovyet ülkelerinde yeniden bir zihinsel dönüşüm başladı. Sovyet altyapısı üzerine kapitalist ekonomik düzenin parametreleri yerleşmeye başladı. Değişim ve estirdiği rüzgârlar devam ederken dipte ve daha derinde varlığını koruyan Sovyet ideolojisi ile davranış biçimleri yaşamaya devam etti. İşte günümüzden tam 150 yıl önce ilk fikrî temelleri Avrupa`da atılan; 100 yıl önce farklı bir coğrafyada ihtilale dönüşen Sovyet ideolojisi ve yönetim sisteminin değişim evrelerini görmek, Sovyet sisteminde yaşayan halkların durumunu anlamaya çalışmak; her bir bölgede meydana gelen farklılaşma ve dönüşümleri izlemek, yaratılan toplumsal, siyasal ve ekonomik düzeni günümüz ve gelecek açısından akademik çerçevede değerlendirmek, yerli ve yabancı bilim adamlarıyla bunu tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan tartışmak amacıyla Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü "100. Yılında Sovyet İhtilali ve Türk Dünyası" temalı 6. Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu`nu 25-27 Ekim 2017 tarihleri arasında Ankara`da gerçekleştirdi. TİKA, Türk Tarih Kurumu, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü, Başbakanlık Tanıtım Fonu ve Altındağ Belediyesi tarafından desteklenen sempozyuma Türk Dünyasından, yurt içinden ve dışından katılan araştırmacılar yüzün üzerinde bildiri sundu.
 
 
Sempozyuma "Sinemadan Sovyet İşgalindeki Türk Dünyası`na Bir Tarih Değerlendirmesi" başlıklı bir tebliğ ile katılan Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar hareket halinde bulunan Türklüğün mühim bir kısmını XX. Asrın üç çeyrek yüzyılında "demir perde" içerisine hapseden dönemini sinema üzerinden değerlendirdi.
 
Bildiride şu hususlara dikkat çekildi:
Sosyalist düşüncenin emperyalist emellerle, Rus politikalarını sahiplenmesi, Türklüğü zorlu bir esarete düşürmüştür. Günümüzden yüz yıl önce Rusya`da, ardından Çin`de fırsat yakalayan Marksist ideoloji, Türk Dünyasında bağımsızlığın yitirilmesi anlamına gelmiştir.
 
Türk Dünyası, Sovyetlerden çok önce sinema ile tanıştı. On beş yıl içinde yaygınlık kazandı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan`da sinema ilerledi. Ancak Özbekistan daha fazla ilgi gösterdi. Sovyetler ihtilalden dağılıma kadar Türk Dünyası üzerinde sinemayı, "propaganda" aracı olarak sürekli gündeminde tuttu. Aykırı her türlü proje sansüre takıldı. Benzer uygulamalar Doğu Türkistan`da da yaşandı.
 
Sovyetlerde sinema, merkezi yönetimin ürünü olarak gelişmiştir. Sovyetler döneminde Türklüğün tek bağımsız ülkesi Türkiye Cumhuriyeti`nin sinema sektörü de uzun dönem Türk Dünyasına uzak kalmıştır. Buna karşılık, Sovyet sineması yakından izlenmiştir. Cumhuriyet`in onuncu yılında çekilen Türkiye`nin Kalbi Ankara filmi, yedinci sanat dalında yeni Türk devleti ile Sovyet işbirliğinin önemli bir belgesi olmuştur. Değişken ve kaygan zeminde seyreden işbirliği tarihi gerçeklerin gölgesinde sürdürülme imkanı bulamamıştır.
1960`lı yılların sonunda Afyonkarahisarlı Yücel Çakmaklı`nın öncülüğünde hayat bulabilen "Milli Sinema" milliyetçi bir anlayıştan hareket etmese de "Türklük, İslamiyet ve Allah inancını" ön plana aldığından çok geçmeden Türk Dünyası konusunu beyazperdeye taşıyarak Güneş Ne Zaman Doğacak? filmini çekmiştir.
 
Yeniden şekillenmenin ilk işaretlerinden 1990 yılında Cengiz Aytmatov`un Gün Olur Asra Bedel romanından Türkiye-Türkmenistan müşterek yapımı, İzmir Selçuk`ta çekilen Mankurt: Vahşetin Davulları Mankurt geçmiş devirleri çağrıştırsa da kendi milliyetinden, kültüründen ayrılıp köleleşmeye işaret etmektedir.
 
Oturumun sonunda soru ve katkılar bölümünde böyle bir konunun sempozyumda sunulmasının çok yerinde olduğuna vurgu yapılmıştır.