BBugünkü köşemi yazdığım bir esnada telefonumun WhatsApp’ına gelen videolu bir mesaja bakınca  hem ‘iyi ki varız..’ diyerek hem gülüyor, hem de üzülüyordum.


Çünkü, kente su veren kaynağın ortasına taş ocağına izin verildiği, içme suyunun 3. katlara çıkamadığı Ardahan ile aynı yıl vilayet olan ama Ardahan gibi hala içme suyu sorunu yaşayan Iğdır’da bir meslektaşım, Iğdır Doğuş Gazetesi Sahibi, Gazeteci arkadaşım Murat Akkuş’un aşağıda anlatacağım su meselesine benzer bir su haberinin DEM’li Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Güneş’i ve ekibimi kızdırıp, belediyenin kapısına döktüğünü görüyordum.


Bir gazetecilik başarısı olarak gördüğüm videolu mesajı izledikten sonra aynı mesaja ekli olarak aynı arkadaşım tarafından yazılmış olan, ‘Gazetem ve şahsım DEM Partili Iğdır belediye başkanı Mehmet Nuri Güneş tarafından hedef gösterildi: Merhaba ben Iğdır’da yerel yayın yapan Iğdır Doğuş Gazetesi’nin sahibiyim. İçme suyu ve arsenik ile ilgili bir bilim insanının açıklamasını haber yaptım diye DEM Partili Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş tarafından hedef gösterildim. Yaptığım haber ile başkanın açıklamasını aşağıda dikkatlerinize sunuyorum. İlgi ve desteklerinizi arz ederim. Murat Akkuş/Iğdır Doğuş Gazetesi Sahibi’ şeklinde ki mesajını da okuyunca da bu kez hem meslektaşı olarak hem de Ardahan Gazeteciler Cemiyeti başkanı olarak kendisini aradım.


Ve önce kendisini kutladım sonrada kendisini kıskandığımı belirttim. Ve diğer idarecilerden aşağı kalmayıp, bir gazeteciyi hedef gösteren başkan ile şuarasını belediyenin kapısına dökmen bir gazetecilik başarısıdır’ diyerek ‘gerilme’ diyerek teselli ediyordum.
Çünkü gazeteciliğin ne olduğunu bu güzel haberlerle hizmet edeceklerini belirtip, göreve geldiklerinde yapacaklarını unutanları bam teline basmanın bu olduğunu yani güzel bir gazetecilik örneğini ortaya koyduğunu anlattığım meslektaşım, gazeteci meslektaşım Murat Akkuş’u haberinin bir kamu görevi olduğunu anlatıyordum.
Ve dönüp, DEM’li Başkanı bir hayli kızdıran, şuarasıyla belediyenin kapısına döken ve Doç. Dr. Ferhat Arslan imzalı ‘Suyunuzda Ne var? Zehir Mi İçiriliyoruz?’ başlıklı makaleyi de okuyordum.


Ve şuarasını toplayıp, biz gazetecilerinde aralarında olduğu insanların kayyum atanmaması için var güçleri ile mücadele ettiği Iğdır Belediyesinin önünde, açık alanda gazeteciyi hedef gösteren, aynı gazetecinin üyesi olduğu stk’ya adeta ‘bunu üyelikten çıkarın..’ diyerek siyasi görüşüne ters olan jurnalcılık yapan  DEM’li olan Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş’i arıyordum.
Ancak diğerleri gibi oda çok sevdiği (!) gazetecilere cevap vermektense, telefonu açmıyordu. Belki de ülkede ve dünya da bir ilk olan ‘Açık alanda basın açıklaması’ değil, ‘Gazeteciyi hedef göstermesi’ başkanın bu saçma ve gazeteciyi hedef gösteren açıklamasının ardından kendisine gelen kınama yada kutlama tellerinden bıkmış yorulmuştu. Yada belki işi vardı’ döner diye aramaktan vazgeçtim ve hemen ehem aynı konuma konu olan yazıma geçiyordum.


Ama bu ülkede başta Erdoğan’a olmak üzere ülkenin iktidarlarına, kamu kurum idarecilerine, ‘basına baskı yapıyorlar, ülkede basın özgürlüğü yok..’ diyerek siyaset yapan bir partinin belediye başkanın bu yaptığına bakınca iyi ki iktidar değilsiniz yoksa gazeteci Akkuş’u da beni de Silivri’ye gönderirsiniz. Çünkü siz siyasetçilerin hepsinin, ‘tencere dibin kara, seninki benden kara..’ edebiyatı ile politika yapıyorsunuz’ diye kendi kendime mırıldıyordum.


Neyse gelelim Ardahan ve Ardahan’da ki çalınmak istenen su meselesine..
Kura nehrinin doğduğu Allahüekber dağlarıyla çevrili olmasına karşın yıllardır Iğdır gibi su sorunu yaşayan Göle gibi 21 pare köyünün iki köyün izin vermemesi dolaysıyla susuz olduğunu olanın da büyük elektrik faturalı su pompalarıyla ile verildiği Hoçvan’ın suyu ve bir ağacı olmayan yaylasında diğer dernek, federasyon ve belediyeler gibi resmi bir izin almadan, ‘ya biz burada yok muyuz, bize sormadan ne iş?’ demeyen idarecilerin uzaktan izlediği festival ve şenliklere hazırlananlar ‘Kışın kaz, yazın saz etkinliği yaparlar’ söylemimiz doğrulamak için şu an Ardahan’dalar..


Ve başta Hoçvan Federasyonu olmak üzere onca stk’nın bunca yıl yaptıkları yaz etkinliklerinin bir yenisine hazırlanırlarken, etkinlikler yapacakları yaylara bakıp, ‘Ya buraya neden bir ağaç ekmeyi düşünmedik?’ diye kendi kendilerine bir soru sorarlar mı bilmem ama başta ‘Düz Ardahanlılar denen dernekler ve de çoğuna ‘miras yediler’ dediklerim olan gurbetçiler Ardahanlıların suyunun çalınacağı, Ardahan Ovasını kurutacak olan Ardahan Yalanızçam Beşikkaya, Göle Durançam, Balçeşme’de (Lalavarginis) yapılacak denen HES Barajını protesto etmek yada konuşup, tartışmak için bir düşünceleri var mı?


Başkanlığını yaptığım esnada gündemde düşmeyen ve tüm ülkenin adını andığı ama şu günlerde ortalıktan iyiden iyiye kayıp olan ve bir köy derneği kadar adı bile konuşulmayan ARDAFED olarak ilk ve sonuncusunu yaptığımız, ‘Ardahan’ı Tanıtma Günleri’ gibi ilkini ve sonuncusunu yaptığımız ve birilerinin köprü alında kitap sergisi yaparken hiç konu etmediği önemli konuyu ülke gündemine taşıdığımız yani yıllar önce Kura Nehri’nin köprüsünde yaptığımız ‘Kura’ya sahip çık, suyumuzu çaldırma’ gibi bir protesto yada Iğdır Belediye Başkanı gibi valilik yada belediye veya Kura’nın Ruslardan kalma demir köprüsün de toplanıp, basın açıklaması benzer bir açıklama, protesto, eylem yapacaklar mı?!.

 

*Derneklerin eylem yapma kültürü..
Evet, Ardahan’a hayat veren, simgesi konumunda ki Kura Nehri’nin Beşikkaya HES Barajı aracılığı ile yönünün değiştirilip, Çoruh Nehrine akıtılmak istenmesine gelen tepkilerin eyleme dönüşmesi için mücadele eden ülkedeki onca stk ve derneklerin mücadelesini izlerken Ardahan adını taşıyıp, ‘Üniversite öğrencilerine burs vereceğiz denerek toplanan paracıklar gibi Serhat Ardahanspor’a toplanan 40 milyon gibi hesabı verilemeyen ‘kaz gecesi, saz etkinliği veya dayanışma..’ gecesi adı altında başka işler yapmayan diğer illerde ki derneklerimizin ne yaptığını merak ettim.


Başta önlerine en azında siyah bir çelenk konulacak olan Çevre Bakanlığının, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün de bulunduğu Ankara’da olan Ardahan Vakfı, Ankara Ardahan federasyonları, Konfederasyonu, Ardahan Sevenler Derneği, İzmir’de ki Ardahan Dernekleri ve en önemlisi Ardahan’da ki STK’lar acaba niye susar, niye diğer illerin stk ve  derneklerinin verdiği mücadeleye destek vermezler.


Ardahan Dernekleri denildiğinde ilçelerinin, köylerinin derneklerini de unutmamak gerek.
Evet, eylem yapma kültürünü bilmeyen Ardahan adını taşıyan ünlü, ünsüz stk’larının kaz gecesi, dayanışma gecesi, piknik, festival gibi işlerin dışında başka bir işe yaramadıkları yönünde ki eleştirileri üzerlerin de atmaları için bir fırsat değil mi; Yönü değiştirilip, Ardahan’ı susuz bırakacak olan Kura Nehri için eylem yapabilecek misiniz? ..


‘Ardahan için bizde varız’ demesi gerekirken, her zaman ki gibi sus-pus olup yaşananları seyreden bu derneklerimiz benim başkanlığını yaptığımda yaptığımız gibi Ardahan’da, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Eskişehir’de, Bursa’da ve de Ardahan’da eş zamanlı eylemler yapamazlar mı?


Bu önerimizden korkup, beceremeszeler de en azında dernek merkezlerinde basına ve kamuoyuna bir açıklamada mı yapamazlar?..
Yani tüm Dünya’nın karşı çıktığı ve Posof’un, Hanak’ın, Çıldır’ın doğasından sonra şimdide Ardahan Yalanızçam Beşikkaya, Göle Durançam, kaltedecek olan HES’lere dur denilecek mi? Ve en önemlisi, Göle Ovasına, Ardahan Ovasına, Hanak’a, Çıldır’ın doğasına hayat veren Kura’ya sahip çıkılacak mı?’ diyerek sorularımıza devam edelim mi?


Yani, biri demir yolu olmak üzere Kafkaslara ve Orta Asya’ya açılan 3 gümrük kapısı olmasına karşın sınır ticaretinin sıfır denecek derecede yapıldığı, Posof, Hanak, Damal’ın yolunun Abdulkerim Doğru döneminde ‘Benim köyümün önünde yol geçsin’ denilerek Kars’a yönlendirilip, Ardahan’ın baypas edildiği gibi Posof  Türkgözü Gümrük kapısının yolunun Posof Kol köyü üzerinden Şavşat’a bağlanmak istendiği bir süreçte Ardahan’a sahip çıkılacak mı?


Fedrasyonlarını kurup, Ardahan’a katılmayan Posoflular, Hanaklılar ve de Çıldırlılar gibi yüzde 65’nin doğru dürüst Ardahan’a gelmediği Gölelilerin, Kars ile irtibatını kesmemesi için Senemoğlu köyünden Selim’e açılması düşünülen yolun önüne geçilmesi gereken bir zaman da Çıldır Aktaş’a yapılması beklenen, ancak Kars Mezra’ya yapılması için alttan çalışma yapılan Antrepo’ya sahip çıkılacak mı?
Halen Ardahanlı olduklarını kabul etmeyen, Bal Liginde mücadele veren takımı, Ardahan 1. Amatör Ligini görmeyip, Karsspor’un etkinliklerini sitelerine sahip çıkan ve bu anlayışla Çıldır’ın 9 köyünü Kars’a kaptıran, Çıldır gölü ile birlikte Çıldır’ı Kars’a bağlama rüyası yaşayanlara karşı çıkılacak mı?


Ardahan arabasına binmeyip, halen Dadaş’a, Doğu Kars’a, Serhat Kars’a yolcu toplayan anlayışı ret edilecek mi?
Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu’nun niye Çıldır’ın batı yakasından geçmediğini sorgulamayan, burnunun dibinde geçen Avrupa’yı bile ısıtan Doğalgazın hala Hanak ve Damal’ı neden ısıtmadığını sorgulanacak mı?
Bilmem ama ben, ‘buradan, bu köşemde bir kez daha hatırlatayım..’ dedim ve sizi alıp, Beşikayay’ya götürmek isterim..

**Siz hiç Beşikkaya Vadisi’ne gittiniz mi?
Ardahan’da adım atmadığım köşenin kalmadığını düşündüğüm anda karşıma çıkan o gizli cennete, Beşikkaya Vadisine sizde hiç gittiniz mi?


Bana özel Mavi Göl’ü görüp, ona yazdığım şiiri bile kendisine hayran bırakan Beşikkaya Barajı’nın yapılacağı ve Ardahanlılara ait suyun çalınacağı söylenen Beşikkaya Vadisini görüpte hayran kalmamak elde değil..
Hem de bir haftada iki kez peş peşe giden benim gibi ..


Evet, haydi birlikte Azeri tv’de anlattığım Beşikkaya Vadisine gidelim dersem gelir misiniz?
Eşinizi, çocuklarınızı, hatta komşularınızı da, güzel hazırlanmış bir piknik sepetiyle birlikte yanınıza alırmısınız ..
Tamam mı?
Haydi gidelim o zaman ..
Ardahan-Göle yolu üzerinde bulunan ve bu yıl kar ve var olan ama kapalı tutulan yetmedi karşılıksız, İl Genel Meclis Üyelerinin bile haberi olmadan Kültür Bakanlığına devir edildiğinden bi haber tesisler olmadığı için kayılamayan Uğurludağ Kayak Tesisinin yoluna sapalım.


Yani 50 Yıldır bir türlü bitirilemeyen Ardahan-Ardanuç yoluna.
Diğer adıyla yenden aday olmak istediği DSYB başkanının yolu olmayan köyü Yanlızçam’a doğru gidiyoruz ..
Kayak Evinin yoluna sapmadan ilerliyor, çürümeye terk edilen yol şantiyesinin hemen karşısında sola sapıyoruz ..
Bir çok köy yolundan güzel ve düz olan yola saptıktan sonra Kura’nın ana kaynağı olan Yeniköy ve Bülbülan tarafından gelen tertemiz suyun şırıldısıyla kulaklarınız, birçok yeşilim çam ağaçları ile ise gözleriniz bayram yaparken, kent havasından uzak, tertemiz hava cigerlerinizin olduğunu sizlere hatırlatacak ..


Vadi boyunca size tam ters akan Kura’nın ana yatağını izleyip, ilerlerken karşınıza çıkan kanyonlar, peri bacaları, küçük kalecikler ve kayalardan taşıp akan birçok çeşme size el uzatıyor, ‘Hoş geldiniz, 5 bilemediniz 10 veya 20 yıl sonra bulamayacağınız, göremeyeceğiniz işte size şimdiye kadar görmediğiniz, gitmediğiniz için sizin olmayan Beşikkaya Vadisi ..