Gözden kaçırmayın
Toktaş partimize ömür biçenler avucunu yaladı70 yıldır kutsal toprakları işgal eden İsrail, ve onun taşeronluğunu yapan Abd, adım adım büyük İsrail projesinin gereklerini yerine getirmektedirler.
1948 yılında bir işgal devleti olarak kurulan, her geçen gün Filistinlileri topraklarından sürerek, o topraklara kendi halkını yerleştirmek suretiyle, sözde devletinin topraklarını genişletmeye çalışan İsrail, kutsal Kudüs şehrini, üzerinde hiçbir hak sahibi olmadığı halde işgal etmiş, ve başkenti olduğunu ilan etmiştir. ve bugün taşeronu olan Abd tarafından da, Kudüs İsrail`in başkenti olarak kabul ve ilan edilmiştir.
Olaylara günübirlik baktığımız zaman, hadiseleri değerlendirmek güç olabilir. Fakat yüzyıllardır bir arzı mevud planı olan İsrail, Filistinlilerin topraklarında bir devlet kurduklarını ilan etmiş, sonra çoğunluğunu Filistinlilerin oluşturduğu topraklarda türlü desiselerle, Filistinlileri o topraklardan çıkartmış, ve bunun sonucunda o topraklara kendi yerleşimcilerini yerleştirerek, adım adım isgalle topraklarını genişletmeye çabalamıştır. attığı hiçbir adım uluslararası hukuka uygun olmadığı halde, önce adım atmış, ve sonra dünyanın bunu kabul etmesini beklemiştir. İşgal etmiş olduğu Kudüs`ü de başkenti ilan etmiş, Kendisi böyle ilan etse de, dünyanın birçok ülkesi bu kararı tanımamış, ve büyükelçiliklerini Kudüs`e taşımamıstır. Fakat gelinen son noktada Abd, büyükelçiliği`ni Kudüs`e taşıyarak, Kudüs`ü bir İsrail şehri olarak, ve hatta başkenti olarak kabul etmiştir. Bu kararı ile Abd, şehirde yaşayan Filistinlileri, ve bağımsız Filistin Devletini yok saymıştır. İlerleyen zamanda, kendi müttefiki olan ülkelerin de Kudüs`ü başkent olarak tanımasının önünü açmıştır.
Elbette Abd`den hak ve adalete dayalı bir karar bekleyemezdik, beklemiyorduk da. Fakat öncelikle bu duruma nasıl gelindiğini iyi okumamız gerekir. Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu`nun dinamikleri ile oynanmaya başlanmış, ülkelerin sınırları değiştirilmiş, mezhep savaşları çıkartılmış, müslüman ülke yönetimleri ve halkları arasına nefret tohumları ekilmeye çalışılmış, ve kısmen başarılı da olunmuştur. Öyle ki, 40 yıl önce birlik olup İsrail`e karşı mücadele eden bölge ülkeleri, İsrail`i ve Abd`yi birbirlerine tercih eder hale getirilmiştir. Özellikle Abd başkanı Trump`in son Ortadoğu gezisi, bölgede ılımlı İslam adıyla, herhangi bir siyasi mücadelesi olmayan, tek hedefi Abd`nin Ortadoğu hedeflerine en iyi entegre olmak olan rejimler meydana getirmiştir. Elbette bu planlar dün veya öncesi gün yapılmış değil, belki 20 yıllık planlardır. bundan 20 yıl önce Abd dışişleri bakanı Condolezze Rice, Ortadoğu`da 22 kadar ülkenin sınırlarının değiştirileceğini söylemişti. Özellikle Arap baharından beri süregelen hadiselere baktığımızda, yaşanan hadiselerin müslüman ülkelerin birbirinden kopmasına, mezhep kökenli ayrışımların artmasına, müslüman ülkelerin, İsrail Abd veya Rusya`yı, diğer müslüman ülkelere tercih etmelerine sebep olduğunu görüyoruz.
Bugün, İslam dünyasının birbiriyle en ayrışmaya başladığı, ortadoğu ülkelerinin her birinin elinin kolunun bağlandığı bir dönemde, Abd bunu fırsat bilmiş, ve Kudüsü İsrail`in başkenti olarak tanıdığını ilan etmiştir.
Elbette Abd ve İsrail`den, mizaçlarının gereği dışında bir karar beklemediğimizi ifade ettik. Fakat burada önemli olan, bizim, İslam dünyasının duruşudur. Siyonizm`in 20 yıllık, 70 yıllık, 120 yıllık planları var da, bizim niçin 5-10 yıllık dahi olsa planımız yok. Biz İslam dünyası nasıl oldu da bu duruma geldik. eğer 70 tane Müslüman ülkenin sadece 10 tanesi bir, tek ve dik olabilseydik, İsrail ve Abd bu kadar pervasız olabilir miydi?
biz Abd`den, kararından vazgeçmesini falan beklemiyoruz. fakat İslam dünyasından, İslam dünyası hükümetlerinden bir ve dik durmalarını istiyoruz. sadece kalple buğz, ve dil ile kınamaktan öte, yaptırım ve eylem istiyoruz. hükümetlerden, hüküm etmelerini istiyoruz.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve D-8, acil olarak toplantıya çağırılmalıdır. bu toplantıda sadece kınamak, ve kabul edilemez olduğu belirtilmekle yetinilmemeli, ticaret hacimleri küçültülmeli, gerekirse büyükelçiler geri çekilmeli ve ilişkiler sınırlandırılmalıdır. Başta incirlik olmak üzere, İslam dünyasının içindeki Abd üsleri kapatılmalıdır. bu kararlara sadece Ortadoğu ülkeleri değil, doğu Asya müslüman ülkeleri, ve hakkın yanında durmak iddiası olan bütün dünya ülkeleri muhatap edilmelidir. İslam dünyasının hükümetleri, halklarının istediği iradenin gereklerini yapmalıdır. Gerekirse hükümetler, Kudüs`ü Filistin`in başkenti olarak kabul ettiklerini ilan etmelidir.
Herşeyden önce hükümetimiz, 1 Kasım 2015`ten önce verdiği, "İsrail`le anlaşmayacağız, ve büyükelçimizi de göndermeyeceğiz" sözünü yerine getirmelidir. Sayın Ahmet Davutoğlu`nun Afyonkarahisar`da, Anıtpark`ın hemen önünde vermiş olduğu bu sözün üzerinden 1 sene geçtikten sonra sözde durulmamış, İsrail`le anlaşılmış, mavi Marmara davası iptal edilmiş ve büyükelçiler de karşılıklı atanmıştı. Bugün, o verilen sözü yeniden hatırlatıyor, ve gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Hükümetimiz, 26 haziran 2016`da İsrail ile imzalanmış olan anlaşmayı kabul etmediğini deklare etmelidir. Yapılan anlaşma neticesinde, bundan 1 sene önce Türkiye`ye gelen İsrail büyükelçisini geri göndermelidir.
Cumhurbaşkanımizin, Abd`nin Kudüs`ü başkent ilan etme kararından hemen önce vermiş olduğu, "İslam İşbirliği Teşkilatı`nı acil toplantıya çağırmak, ve gerekirse İsrail ile ilişkileri kesmek" kararını olumlu buluyor, ve destekliyoruz. Ve şimdi bu kararın eyleme geçirilmesini istiyoruz.
Mesele Kudüs olduğu zaman, müslümanların birlik olmak zamanıdır. Herşey bizi ayrıştırmaya çalışsa da, Kudüs birleştirmelidir.
Müslüman olsun veya olmasın, bütün halkları ve hükümetleri; siyonizm`e, İsrail`e ve Abd`ye karşı sessiz kalmamaya çağırıyoruz.
Bu manada bir kez daha haykırıyoruz, Abd`nin kararı bizim için yok hükmündedir; Ve Kudüs, ilelebet Filistin`in başkenti olarak kalacaktır. İnşaallah.
Yorumlar
Yorum Yap