Gözden kaçırmayın

Afyon Belediyesi kamu oyuna duyuru yaptıAfyon Belediyesi kamu oyuna duyuru yaptı

Elazığ`da yayınlanan, online erişime açık Uluslararası Akademik Sosyal Bilimler Dergisi ASOS JOURNAL [The Journal of Academic Social Secience]`in 81 sayılı Kasım 2018 tarihli nüshasında Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun tarafından hazırlanan "Yerel Yönetimlerin Çevreye Dayalı Turizme Katkısına Tarihî Değerlendirme: Afyonkarahisar Örneği" başlıklı bir araştırma yayınlandı. Çalışmada şu hususlara dikkat çekildi:
 
 
Tarih biliminde özel ya da genel hususiyetler, birbirinden ayrı ancak bağlantılıdır. Vatan topraklarının özünde yer alan değerler ile dahilde, bölgede ve dünyada aktif, söz sahibi, etkin ve yetkin geçmişe sahip Türk milleti, her ikisinde aynı hassasiyetle yürümektedir. Silikleşme çöküşün, güçlenme çıkışın göstergesidir. Çıkış için de kültürel birikim gerekmektedir.
 
 
Demokratikleşme ile yerel yönetimler arasında yakın temas bulunmaktadır. Konya`da başlayan yerel iktidar, başkente ve en büyük şehre, oradan da merkezi iktidara uzanmıştır. Binlerce yıla dayanan gelişim çizgisinde yeni bir aktörün ortaya çıkışında, yerel yönetimin ortaya koyduğu başarının etkisi büyük olmuştur.
 
 
Araştırma konusunda Afyonkarahisar merkez ile Emirdağ, Sandıklı, Şuhut, Dinar, Bayat ilçelerinde cumhuriyet dönemine ait yerel yönetimlerle ilgili bilgiler tarih metodolojisine dayanan bilimsel yöntemlerle değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
 
 
Toplumların dönüm noktaları, hukuki zeminleri de değiştirmiştir. Nitekim belediye gelirleri ile ilgili 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra çıkan kanunlar "kaynak arayan belediyeden kaynak sağlayan belediyeye" geçmeye hedefler hale gelmiştir.
 
Yerel yönetimin ana değerleri beraberinde "Belediyenin İlkeleri" gibi bir zarureti de ortaya çıkarmaktadır. Buna göre yerel yönetimlerin ilkelerini de şöyle sıralamak mümkün olabilmektedir:
 
- Doğaya ve çevreye saygı
- Ekolojik dengeyi koruma esası
- Kentin temizliği ve zerafeti
Türkiye, 1950 yılında gerçekleştirdiği "Beyaz İhtilal"  sonrasında, kırsal kesimden kentlere doğru başlayan iç göç ile kentsel nüfus artmıştır. Ülkemizde ne yazık ki "kentleşme, sanayileşme ile paralel olarak gerçekleşmemiştir."
 
Türkler Anadolu`ya geldiklerinde insan bakımından içi boşaltılmış, birbirleriyle yakın teması bulunmayan, kendi yönetimleri bakımından horlanan, güvenini yitirmiş, ancak yaşam tarzlarına oldukça müsait olan bir coğrafya ile karşılaşmışlardı. Türk boyları, sadece bedenlerini değil, koyun, keçi, sığır, deve sürülerini kısaca yaşam tarzlarını yani Türk kültürünü getirmişlerdi. Bin yıla yaklaşan zaman sürecinde ikinci anavatanda sayısız tarihî ve kültürel eser vücuda getirildi.
 
 
2023, 2053, 2071 gibi ileri tarihlerde reel hedefleri belirleyen Türkiye, kamburlarından kurtulma mücadelelerine girişmesi esnasında kırılma noktalarında çevre konusuna da çekilmeye çalışılmış, ama meselenin siyasi darbeye kadar uzanmasına dair medyada ve hafızalarda canlılığını muhafaza eden bilgiler unutulmamalıdır. Fakat Hükümetler, üçüncü bin yılın başında, ilk yüzyılını hedefsiz, rastgele, başıboş geçirme niyetinin olmadığını da ortaya koymuştur. Bu hedeflerin merkezi yönetim tarafından gerçekleştirilmesinin yanında yerel yönetimlerin gayretleriyle, çevreye duyarlı bir halde ortaya konulması da mühimdir. Türkiye genel hedeflerine doğru yürürken, yerel yönetimsiz bunu gerçekleştirebilme ihtimalinin bulunmadığı gayet iyi görülebilmektedir.
 
"Mahşerin dört atlısı gibi" tarif edilen sanayileşme, enerji, nüfus ve çevre arasında yerel ve merkezi yönetimi zorlayan bir ilişki bulunmakta, uzun zamandan beri ahenk sağlama yolunda arayışlar sürmektedir. Kısa vadeli çözümler, dünya ve gelecek kuşaklara çoğunlukla yeni zararlar getirmektedir.
 
Gelen turistin ziyaret ettiği çevrenin sahibi ile kültürel, sosyal, ekonomik açıdan mevcut olan kopukluk daha ziyade yörenin sakinlerini topraklarına yabancılaştırmakta, genelden özele kayılmaktadır.
 
Türklüğün varlık kavgası demek olan Millî Mücadele`de bağımsızlık ve ardından Cumhuriyet yolunun kesin bir şekilde açıldığı Büyük Taarruz öncesinde Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa`nın, plan ve taktikleri son kez gözden geçirdiği Şuhut`taki Hacı Veli Konağı böylelikle "Atatürk Evi" olarak restore edilip ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur.
 
 
Milli Mücadele`de ağır bir Yunan işgaline maruz kalan, bağımsızlık hamlesi olan Büyük Taarruzun başlangıç ve gelişme noktasında bulunan Afyonkarahisar kurtuluşun faturasının ağır bir şekilde kesildiği, bedelinin ödendiği bir coğrafya olmuştur. Coğrafyanın turizm aracılığı ile çok daha iyi anlaşılacağı, anlatılabileceği aşikardır. Ancak sektörü eski zihniyetler bir ekonomiden ziyade kültür açısından değerlendirmek gerekmektedir.
 
 
Cumhuriyet`in ilk yıllarında valilikten tahsis edilen bütçe ile bir çocuk bahçesi kurulmuş, akabinde de belediyeye devredilmiştir. Bir taraftan geleceğin teminatı çocukların çevrenin farkına vararak, sağlıklı, duyarlı ve doğal yaşama uygun yetişmesi, diğer taraftan da sürdürülebilirlikte yerel yönetimin etkin ve paydaş olması amaçlanmıştır. Parklar ve bahçeler, yerleşim yerlerindeki bireylerin sosyal yaşama alanı olduğundan her dönemde yerel yönetimlerin hem vizyondaki hem de toplumsal etkinlikteki gündemini oluşturmaktadır.
 
 
Örneklendirdiğimiz şehir, şüphesiz mitolojik devirler de dahil olmak üzere binlerce yıldan beridir bilinen bir kaplıca şehridir. Çevre ile ilgili politikaları ve arka planı incelediğinde bu unsura ait hususlar ön plana çıkmaktadır.
Ülkemizde tematik bölgelerden birisi Frigya Kültür ve Termal Turizm Gelişim Bölgesi içinde bulunan Afyonkarahisar destinasyon niteliğindeki termal turizm tesisleri yanında doğal, tarihi, kültürel değerleri ile turizm endüstrisinin gözde alanlarından birisidir.
 
 
Kent yönetimi, demokratikleşme ile yakın temas halindeki yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakılmıştır. Tarihçilik de insana dair her şey ile ilgilendiğine göre yerel yönetimlerin kentleşme üzerindeki politikalar üzerinden ekonomik, sosyolojik, ekolojik değerlendirmeler yaparak kendi cephesinden kentlerin geleceğine, kültürel zenginliklerin fark edilmesine bilimsel katkı sağlayabilir.
 
 
Yaşam kalitesi yüksek bir kentte doğal zenginliklerden, tarihi gelişmelerden ve dokudan yararlanılmasına Anadolu`dan gösterilebilecek örneklerinden birisi olarak Afyonkarahisar kentinin seçilmiş olması yakın ve uzak geçmişe uzanan sebepleri bulunmaktadır. Zira Antik dönemlerden millî direnişe, sonrasındaki gelişmelerinin tamamını İç Batı Anadolu`dan takip etmek mümkün olabilmektedir.
 
Araştırma yeni tartışmalar başlatmaktan ziyade turizm ile çevre meselesini yerel yönetimler açısından incelemek, doğal ve kültürel miras titizlikle korunması, tarihi değer taşıyan eserlerdeki tahribatın önlenmesi yolunda politikalar geliştirilmesi hususuna dikkat çekmektedir.