Gözden kaçırmayın
Öğrenciler tatbikata yoğun ilgi gösterdiDoğarken annesini, yaşarken babasını kaybetti; Çocuk Yuvasına verildi, zorla engelli biriyle evlendirildi. Kadın sığınma evine sığındı, intihar etmek istedi ama olmadı. Çocukları için acılara tutunarak hayatını engelli bir şekilde devam ettiren genç kadın, 3 çocuğuna güzel bir gelecek bırakmak için çalışıyor.Onların yaşadığı acılarla dolu hayatını küçük ve tahtadan yapılmış bir levha gün yüzüne çıkardı.Alelade bir tahta üzerine yazılmış “Dikkat engelli geçidi; arabayı park etme” yazısını gören YEHA muhabirleri, yaptığı araştırmada, levhanın arkasında acılar üstüne kurulmuş bir hayatla karşılaştı.“Aile nedir bilmedim”Küçük tahta bir levhanın neden konulduğunu araştıran YEHA muhabirlerine, kapıyı bir kolu olmayan engelli genç bir kadın açtı. Genç kadının eşi ise henüz bir yaşındayken yakalandığı çocuk felci nedeniyle belden aşağısını kullanamıyordu.Annesini doğarken kaybettiği için hiç görmeyen Şükriye Aşık, babasının yaptığı ikinci bir evlilik nedeniyle istenmeyen çocuk durumuna düşünce, çocuk yuvasına verilmiş.Çocuk yuvasından İzmir Buca Kız Yetiştirme Yurduna alınan Şükriye Aşık, “Annemi ben doğarken kaybettiğim için kokusunu bile tanımadım. Babamın yaptığı ikinci bir evlilik nedeniyle istemeyen çocuk durumuna düşünce, hayatım kimsesiz yurdunda geçti. Ben aile nedir bilmedim. Bana kimse bir dua öğretmedi. Ben ne bir sure, ne de namaz kılmasını biliyorum. Yaşadığım acılar nedeniyle kimi zaman çok isyan ettim. Ama 3 çocuğumun benim gibi acılar yaşamaması için çalışıyorum, çalışacağım da” diye konuştu.Hep “yurtçu” dedilerKaldığı kız yetiştirme yurdunda birçok sıkıntılar çektiğini ifade eden genç kadın, okul yıllarında ve diğer yerlerde hep “yurtçu” olmaktan dert yandı.Toplumun yetiştirme yurdunda kalanlara yönelik bakış açısının çok garip olduğunu belirten 27 yaşındaki Şükriye Aşık, şunları söyledi:“Yurtta kaldığımız dönemlerde büyük sıkıntılar çektim. Her gittiğim yerde “yurtçu” denilmekten isyan ettim. Okuduğumuz okulda bile diğer öğrenciler bize çok farklı bakıyorlardı. Çıkan en küçük tartışmada “Yurtçu” damgasını yiyorduk. Bu yüzden çok fazla okuluma devam edemedim. Eğitimimi yarıda keserek çalışmaya başladım. Toplumuzdan yurtta yetişenleri farklı gözle bakmalarını istemiyorum. Kimin ne zaman ne olacağını yalnız Allah bilir. Ben mi istedim annemin ölmesini, ben mi istedim babamın evlenerek beni istenmeyen çocuk yapmasını. Benim ne günahım vardı?”Hayatı tanımadan hapishaneyi tanıdıYetiştirme Yurdu yıllarını gözyaşlarıyla anlatan Şükriye Aşık, hayatı tanımadan hapishaneyi tanıdığını söyledi.Yurttaki kızların başına gelenleri görünce sürekli tepki verdiğini belirten Aşık, “Yurtta kalan engelli kızlara bile değişik gözle bakıyorlardı. Bu derece iğrenç insanların içerisinde kaldım. Yurdun bekçisi bana da sarkıntılık edince, bıçağı aldığım gibi uzattım kendisini yere. Kimseye derdimi anlatamadım. Bana şunları yaptılar dedim. Kendimi korudum dedimse de 6 ay hapiste kaldım. Kaldığım için de pişman falan değilim. Kendini bilen herkesin yapacağı bir şeyi yaptım. Namusumu korumak suç ise ben bunu seve seve yaptım. Alnım açık hapsimi de yatıp çıktım” dedi.Deniz Subayı adayına aşıktı, zorla engelliyle evlendirdilerKaldığı yetiştirme yurdunda henüz 14-15 yaşlarında iken zorla bir engelliyle evlendirildiğini belirten Aşık, evliliğinin ise yaşının küçüklüğü nedeniyle ancak mahkeme kararıyla yaş büyütmesine gidilmesinin ardından yapıldığını söyledi.Kendisine hiçbir şekilde açıklama yapılmadan, kendisinin başka birini sevdiğini bile bile yurt yönetimi tarafından zorla evlendirildiğini belirten Aşık, şöyle dedi:“Bir gün bana evleneceğim söylendi. Ama hiç biri de engelli biri diye bir şey söylemiyor. Bana, ‘hayır dua alacaksın. Eşin olacak kişi bir mucize bekliyor; o da sen olacaksın’ diyorlar. Kendisi de hiç tekerlekli sandalyeden inmediği için ben durumu tam olarak bilmiyorum. Oysa benim bir deniz subayı adayı arkadaşım vardı. Çok da iyi anlaşıyorduk. Sırf göçmen diye beni ona vermediler. O yurt yönetiminin hiç birine hakkımı helal etmiyorum.”Evliliğin ardından gelen sıkıntılarEvlenmelerinin ardından Afyonkarahisar’ın Sinanpaşa ilçesine bağlı Eyice köyüne yerleşen Aşık ailesi, sıkıntılı günler geçirdi.Eşinin belden aşağısının tutmadığını evlendikten sonra öğrendiğini belirten Şükriye Aşık, eşinin ailesinden ve çevresinden de sürekli “Yurtçu” olması nedeniyle sıkıntılar gördüğünü söyledi.Evliliğinin ardından yaşanan sıkıntıları kaldığı yurt görevlilerine anlatmak isteyen Aşık, sürekli yüzüne telefonların kapanması nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadığını söyledi.“Kimsem yok ki; derdimi anlatayım” diyen Şükriye Aşık, ilk çocuğuna Tutku ismini vererek, hayata tutunmaya çalıştığını söyledi.Tutku bebek ile acılarını unutmaya çalışan Şükriye Aşık, Duygu adındaki ikinci kını da dünyaya getirince, hayatın daha da kötüye gideceğini akıl edemediğini ifade etti.Aşık, “Bütün bu sıkıntıları başıma siz sardınız diyerek İzmir’deki Yurda gittim. Hiçbir kimse ilgilenmedi. Yurttan çıkışta bir araba çarptı. Kaldığım hastaneden çıkınca beni kadın sığınma evine verdiler. Oradakiler de ‘çalış da nasıl çalışırsan çalış’ diyerek bana iki hafta süre verdiler. ‘Biz sana ancak bu kadar süre bakabiliriz’ dediler, çaresiz geri geldim” diye konuştu.Ölmek istedi, kolunu yitirdiYaşadığı bunalımlı günlerin ardından aile ve çevre baskısı nedeniyle yaşamına son vermeyi düşünen Aşık, bunun bedelini ise bir kolunu yitirerek ödediğini söyledi.Evdeki av tüfeğini alan Aşık, kalbine yayarak ateş etti. Tüfeğin ateş aldığı esnada kayarak koluna gelmesi, Şükriye Aşık’ın sol kolunu kaybetmesine neden oldu.Artık o da eşi gibi bir engelliydi.Tek koluyla mücadeleye devamHayatı boyunca maddi sıkıntı içerisinde olduğunu belirten Şükriye Aşık, sol kolunu kaybetmesinin ardından, çocuklarına kendi hayatı gibi bir hayat sürmemeleri için daha çok çalıştığını söyledi. Köyden Afyonkarahisar’a gelmelerinin ardından özürlü maaşı almaya başladıklarını belirten Aşık, “Büyük kızım benim için çok değerli ve beni inadına çok anlıyor. Bir çok sıkıntısını bana bile anlatmadan halletmeye çalışıyor. Ayakkabısının altı eskidiği halde üzeri güzel diye beni kandırarak ayakkabı aldırmıyordu” dedi.Kızının ayakkabısının giyilemeyecek durumda olduğunu görünce cebindeki 7 lira ile pazara gittiğini belirten Aşık, pazarda yaşadıklarını şöyle anlattı:“Alacağım ayakkabıya 15 lira dediler. Kızımı bir yer gönderip adama yalvardım. 5 lirasını vereyim diğeri de borcum olsun dedim. Ama adam dinlemedi. Ağlayarak bağırarak durumum bu dedim. Çevreden gelenler oldu. Kızım bir taraftan ben bir taraftan ağlarken oradan uzaklaştık. Adam arkamızdan ona attığım para ile ayakkabıyı getirdi. 5 lirasını verdim 10 lira borcum var sana dedim. Eve geldiğimde eşim birinin bize yardım için para verdiğini söyledi. Hemen alıp gidip ayakkabı parasını ödedim. O kadar beni yalvartmasına değer miydi?”Ailem nerede?27 yaşına sürekli acılar içinde bir hayat sürdüğünü belirten Aşık, yarım yamalak hatırladığı iki kardeşinden hiç haber alamamasından dert yandı.Aşık, “Kendilerini sürekli aradım ama bulamadım. Küçük kardeşimin evlatlık verildiğini biliyorum. Ne durumdalar onu da bilmiyorum. İmkanım olursa kardeşlerimi bulmak ve sarılmak istiyorum. Benim ailem nerede? Dedem nenem bana niye sahip çıkmadılar. Hep sürekli bunları sorup duruyorum kendime” diye konuştu.2 engelli 3 çocuğun yaşam mücadelesiEşi Mürsel Aşık’ın 1 yaşındayken geçirdiği çocuk felci nedeniyle belden aşağısını kullanamadığını belirten Şükriye Aşık, yaşam mücadelesi verdiklerini söyledi.“Kim bilir bir çocuğuna bir elma, bir çikolata alamayan annenin acısını” derken gözyaşlarına boğulan Şükriye Aşık, eşinin ve kendisinin çalışabileceği bir iş istedi.Aşık ailesi, 12 yaşındaki Tutku’su, 9 yaşındaki Duygu’su ve henüz 1 yaşındaki Efe’si ile sürdüğü yaşam mücadelesinde hayırseverlerin yardımını bekliyor. YEHA
Yorumlar
Yorum Yap