Gözden kaçırmayın
Dikkat 31/12/2024 tarihinde yürürlüğe girecekJeoloji Mühendisleri Odası Şube Başkanı Dr. Yusuf Ulutürk, deprem kuşağında yer alan Afyonkarahisar’da Uydukent ve Sahipata’nın bazı bölgeleri için uyarıda bulunarak, “sonra özellikle Uydukent, Sahipata’nın bazı yerlerinde çok yüksek katlı binalardan kaçınalım” dedi. Ulutürk, ayrıca kamu binalarının da üzerinde durulması gerektiğini belirterek, Defterarlık binasına dikkat çekti. Afyon Postası’ndan gazeteci Nail Azbay’ın “Bağımsız Oda” programının canlı yayın konuğu olan Jeoloji Mühendisi Odası Başkanı Dr. Yusuf Ulutürk, önemli açıklamalarda bulundu. Afyonkarahisar’ın deprem bölgesinde yer aldığını belirten Ulutürk, Sahipata ve Uydukent hakkında yatay mimari uygulanması gerektiğini belirtti. Defterdarlık gibi kamu binaları noktasında da inceleme yapılması gerektiğini belirten Ulutürk şehri yönetenlerin bu konuda tedbirli olması gerektiğini belirtti. Burada şu sıkıntı var herkes aktif olan Erkmen Fayı veyahut Sultandağı-Çay depremini oluşturan Sultandağı Fayının akıbetinin ne olduğunu soruyor ve ilerleyen zamanlarda aktif hale geçer mi diye. Biz özellikle yaptığımız yayında burada teker teker bunun nasıl gerçekleşeceği, hangi şartlarda oluşacağı ile ilgili 2013 yılında bir yayın yapmıştık arkadaşlarla. Burada şu an da biliyorsunuz Çay’ın Maltepe ve Çukurköy’e kadar Sultandağı fayı kırıldı. Bu fayı devam ettirdiğimiz de işte Demirci, Sındırgı, Simav, Gediz’e kadar uzanan bir fay var. Gediz’de biliyorsunuz 1974 yılında büyük bir deprem olmuştu. Dolayısıyla şimdi Sultandağı fayının arada kalan bir sismik bir boşluğu var ve Gediz’e kadar olanı kırıldı. Bizim Sultandağı Maltepe Köyü ve Çobanlar’a kadar olan kısım kırıldı. Bu aradaki sismik boşluk kırılacak. Enerji birikimiyle bu belli bir zaman aralığında kırılacak. Bu kısım kısım kırılır veya komple kırılır 7 olur ya da 6.8 - 6.9 olur. Bu direkt olarak yerleşim alanlarının altından geçmiyor biraz daha uzağından geçiyor ama bizim yapılarımızın bu fayların aktiflik durumuna göre dizayn edilmesi ve buna göre deprem parametreleri yapılması gerekiyor.BİNALARDA REZONANS (SALINCAK) OLAYINA DİKKAT Burada vatandaşlarımızın ya da mühendislerimiz dikkat edeceği bir konu var. Binada rezonans diye bir olay vardır. Bina rezonansı demek yani bir bina sonsuz salınım yaptığında eğer oradaki zemin ile bina arasındaki rezonans eşit hale gelirse bu bina yıkılır. Bu özellikle rezonans olayını halk diliyle bir salıncak düşünün salıncakta sallanırsanız salıncağın ileri geri gidişini takip edin. İleriye gittiği anda ayaklarınızla bir hız verirseniz daha hızlı sallandığını göreceksiniz. İşte bu rezonans olayı da depremde salınma yönüne doğru binanız sallanıyorsa depremin ürettiği dalgalar yönünde o zaman ne oluyor oradaki ivme iki katına çıkarak ivme 3 ise 6’ya çıkmış oluyor. Sizin yaptığınız binanın rezonansı 3’e göre tasarlandıysa bu bina yıkılmış olacaktır. Bunu önlemenin en önemli yolu bu yerlerde yüksek katlı binalardan kaçınmamız gerekiyor. Belli katların üzerinde ki binalar özellikle bahsettiğim bu rezonans olayına girdiği zaman mutlaka siz me kadar da zemin iyileştirmesini iyi de yapsanız mutlaka hasar görüyor ya da yıkılıyor. UYDUKENT VE SAHİPATA BÖLGESİNDE YÜKSEK BİNALARDAN KAÇINALIM Şimdi şehrimizde de tabi yüksek katlı binalar var. Bildiğimiz kadarıyla belediyelerimiz. 7 katın üstünde zemin iyileştirmesi istiyorlar. Benim buradan tavsiye şu bundan sonra özellikle Uydukent, Sahipata’nın bazı yerlerinde çok yüksek katlı binalardan kaçınalım. Biraz önce söylediğim gibi eğer deprem dalgası yönünde salınıma uğradığında mutlaka hasar alacaktır. Bundan dolayı en doğrusu yüksek katlı binalar yerine yatay yapılaşmaya geçerek daha sağlıklı ortamlarda inanlarımız barındırıp yaşatabiliriz. FORE KAZIĞIN OLUMLU ETKİSİ VAR FAKAT... “Fore Kazık olayı çok tartışılan bir olaydır. Tabi ki bir hesabı kitabı yapılıyor ama sonuçta bir zemin sıvılaşmasının olacağı, zemin sıvılaşması dediğimiz şey killi bir tabaka onun ortasında kum ve onun altında kil. Bu işte su seviyesinin yükseldiği zaman burada bulunan kumun fışkırması olarak söyleyebiliriz. Bunu özellikle Kocaeli depreminde çok gördük zemin sıvılaşmasını. Bu tür zemin sıvılaşması olan yerlerde fore kazık olayı artı etkisi var ama tamamen sizin binanızın hasar görmesini önleyici bir şey maalesef olmuyor. Afyon’da bildiğim kadarıyla özellikle zemin etüt yapan arkadaşların verdiği bilgiye göre 0 ile 7 metre arasında killi bir malzeme var. 7 ile 15 metre arasında da kumlu ve siltli bir malzeme onun altında da sert kil geliyor. Bizim fore kazık dizaynı yapan mühendis arkadaşlar bunu 14 metrenin altına bu sert olan kile oturtturup onu taşıma ile ilgili uçtan sürtünmeli kazıklarla çözmeye çalışıyor. Jeoloji biliminde konu şu eğer sizin o sert olarak gördüğünüz yani 14 metrenin altındaki sert olan killer zemin sıvılaşmasına sebep olacak ya da su seviyesinin yüksekliğinden dolayı eğer bir bozulmaya uğrarsa sizin fore kazıklarınız da çok fazla işe yaramayacaktır. Bundan sonra özellikle depremin verdiği bize ders olsun. Yüksek katlı binalardan mutlaka uzak durup daha yatay yapılaşma ile bu güvenliği sağlamamız gerekiyor. KOLONLARI VE KİRİŞLERİ OYNANMIŞ BİNALARDA HASAR BÜYÜK OLUYOR Hatay ve Kahramanmaraş depreminde gördüğüm mesleğim değil ama genel olarak bir kısmını bizde gördük neler oldu neler bitti. Bina yapım tekniği ülkemizde değişmesi gerekiyor. Özellikle merdiven boşluğu ve asansör ile kısmın oradaki demir donatısını ya da yapı şeklinin farklı yapılması gerekiyor çünkü en fazla can ve mal kaybı oralarda meydana geliyor. Bunun yanında bu yumuşak katlı dediğimiz bina altlarında dükkan için ya da belli iş yerleri için yapılan şeylerden özellikle kaçınmamız gerekiyor. Hatay ve Maraş depreminde gördüğümüz en büyük hasarlar yumuşak katlı dediğimiz bu binalardan kolanları, kirişleri ile oynanmış olanlarda görüyoruz. Birde zemin ile yapıyı çok iyi ilişkilendirmemiz gerekiyor. Zemin eğer yukarıdaki yükü taşıyacak şekilde değilse siz ne kadar buna siz donatı da koysanız farklı temel tipi de yapsanız mutlaka hasar aldığını gördük buralarda. Bundan sonra ülkemizin bazı şeyleri değiştirmesi gerekiyor. Birçok defa odamız tarafından dile getirilen bir fay yasası var mecliste. Maalesef fay yasası hala meclisten geçmedi. Defalarca bunlar gündeme geldi ama çeşitli nedenlerle bunlar gündeme düşmedi. BELEDİYELERDE JEOLOJİ MÜHENDİSİ YOK Bir diğer konu özellikle Afyon için ve Türkiye için de sıkıntı olan ilk 2013 yılında özellikle bu zemin etütleri başladığında odaların kontrolü vardı. Bir mühendislik hizmeti alacak kişi bir jeoloji bürosuna başvurduğunda arkadaşımız gidip işlem yapıyordu. Odadan da bu işin uzmanı olan görevli arkadaşlar gidip bunu yerinde gözlemini, incelemesini yapıp raporun yanlış ya da doğru olduğunu kontrol ederek rapor çıkarılıyordu fakat daha sonra bu olay 1-2 yıl sürdü. Bu olay ortadan kalktı. Odaların denetimi de kalktıktan sonra bütün iş belediyelere kaldı. Belediyelerde de şu an da jeoloji ile ilgilenen arkadaşlarımız maalesef yok.Biz o zaman ki belediye başkanımıza rica etmiştik. Afyon Belediyemizde bir yer bilimci var elinden geldiği kadar yapıyor ama bir kişinin yetişmesi mümkün değil. Merkezi bıraktık ilçelerde de jeoloji ile ilgili belediyenin bu işi denetleyecek meslek grubu ile ilgili kimseler yok. FORMALİTE RAPORLARLA İŞ YÜRÜTÜLÜYOR Bir diğer sıkıntı özellikle yapı yönetmeliği yayınlandıktan sonra biliyorsunuz bir yapı denetim büroları kuruldu fakat yapı denetim bürolarında ne hikmettir hiç jeoloji mühendisi çalışmaz. Jeoloji hizmetini, yapı denetim bürosu bir kişi ile sadece kağıt üzerinde imza şekliyle anlaşır. Bir kişi 50 tane yapıya bakabilir demek bu ülkemiz için kendi kendimizi kandırmaktan bir şey değil. Düşünün bir kişi 50 – 60 tane projeye, yapıya bakabilir mi? Yapı denetimi bürolarında bu tür arkadaşların istihdam edilmemesi burada ki kontrolü de gündem dışına çıkardı. Bu da alınan hizmetlerin özellikle zemin ve jeoloji açısından tamamen formalite raporlar şekline dönüştü. Bunların da acılarını şimdi yaşamış oluyoruz. BU NOKTALARDAKİ FAYLARA DİKKAT ETMEK GEREKİYOR Sonuç olarak Afyon ile ilgili bu işi 25 senedir yürüten oda başkanı olarak söyleyeceğim şey şehrimizin üzerindeki faylar tabi ki faylar zaman zaman 3.2 – 3.1 gibi mesela Ataköy’de, Deper’de, Karaaslan’da 2.1 – 2.3 civarında küçük küçük enerji boşalmaları oluyor. Özellikle Çukurköy’e kadar olan kısımda bir kırılma oldu. Bu iki faya çok dikkat etmek gerekiyor. Bunlar zaman zaman aktif hale gelip farklı şekilde kendi etkisini gösterebilir ama biz yapıyı bu etkiye dayanarak düzgün şekilde mühendislik hizmeti alarak projelendirirsek ben çok fazla vatandaşlarımızın korkacağı bir şey olacağını düşünmüyorum. İkinci olarak ta yüksek yapılardan artık ülkemizin vazgeçmesi gerekiyor. Mesela Hollanda Danimarka’da gördüm denizin içine bina yapıyor. Siz onun gerekli önlemlerini alırsanız bu sorunlar olmaz. Siz götürür fay zonunun ortasına o tür bina yaparsanız bazı şeyler kaçınılmaz. FAY ZONLARININ ÜSTÜNDEN ŞEHİRLERİMİZİ TAŞIMAMIZ GEREKİYOR! Bizim jeoloji de ya da mühendislik biriminde bir kural vardır. Her zemine aslında yapı yapılır ama onun alacağı mühendislik hizmeti, kullanacağınız malzeme ve katsayısı ve diğer özellikleri çok iyi hesap etmeniz gerekir. İkincisi fay zonlarından mutlaka bu şehirlerimizin taşınması gerekiyor. Fay zonu olan yerde gördüyseniz ikiye bölüyor binayı. Siz ne kadar oraya çimentoda atsanız, iyi demirde kullansanız ne yaparsanız yapın bir hasar görüyor. İnşallah önümüzdeki günlerde bizim Ankara Jeoloji Mühendisliği Odamız bu iş üzerine çok çalışıyor özellikle jeoloji alanındaki milletvekili arkadaşlarımız da var. Adana milletvekili Muazzez Hanım da bu konuda çok çalışıyor FAY YASASI Bu fay yasası ülkemizde aktif hale gelirse bu yapılar buna göre yapılırsa daha düzgün olur. Yeni imar açılacak, yeni yapılacak yerlerde mikro bölgeleme dediğimiz çalışmalar yapıldıktan sonra bunların imara açılması gerekiyor. Mikro bölgeleme dediğimiz, orada nasıl bir hasar olacak, kaya düşmesi mi, zemin sıvılaşması mı, başka bir problem mi olacak mikro bölgeleme olmadan kesinlikle hemen bina yapmak çok doğru değildir. Bu mühendislik hizmetlerinin çok dikkatli şekilde dizayn edilerek bu şekilde bina yerlerinin seçilmesi en doğrusu olacaktır. AFYON’DA SÖZDE İYİLEŞTİRME YAPILMIŞ KAMU BİNALARI VAR “Benim gördüğüm kadarıyla kamu binaları var. Sözde iyileştirme altında bazı iyileştirmeler yapıldı ama bu binaların sıkıntılı olduğunu biz biliyoruz. Ordu bulvarının aşağı kısımlarında, eski stadyumun karşılarında mesela maliye binasında bildiğim kadarıyla Çay Depreminde büyük yarılmalar vardı ama biraz takviye yapılarak onlar geçiştirilmeye çalışıldı. Bence kamunun bu tür şeylere çok dikkat etmesi gerekiyor. Kamunun bu tür doğal afetlerde en önce onun ayakta kalması gerekiyor ki diğer vatandaşlara hizmet yapabilsin. Mesela TOKİ’nin konutları yıkılmadı neden? Tip projeler vardı. Bu tip projeler uygun alanlara seçildi. Bakıyorsunuz kamu hastaneleri ve diğer şeylerde sıkıntılar oldu. Bunda bina yerlerinin yanlış seçiminden ve malzemenin kalitesinin buralarda düzgün olmadığından bu tür hasarlar aldı.” DEVLET HASTANESİ SU BASKINLARINI AKARÇAY’A DRENAJLAR AÇARAK ÖNLENEBİLİR 2008, 2009 yıllarında yanlış hatırlamıyorsam Devlet Su İşleri’nde çalışırken yine oda adına Akarçay projesi ile ilgili şöyle konuşma yaptım. Akarçay Projesi tam bir rekreasyon şekli olarak iyi olarak gözüküyor ama bu Akarçay’ın bir istinat duvarları ile komple kapatmak yerine biraz daha doğal zeminin doğal akışını Akarçay’a vermemiz gerekiyordu. Neden çünkü su seviyesi yükseldiğinde doğal olarak oraya akıyordu ve su seviyesini düşürüyordu. Tabi şimdi önünü kapatınca çok yağmurlu olan zamanlarda su seviyesinde artış gözüküyor. Tabi bizim şu an da artımız var iklim değişikliğinden dolayı su seviyelerinde biraz düşmeler var. En son etüt yapan arkadaşlardan edindiğin bilgiye göre 4-5 metre arasında su sevileri ama bu tabi yükselmeyecek manası da gelmez. Burada özellikle Akarçay belli zamanlarda gördüğüm kadarıyla su tutulduğu zaman tersine bir çalışma oluyor. Su seviyesi yüksek. Zemine su veriyor. Belki belli zamanlarda su seviyesini düşürerek, belli drenajlar açılarak bu seviyelerin düşürülmesi yapılabilir. Bu projede bu saatten sonra yapılacak belli kış aylarında belli su seviyesinin Akarçay’da belirli kotaya indirilmesi fayda edebilir. Tabi yapı olarak devlet hastanesinin orada düzgün malzemeler kullanıldı ama bu dediğim su seviyesinin yüksekliğinden dolayı bazı sıkıntılar duyuyoruz. Bu söylediğim öneriler ve oradaki drenaj pompaları yeteri şekilde çalıştırıldığında biraz daha güvenli hale gelecektir. Ayrıca bizim buralarda su seviyesi yükseldiğinde sularımızın içerisinde yüksek miktarda sodyum klor var. Yani çürütücü su şekli var. Binalarımızın alt katlarında özellikle bu kolonların ve demirlerin su içerisinde kaldığında çabuk korozyona uğrayıp hem beton kalitesi bozuluyor hem de buradaki demirlerde, donatılarda sıkıntılar olabiliyor. Bundan dolayı mutlaka bu seviyesinin belli noktalara kadar çekilmesi ve düşürülmesi yapılar için faydalı olacaktır. “Sonuç olarak şunu söyleyeyim Afyon’un belirttiğim şekilde faylarının mümkün olduğu kadar uzağında yağılaşmayı yapacağız. Yüksek kattan artık vazgeçeceğiz. İyi bir mühendislik hizmeti alacağız. Bunu yaparken de özellikle yapı şeklinin artık biraz daha değiştirilmesi, merdiven, asansör boşlukları gibi özel kısımların daha farlı çözümleme yöntemleri ile inşaatçı arkadaşlar yaklaşmaları gerekiyor ve yumuşak kattan mutlaka kaçınılması gerekiyor. Çünkü yumuşak kat en büyük hasarı veriyor.” dedi. >>Afyon Postası’nın Özel Haberi.
Yorumlar
Yorum Yap