Gözden kaçırmayın

Garnizon Komutanı Afyon Eğitim Vakfını Ziyaret EttiGarnizon Komutanı Afyon Eğitim Vakfını Ziyaret Etti

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Ahmet Necdet Sezer Tıp Fakültesi Dermatoloji Kliniği Bilim Dalı tarafından "Sedef Hastalığına Yönelik Hasta Bilgilendirme Toplantısı" düzenlendi. AKÜ Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından düzenlenen toplantı, 28 Mart 2013 tarihinde AKÜ Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleştirildi."Sedef Hayatınızın Rengi Olmasın" başlıklı toplantıda AKÜ Tıp Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Pınar Özuğuz tarafından sedef hastalığı ve tedavisi hakkında katılımcılar bilgilendirildi. Sedef hastalığının strese bağlı değişkenlik gösterdiğine dikkat çeken Özuğuz, hasta ve hasta yakınlarına tavsiyelerde bulunarak, "Bu hastalık psikolojik durumla çok yakından ilişkilidir. Stresli veya depresyonda olduğunuz dönemlerde tedaviye direnç gösterebilir veya kendinizi mutlu hissettiğinizde kendiliğinden iyileşebilir. Fiziksel sağlık sorunlarının yanında ruhsal durum da hastalıktan olumsuz etkilenmektedir. Sedef hastalığının halk tarafından sıklıkla yanlış algılanması sedef hastalıklarının sosyal etkileşimlerini zorlaştırabilmektedir. Hastalığın bulaşıcı olduğu yönündeki yanlış kanı hastaların hem özel hem de çalışma hayatlarını olumsuz etkilemektedir.

Hastalıkla mücadele ederken üzüntü, kızgınlık ve hayal kırıklığı hislerini yaşamak çok doğaldır. Bu hisleri tanımak ve yönetmeyi öğrenmek, hastalığın fiziksel bulgularını tedavi etmek kadar önemli olabilir. Dolayısıyla bazen psikiyatrist ile iş birliği yapılabilir." diye konuştu. Özuğuz, ayrıca sedef hastalığının bugün için kesin bir tedavisinin bulunmadığını ancak son yıllarda hastalıkla ilgili bilgilerin artması, yeni ve daha etkili tedavi seçeneklerinin kullanılmaya başlanması ile hastalığın daha etkili bir şekilde tedavi edilebildiğini belirtti.AKÜ Tıp Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Seval Doğruk Kaçar ise, "Dudaklarımız arasından geçen her şeyin vücudumuzda olumlu ya da olumsuz bir değişiklik yapması beklenir ve ne yediğiniz ya da ne yemediğiniz hastalığınızın iyileşmesinde etkili olabilir. Yine sigara ve alkol, bilinen sedef tetikleyicileridir. Özellikle avuç içi ve ayak tabanları tutulan tipte hastalıkla direkt ilişkisi gösterilmiştir" dedi. Sedef hastalığında beslenmenin önemine dikkat çekerek, "Özellikle tütsülenmiş ve ızgara etlerden kesinlikle kaçınılmalı, ayrıca sosis, salam, sucuk gibi şarküteri ürünü etler ve soslu etlerde listemizde olmamalıdır.

Süt, inflamasyon yaratan hücre ürünlerini arttırıcı etkiye sahiptir. Süt içindeki kazein proteini bir hayvan proteini olarak bazen alerjik reaksiyonlara da sebep olur. Kafein de inflamasyon hücrelerini arttırır; ayrıca kan şekeri ve insülin düzeylerini yükseltebilir. Yumurtanın sarısı arttırıcı rol oynarken beyazı yenebilir. Gluten, buğday, arpa, yulaf ve çavdar gibi tahılların bir bileşenidir ve sedef hastalarında gluten alerjisi ‰25 sıklıkla görülebilir. Mısır ve mısır ürünlerinin de arttırıcı etkisi tespit edilmiş ve bu gıdalar ayrıca obesite, metabolik sendrom ve kalp hastalıkları ile de ilişkili bulunmuştur. Şeker, bağışıklık sistemini bozarken, vücudumuz için asıl gerekli mineral ve vitaminlerin emilimini de bozabilir. Özellikle karabiber, karanfil, kimyon, anason, tarçın, biber, hardal, yenibahar, küçük hindistan cevizi, portakal, limon kabuğu şekerlemesi ve köri, inflamasyonu arttırabilecek gıdalar olduğu için kaçınılmalıdır. Mayonez, ketçap, bulyon küpleri ve et suyu içeren hazır gıdalar, şarap, ve sirke kaçınılması gereken gıdalar arasında yer alır. Bunun yanında hazır gıdalar özellikle karbohidrat yönünden zengin kekler, börekler, çörekler, krakerler gerçekten uzak durulması gerekenler olarak öne çıkar" diye konuştu.

Enginar, fasulye, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, havuç, yeşillik (karalahana, şalgam ve lahana), karnıbahar, pırasa, bamya, soğan, ıspanak, yaz kabağı, şalgam, kestane, kuru fasulye ve kabak gibi pek çok sebzenin de sedef hastaları tarafından rahatlıkla yenebileceğini belirten Kaçar, "Ayrıca beta karotenden zengin olduğu bilinen havuç, yeşil yapraklı diğer sebzeler ve kayısı da bolca tüketilebilir. Taze meyveler önerilirken meyvelerin üzerine sıkılan ve ömrünü uzatan toksinlerden de kaçınmak gerekir. Derisiz tavuk ve özellikle yağlı balıklar kesinlikle önerilir. Bilinen yağlı balıklar arasında somon, alabalık, uskumru, ringa balığı, sardalye, ton balığı (sadece tazesi), hamsi, kılıç balığı, sazan sayılabilir. Fındık, badem, susam, ay çekirdeği ve keten tohumu çok olmamakla birlikte önerilir" dedi. Toplantıya hastalar tarafından merak edilen sorularla devam edilirken hastalar bu toplantıların devamını talep ederek memnuniyetlerini dile getirdi.