Hiç şüphesiz ki gerçek dost; acı söyleyen değildir, her acıyı tatlı söylemeye çaba ve gayret gösterendir. Dost bazen minik bir kuş, bazen var olmayan bir sevgili, kimi zaman saksıda bir çiçektir, ama asıl dost seni senden çok mu çok sadece ve sadece Allah (c.c.) rızası için sevendir. Her dostluğun gökyüzünde bir meleği varmış, yeryüzünde biten her dostluk için gökyüzünde bir melek ağlarmış, bunu düşünerekten sakın ola ki dostlarınızı üzmeyin, hiçbir zaman da onların üzülmesine vesile olmayın olur mu? Şurası da bir gerçektir ki; gerçek dostlar antika gibidir, eskidikçe değeri artar, bunun yanında sahte dostlar de hiç şüphesiz çay gibidir bekledikçe demi bozar fayda yerine zarar verir. Dostlar iki çeşittir bilir misiniz? Bazıları yaralıysan aramazlar leşini, yaralıysan hiç mi hiç bırakmazlar peşini. Gerçek dost dediğin sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli, sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı. Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı. Dost dediğin tabiri caizse fanatik olmalı. Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli, güzel haberler aldığında senin yanında olmalı, ağladığında seninle ağlamalı, ama hepsinden daha çok dost, matematik gibi olmalı, sevince çarpmalı, üzüntüyü bölüşmeli, geçmişi çıkarmalı, yarını toplamalı, kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı, işi bitince bir tarafa atmamalı. Kendini bilen, bu dünyaya niye geldiğini kafasını yoran, Allah kelamı Kur’an’ı Kerim’i okuyan, anlayan ve öğrendikleriyle amel etmeye çalışan, Peygamber (s.a.v.)’imizin sünneti seniyyesi üzerine yaşayan, hakkı, hukuku, adaleti, sevgiyi, saygıyı, muhabbeti, birliği, beraberliği, hoşgörüyü bilen, hiçbir kimsenin gıybetini yapmayan, helal yollardan rızkını temin etmeye çalışan, tatlı dilli ve güler yüzlü olan, hiçbir kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, İslam’ın beş şartını gereği gibi yerine getirirken, her bir ameli ve işi sadece ve sadece Allah (c.c.) rızası için yapmaya çalışan kimselerin cennete gireceği müjdelenmektedir. Öyle de yalnız cennette olsak bile tadı olur mu? Elbette ki cennet de gerçek dostlarla güzeldir. Hiç düşündünüz mü? Cennette sizi arayıp soracak bir dostunuz var mı? Ya da cennette olursanız derdine düşeceğiniz kaç dostunuz var? Gerçekten sizi cennette özleyecek, arayacak, soracak, soruşturacak bir dostunuz var mı? Kendini bilen her Müslüman’ın bu soruyu kendine sorması gerektiği kanaatindeyim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “ Adam cennette iken şöyle der: Acaba falan arkadaşım ne yaptı?” Hâlbuki onun arkadaşı cehennemde idi. Allah Teala şöyle der: “Onun arkadaşını bunun hatırı için cehennemden çıkarın!” Bunun üzerine Cehennemdeki diğer kimseler şöyle der: “Bizim için bir şefaatçi yok! Ne bir dost ne de samimi bir arkadaşımız var!” (Şuara Suresi: 100-101) Dostlar derken siyasi görüşü belli olan dostları saymayın! İş ve mesai arkadaşlarınızı saymayın Piknikte beraber olduğunuz dostları saymayın! Sosyal medya takipçisi dostlarınızı saymayın! Yokken var olan dostlarınızı da saymayın! Arada bir işi olunca arayan dostlarınızı saymayın! Samimi, dürüst, cana yakın, uzakta veya yakında olsun veya olmasın her an sizi düşünen, uykusunun haricinde sizinle beraber olmayı bekleyen, özleyen, canınızı, malınızı velhasıl her şeyinizi teslim edebileceğiniz, her an duasında olduğunuz dostlar edinin olur mu? Rabbim Teala cennetlik dostları olan, cennette dahi o dostlarını özleyip arayacak dostlar edinmeyi cümlemize nasip etsin. Âmin.
Yorumlar