“Kul, dünyada meşru olmayan şeylerden faydalanırsa, sağladığı fayda dünyevi bakımdan değerli de olsa, Allah katında o kulun derecesi düşer.” İbn-ü Ömer (r.a.)
“Müttagılerin tanındıkları ve kendilerinin de tanıdıkları bazı alametler vardır. Bunlar: Belalara sabır, kazaya rıza göstermek, nimetlere şükretmek, Kur’an’ın hükümlerine boyun eğmektir. Amirler, satılan malın götürüldüğü pazar gibidir. Eğer amir, haktan ayrılan biriyse ona hakikatler getirilir ve haklı olanlar gelir. Amirler Hakka hukuka riayet etmeyen biriyse, onu kötü işler getirilir ve kötü kimseler gelir, o da ona göre muamele yapar.” Abdullah B. Zübeyr (r.a.)
“Kim dünyayı isterse dünya onu bağlar. Ona bağlanmayan unun nimetlerine değer vermez. Dünyaya tamah eden, ona hükmedenin kölesidir. Dünyada, sana yetecek kadar kâfidir. Hepsi de senin olsa yine mes’ud olamazsın. Dünyada bugünkü hayatı ile dünkü hayatı aynı şekilde devam ettiren aldanmıştır. Dünü bugününden daha hayırlı olan aldanmıştır. Kendi noksanlarını araştırmayanın eksikleri vardır. Eksiklikler içinde yaşayan bir kimse için ölüm daha hayırlıdır.” Hasan b. Ali (r.a.)
“Siz dünyada hayırın kendisini değil, sebeplerini görüyorsunuz. Şerrin de sebeplerini görüyorsunuz. Hayır, her şeyi ile cennettedir. Şer de cehennemde. Dünya, iyinin de kötünün de yemek yediği açık bir sofradır. Ahiret ise, her şeyi mahvetmeye gücü yeten bir hükümdarın icraatta bulunduğu gerçek bir va’ddir. Her şeyin talipleri vardır. Onun için dünyaya gönül verip ona hizmet ederek dünyaya talip olmayınız. ahirete talip olunur.” Şeddet B. Evs (r.a)
“Müttegıler efendidir. Alimler kumandan, onlarla sohbet etmek ise ibadet, hatta ondan da üstün bir ameldir. Her geçen gün ve gece eceliniz ömrünüz kısalıyor. Yaptığınız her iş kaydediliyor. Onun için sanki yarın ölecekmiş gibi hazırlanınız.” Abdullah B. Büsr (r.a)
“Üç gurup insan vardır ki, Allah onları cennete koyuncaya yahut da sevap ve ganimetle dönünceye kadar himayesi altında bulundurur. Allah’ın cennete koyuncaya veyahut da sevap ve ganimetlerle dönünceye kadar himaye edeceği kimselerin birincisi, Allah rızası için evinden çıkıp Allah yolunda cihad edenler. Allah’ın cennete koyuncaya veya sevap ve ganimetlerle dönünceye kadar himaye edeceği kimselerin ikincisi, abdest alıp sabah erkenden camiye gidenler. Üçüncüsü de evine girerken selam verendir. Ebu Ümame (r.a.)
“Allah, dili kalbe tercüman olarak yarattı. Kalbi, dilin kendisine boyun eğdiği ve dile ilham veren kap, bir kontrolör yaptı. Kalp, dilin üstünde olduğu zaman yapıcı ve doğru söz çıkar. Dilde sürçme ve kayma olmaz. Kalbi dilinin önündü olmayan kimseler hilim sahibi olamazlar. Kişi, sözü diline bırakır ve kalbine muhalefet ederse kendisini rezil eder. Kişi, sözünü hareketleri ile tatbik ederse, o zaman yerinde ve doğru konuşmuş olur. Çok konuşup da konuştuklarını yapmayandan daha cimri kim olabilir? Çünkü bu durumda dil, kalbin önünde bulunmuş olur. Söylediğini fiili ile tasdik etmeyende şeref ve haysiyet olur mu? Söylediğinin gerçek olduğunu ve söylediği anda, söylediğini yapmasının kendisi için bir vazife olduğunu bilir. Başkalarının ayıplarını araştıran ve kendi ayıbını hafi fe alan, emredilmeyeni yapan gibidir. Vesselam.” Zeyd b. Sabit (r.a.)
“Mü’min dört haslete sahiptir: Başına gelen belaya sabreder. Verilirse şükreder. Konuştuğu zaman doğruyu söyler. Mü’min Allah tarafı5ndan yaratılan beş nur arasında dolaşın. Cenab-ı Allah kitabında, nur üzerine nur buyurmuştur: Mü’minin konuşması nurdur, İlmi nurdur. Girdiği yer nurdur. Çıktığı nurdur. Kıyamete varacağı yer nurdur. Übey b. Kab (r.a.)
“Fitne, kalplere arız olur, hangi kalpte kalırsa orada siyah bir nokta meydana gelir. Hangi kalp de o noktayı atabilirse, orada beyaz bir nokta meydana gelir. Hanginiz, kendisine fitnenin arız olup olmadığını anlamak isterse, kendi kendini kontrol etsin, eğer haram olan bir şeyi helal, helal olan şeyi de haram olarak kabul ederse ona fitne arız olmuş demektir. Huzeyfe b.El Yaman (r.a.)
”Kazancınızı ikiye ayırın: Helalinden kazandığınız bu birinci kısımdan evladü iyalinizin geçimini sağlayın. İkinci kısmından da ahiretiniz için harcayın. Bunların dışında üçüncü bir kısmın sana faydası yok, zararı vardır. Onu istemeyiniz. Ebu Zerr (r.a.)
“Kul, Allah’a itaat ederse, Allah onu sever. Allah, sevdiğini yarattıklarına da sevdirir. Kul, Allah’a asi olursa, Allah ona buğz eder. Allah o kuluna buğz ettiği zaman, diğer yaratıklara da, ona buğzettirir. Ebur Derda (r.a.)
“Üç şey beni güldürür, üç şey de ağlatır: Ölüm peşinden geldiği halde dünya için uzun emeller besleyenlere, devamlı murakabe altında bulunan gafillere, Rabbinin rızasını mı, yoksa gazabını mı kazındığını bilmeden kahkaha ile gülenlere gülerim. Beni ağlatan üç husus da şunlardır: Çok sevdiğim Muhammed (s.a.v) ve onun arkadaşlarından ayrılmak. Ölüm anında karşılaşacak olan şiddetli korkular. Cenneti mi, yoksa cehenneme mi gideceğimi bilmeden Alemlerin Rabbi olan Allah’ın huzurunda hesap vermek için beklemek.” Selman-ı Farisi (r.a.)
* Kaynak. Hadislerle Müslümanlık
Yorumlar