“Yuvayı dişi kuş yapar” diye bir atasözümüz vardır. Aile ve toplumun mutluluğunun temelinde kadının önemi ve rolü küçümsenemeyecek derecede büyüktür. Ailenin saadet ve mutluluğu eşlerin birbirlerini sadece ama sadece Allah rızası için birbirlerini sevmeleri ile mümkün olacaktır elbette.

 

Her anne ve baba evladının sade bir ömür sürerek her iki cihanda mutlu ve mesut olmasını ister. Bunun sağlanması için de anne baba evladına daha küçük yaşlarda Allah’ı, Peygamberi, Allah dostlarını, haramı, helali, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, paylaşmayı, yardımlaşmayı, birlik ve beraberliği onların kalplerine nakşetmeleri ile mümkün olacaktır.

 

Konu ile ilgili olarak bir annenin kızına çeyiz olarak verdiği bir mektubu sunmak istiyorum:

 

“Sevgili Yavrum! Canımdan, kanımdan bir parça olan seni bin bir güçlük içinde dokuz ay on gün karnımda taşıdım. Hamileliğim sırasında hiçbir kimseye yalan söylemedim, abdestsiz olarak yere basmadım, abdestim bozulunca hemen abdest aldım. Senin her konuda devletine, milletine hayırlı olman için namazlarımda hep samimi bir şekilde bizleri ve bu iki cihanı yaratan Yüce Allah’a dua ettim.   Gözlerini dünyaya açtığında dünyadaki bütün maddi ve manevi servetler sanki benim olmuş gibi sevindim. Yıllar yılı sana baktım, kesinlikle hiçbir lokma haram yedirmedim, abdestsiz olarak seni emzirmemeyi alışkanlık haline getirmeye çalıştım.  Uykuya daldığında bile teybimden sana Kur’an’ı Kerim-i dinletmeye çalıştım. Konuştuğunda ilk kelimelerin, Allah ve Peygamber oldu.”

 

“Çayı közde,

Sevgiyi özde,

Tebessümü yüzde,

Adamlığı sözde,

Helal lokmayı güzde,

Mutluluğu azda arayın.” Diyen şair gibi şiir yazmayı bir dene.

 

“Yürüyeceğin Hak yolunda birileri gelecek diye bekleme, işi düşen, seni seven, seninle gelmek isteyen seni bulur ve sana yetişir. Bir de huzurlu ve neşeli olmak istiyorsan bugünün işini sakın yarına bırakma. Sürekli olarak ‘Zikir-fikir-şükür’ üçgeni arasında dolaşmakla meşgul ol. ‘Muhacir ve Ensar’ kelimelerinin anlamını öğrenmeye bak. Nefsi emmare basamağını terk ederek güzel nefis basamaklarına erişmeyi dene. Sakın ola ki davranışlarınla akrebe benzeme.”

 

“Sevgili Yavrum! İlk gülüşü, ilk bakışı, ilk davranışı ilk Allah demeyi sana ben öğrettim. Doğumundan itibaren ninniler söyledim, kanımdan, canımdan bir parça olduğun için seni canım gibi sevdim. Senin herhangi bir şeye ihtiyacın olduğunda veya benden bir şey istediğinde yanımda para olmasa bile seni mutlu edebilmek için başkalarından ödünç para alarak seni mutlu etmeye çalıştım. Yıllar geçti büyüdün ama yine de bana ihtiyacın oldu. Seninle her şeyi yarı yarıya bölüştük.  Evde pişen yemeklerimizden komşularımıza da her gün göndererek sana Allah (c.c.) rızası için cömertliği aşılamaya çalıştım. Her bir işe besmele ile başlamanın ne kadar önemli olduğunu kalbine yerleştirmeye özen gösterdim. “

 

“Sevgili Yavrum! Senin kalbine çok güzel duygular yerleştirmeyi kendime önemli bir görev bildim. Her he olursa olsun sakın ola ki, bu duyguları zedeleme. Kalbindeki sevgi, kardeşlik, dostluk, sevgi, muhabbet, birlik, beraberlik ve yardımlaşma duyguları filiz vermeye ömrün boyunca devam etsin. Sana bütün insanları düşünce ve duygusu ne olursa hiçbir ayrım yapmadan, hiçbir ön şart koşmadan tıpkı Peygamber Efendimiz (s.a.v) gibi kucaklamanı istiyorum. İnsanlarda gördüğün kusurları gizlemeni tavsiye ediyorum. Başkalarının eksiğini gediğini görme yerine kendi eksiğini ve gediğini görerek düzeltmeni canı gönülden arzu ediyorum.

 

Her bir insanı sev, kusuruyla hatasıyla sevabıyla sev. Hiç bir zaman milli ve manevi değerlerden uzaklaşma. Sevgi tarlana her türlü yağmur suyu damla damla aksın. Biliyorum ki, sen o yağmur suyunu iyi bir imbikten geçirerek temiz, berrak, kokusuz ve insanlara yararlı bir hale getireceğine inanıyorum.”

 

“Sevgili Yavrum! İslamiyet ölü ruhları dirilten bir hayat pınarıdır. O abu hayat pınarından su içenler sonsuz mutluluğa erişme zevkini ve heyecanını tadarlar. İlim, İslamiyet ve hoşgörü donuklaşan ve sönme derecesine gelen duygulara yön verir, hayat verir. İslamiyet’in yegâne amacı ortaya tam manasıyla kusursuz dört dörtlük insan modeli ortaya koymaktadır. İnsanlık, mükemmellik, olgunluk ve hoşgörü duyguları ancak İslamiyet’i benimsemekle ve yaşamakla kazanılır. Türk-İslam tarihini okuyanlar iyi bilirler ki ne zaman insanlık İslamiyet’ten uzaklaştırılmış ki, o toplumda her türlü kötülük durmadan misli misli üremeye başlar. Unutma ki her şeyin başı Allah sevgisi ve Allah korkusudur. Allah sevgisi almış bir yürek sahibinden hiçbir kötülük gelmeyeceğini bil. Allah korkusu olanların elinden ve dilinden kötülük gelmeyeceğini düşün. Her sevdiğini Allah için sev, darılacaksan Allah içi darıl. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i iyi tanı. O’nun sünneti seniyyesi üzerine yaşamaya bak. Mümkün olduğunca seni yaratan Allah’ı zikirle meşgul ol. Sürekli olarak oku, öğren, öğrendiğinle amel etmeye bak.

 

Yaşadığın süre zarfında hiçbir zaman her ne olursa olsun sakın yalan söyleme, ağzına haram lokma koyma. Ayda bir Hatm-i Şerif etmeye bak. Beş vakit namazını zamanında kıl. Hayatın boyunca yaptığın iyilikleri unut, bir de sana yapılan kötülükleri unutmaya bak. Elinde olanla yetin, hiçbir kimsenin elinde olana haset etme. Ayrıca ayağını yorganına göre uzatmayı da ihmal etme. Cenab-ı Allah’ın sana verdiğinden vererek olabildiğince cömert olmaya çalış. Evlendiğin eşini sadece ve sadece Allah rızası için sev, kusurlarını deşifre etme. Evlatlarını imanlı, inançlı, sevecen, tatlı dilli ve güler yüzlü olarak yetiştirmeye bak. Her zaman tertipli, düzenli, temiz ol. 

 

Planlamaya önem ver. İçinden çıkamadığın bir durumda istişare etmeyi unutma. Beş vakit namazını kılmanın yanında nafileleri de yerine getirmeyi unutma. Hiçbir zaman kocana laf söyletme, canını, malını, şerefini, itibarını, namus ve hukukunu korumaya çalış. Hiçbir zaman ne olursa olsun kesinlikle hiçbir kimsenin gıybetini yapma. Eşinin akrabalarına da sevgi, saygı ve iyilikle muamelede bulun. Kocanın fikrine muhalefet etme. Onun sevincini ve üzüntülerine ortak olmayı bil. Ev ve aile sırrını hiçbir kimseye açma. Sır saklamasını bil. Hayatta sağlanacak mutluluğun her şeyde orta yolu takip etmekten geçtiğini aklından çıkarma.

 

“Gıybet edeni görür de sen de gıybet edersen,

Yapılan nice güzel ameller sel olur gider,

Mazlumu, fakiri yalnızca Allah için seversen,

Kalbindeki nice iman filizi dal olur gider.” Diyen şairin bu sözlerini kalbine nakış gibi işlemeye bak.

 

“Sevgili Yavrum! Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin “Cennet anaların ayakları altındadır.” Hadis-i Şerifini unutma. Yine mübarek kitabımız Kur’an’ı Kerim’de “Anne ve babalarınıza yaşlandıkları zaman daima iyi ve güzel sözler söyleyiniz, onlara (öf) bile demeyeniz.” Buyruluyor. Diğer taraftan atalarımız bile; “Ana hakkı Allah hakkıdır.” “Anaya borç tükenmez.” “Ana gibi yar olmaz, vatan gibi diyar olmaz.” Sözleriyle anneleri ne güzel anlatmaya çalışmışlardır.  Bu sözleri sakın aklından çıkarma. Ömür boyu bölücü, yırtıcı, yıpratıcı, kızan, kızdıran, kıran, kırdıran ve huzur bozucu olma.

 

Yurdunu, devletini, milletini, bayrağını ölesiye sev. Nasıl ki atalarımız yurt uğruna bu cennet yurdu bizlere miras bırakabilmek için canlarını, kanlarını seve seve verdilerse sen de yeri ve zamanı geldiğinde atalarımızın kanıyla sulanmış bu topraklar için şehit olmaya bak. Ülkemi nasıl kalkındırabilirim diye dertlenmenin yolunu bul. Seni çok sevdiğimi unutma. Seni her şeyinle bizleri yoktan var eden Yüce Allah’a emanet ediyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun inşallah. Seni hasretle öpüyorum.”

                                                              (Seni Çok Seven Annen)