Orta yaşlılarımız ve yaşlılarımız çok iyi hatırlarlar. Yıllar önce evlerde bırakın televizyonu radyo bile yoktu. Hiçbir kadın moda diye bir şey bilmezdi. Televizyon almadığı için televizyon reklâmlarından boy gösteren kadınlar yoktu. Öylesine ki her bir insan harama ve helale çok fazla dikkat ederdi. Toplumda paylaşma diye bir şey vardı, yardımlaşma diye bir kavram vardı. Evlenenlerin çoğunda boşanma diye bir şey yoktu. Irkçılık diye bir şey yoktu.

 

Toplum içinde gerçekten diğer insanlara örnek olarak yaşayan, birilerine her haliyle örnek olanlar bulunmakta. Öğrendikleriyle amel edenleri görmek mümkün mü? Evet. Yardımlaşma ve dayanışmaya dikkat eden, bunu uygulayan insanlar var mı elbette var ama yeterli mi?  Değil. Gönlümüz öylesine arzu ediyor ki ortalık süt liman olsun. Kimse kimsenin etlisine sütlüsüne karışmasın.

 

Cömertliği ve kardeşliği bilsinler. Birbirlerinin yaralarına merhem olmayı, birbirlerinin üzüntülerine ve sevinçlerine ortak olmayı bilsinler. Kardeşçe geçinip gitsinler. Bütün insanlar birbirlerini hatalarıyla kusurlarıyla sevebilsin. Yardımlaşma, paylaşma ile fakiri, fukarayı, yetimi gözleyen kulların sayısı artsın istiyoruz. Bunları yapanlar var mı var ama bütün insanların bunları yapmasından yanayız ama yapacak bir şeyimiz eğitim olsa gerek diye düşünüyorum. İlkokul birinci sınıftan itibaren okullarımızda “İnsanlık Dersi”nin konulmasını, okutulmasını arzu ediyoruz.

Gelin eskilere ve yenilere bir göz atalım ki neyin ne olduğunu anlayabilelim.  

Şimdilerde ne oldu?

Televizyonlar gelince uyku düzenimiz bozuldu.

Çocuklarımıza milli ve manevi değerleri aşılamayı unuttuk.

Moda diye bir şey geldi, insanlarımız hayayı kaybeder oldu.

Faiz geldi evlerimizde bereket kayboldu.

Haramla helali bilemez hale gelince, evliler birbirlerini sadece ve sadece Allah rızası için sevemeyince evlilikler boşanmayla sonuçlanmaya başladı.

Cömertliğin yerini cimrilik aldı yürüdü.

İsraf geldi ve inanın tümüyle kanaat duygularını kaybettik mi ne?

Telefon, tablet ve benzeri şeyler geldi vaktin kıymetini bilemez olduk.

Bütün bunların yanında okumayı, yazmayı ve not almayı unuttuk. 

Başucu kitabımız Kur’an’ı Kerim’i elimize alamaz ve okuyamaz olduk.

Öğrendiklerimizle amel etmemenin yollarına koyulduk.

Asr-ı Saadet dönemindeki yaşantıyla şimdiki yaşantımız arasına karlı dağları koymaya çalıştık.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünneti seniyyesine uyumaz hale geldik.

Eski zamanda bir araya gelmemize vesile olan bayramlarda bayramlaşma yerine tatil beldelerine gitmeye başladık.

Eskiden kadınlar tesettüre riayet bir halde giyinirlerdi.

Toplum içinde, aile içinde bir sevgi ve saygı ortamı vardı.

Aile içinde cömertlik. Yardımlaşma, sevme, sayma, geçinme ortamını kaybettik.

Cezaların caydırıcı niteliği olmadığı için yasakları çiğnemeye alıştık.

Eskiden elimizde bir dilim ekmeğimiz varken onu birileriyle bölüşürken şimdilerde o bir dilim ekmeği yalnız yemeye alıştık.

Öyle ki sevgili can dostlarım,

Ne toprak doydu insandan,

Ne insan doydu topraktan.

Velhasıl;

Ayırmasın  Allah (C.C.) İnsanı,

İman’dan ve Kur’andan.