İnsan olarak ne kadar aciz, ne kadar korkak, ne kadar muzdarip, ne kadar unutkan, ne kadar vefasız, ne kadar bencil, ne kadar tefekkürsüz bir halde yaşamaktayız. Yüce Allah (c.c.) bizleri her şeyin üstünde ?EŞREF-İ MAHLÛK ? olarak yaratmış, yeryüzünde ki bütün mevcudatı bizim emrimize vermiş, üstelik bizi trilyoner bir şekilde yaratmış (üzerimizdeki organları bir paraya vurduğumuzda trilyonluk olduğumuzu görürüz) ama biz bunun farkında değiliz maalesef (birileri hariç). İnsanoğlu o kadar unutkan ki, kendisini yaratan Yüce Allah(c.c.)?ı unutuyor, emir ve yasaklarını hiçe sayıyor, vermiş olduğu onca nimeti de yemesini biliyor ve şükretmesine de ihmal ediyor. Yüce Allah (c.c.)?ın vermiş olduğu 24 SARI LİRALARI (24 SAATİ) hiç mi hiç yerli yerinde kullanamıyoruz. Akşamları eve geldiğimizde yatmadan önce maalesef tefekküre dalamıyor, akşama kadar ne kadar günah işlediğimizi, ne kadar sevap işlediğimizi bir teraziye koyup tartmadan yatıp kalkıp duruyoruz işte. Günlerdir kimin hakkına tecavüz ettiğimizi sorgulamak maalesef işimize gelmiyor. Kendi kendimizi sorgulayarak: ?BUGÜN ALLAH (C.C.) RIZASI İÇİN NE YAPTIM?? diyemiyoruz. Neden mi? Gayet basit: ?Çünkü şeytanın ve nefsimizin esiri olmuşuz.? Hep onlar ne isterse onları yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenle de hep Allah-ü Âlem sürekli kazananlardan değil de kaybedenlerden oluyoruz. Oysa şöyle bir sakin kafayla bir tefekküre dalabilsek, eşrefi mahlûk olduğumuzu bir anlayabilsek, günlük zararımızı, karımızı, günahlarımızı, sevaplarımızı bir tartıya koyabilsek, bir tefekkür edebilsek mesele çözülecek ama dünya gailesi (telaşı) başımızı kaldırmaya müsaade etmiyor. Okumayı zatken unutmuşuz. Kitap okuma istatistiklerine bakıldığında dünyada en az kitap okuyan milletler arasındayız. Oysa Rabbi?mizin ilk emrinin: ?OKU? olduğunu ne çabuk unutmuşuz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)?in gerçek bir mucizesi olan Kur?an-ı Kerim-i okuyanlarımız ne kadar da az. Bir Ramazan Ayı okumaya kâfi gelmiyor ama duvarda asılı olan ve her gün okunmayan Kur?an-ı Kerim?ler bizden hesap soracaktır yevmi kıyamette diye düşünüyorum. Haksız mıyım? Netice olara şunu ifade edebiliriz ki, 24 saatlik zaman dilimini öylesine güzel bir şekilde dilimleyip o şekilde harcama yapmalıyız ki bu harcama Allah rızası için olsun. Ve de işin en önemlisi suyun bol olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Abdestimiz bozulduğunda abdest alsak ve namazlarımızı huşu içinde kılabilsek ne güzel olur değil mi? Televizyonlardaki haberleri seyretmek istemiyoruz. Her nedense hep hırsızlık, soygun, cinsel taciz, öldürme, yaralama vb. gibi haberler yer almakta. Bir Müslüman ülkesi olan yurdumuz böyle mi olmalı? Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıllık tarihini incelediğimizde bu günle kıyas yapamıyoruz, Bir titreyip kendimize gelemiyoruz. Özümüz gitmiş te sanki külümüz kalmış. Hal böyle olunca kabahati başkalarında değil kendimizde aramalı, bugünün varlığı, yarınımızın ümidi, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı MİLLİ VE MANEVİ değerlere göre yetiştirmekten başka yol olmadığını düşünüyorum.
Yorumlar