Atalarımız bu sözü söylerken amaçladıkları şeyin karşılıklı dayanışma olduğunu görüyoruz.
Gerçi o ellerde bulunan ve yalanan parmaklar eşit olmasa da, bu dayanışmanın gerekliliğine hepimizin ihtiyacı var.
Hamaslı, Gazzeli derslerin verilmeye başladığı ve yeni eğitim-öğretim yılının başladığı bu günlerde hepimiz büyük bir heyecanla ilkokullarda başlayan ve üniversiteye kadar devam eden eğitim sürecinde hep bu yönde dersler alır, birlik ve beraberliğin önemini kavramaya çalışırız.
Bir gazeteci olarak dayanışma kültürünün ne kadar önemli olduğunu yazılarımda ve düşüncelerimde sık sık anlatırım.
Buradaki anlatım ve söylemin amacı da zaten budur.
Benim 36 yıldır şerefle ve onurla yapmaya çalıştığım bu meslekte, darmadağınıklığın ve bir türlü sağlanamayan birlik ve beraberliğin varlığı da acı bir gerçektir.
Gazetecileri bir araya toplamak, hak ve hukuklarını savunmak amacıyla kurduğumuz ve kurulan onca dernek, cemiyet, bu birlikteliği sağlamaya çalışan kurumlardır.
Bu amaçla, ülkemi oluşturan diğer 80 kent gibi Ardahan'ın da cemiyeti, barosu, veterinerler odası gibi STK'ları olmalı diyerek yıllar önce kurduğumuz Ardahan Gazeteciler Cemiyeti de bu dayanışmayı sağlamaya çalışır, çalışmaya devam etmektedir.
Bunu yaparken de Ardahan ve ülke genelinde gazetecilik yapan meslektaşlarımızla haberlerimizi bir birimizle paylaşma, haber, yazı, yorumlarımızda gazetelerimiz ve sitelerimizde yazılarımızı karşılıklı yayınlama gibi birçok konuda dayanışmayı sağlamak, teşvik etmek, hak ve hukuklarına sahip çıkmak amacındayız.
Aynı zamanda bu birlikteliğin gücünü gösteririz.
Kısacası "Tutan balı tek yalayan parmaklı bir elin değil, dostça ve samimice meslektaşını kucaklayan, saran iki elin" sesini duyurmak için çalışıyoruz.
Bu çerçevede son aylarda mı, yıllarda mı desem adı hiç gündemde olmayan kısacası uzun süredir konuşulmayan Öcalan'ın yakalanmasıyla reyting yapan dönemin DSP'sine kapağı atıp, liste birde olması dolayısıyla kendisinin de beklemediği bir anda seçilen ve önce 5 yıl Ardahan milletvekilliği yapan, ardından Başkanlık sisteminin gelişi ile siyasi partilerin zorunlu birlikteliği dolayısıyla CHP, HDP, TİP'in oylarıyla değil heval hiç değil, küçük tatlı bankamatik çıkarını düşünen helvacılarla ile demlenmesiyle bu kez de bir kez daha belediye başkanı olan biriyle yaşadığım gerginlik aklıma geldi.
Bu olay, gazetecilikte ve meslektaş dayanışmasında birlikteliğin ne kadar önemli olduğunun en güzel örneğiydi.
Hâlâ Ardahan Belediye Başkanı olan şahıs, vekillikte çok başarılıymış gibi görünse de, bana göre kayıp bir 5 yıl denecek sürede Ardahan'a somut bir eser bırakmayan bu şahsın ilk kez belediye başkanı seçildiğinde, biz gazeteciler olarak tüm iyi niyetimizle kendisini ziyaret etmiştik.
Bugün ise hem emekli milletvekili maaşı hem de belediye başkanlık maaşı alırken, başında olduğu belediyenin SGK, vergi borçlarını ödemediği ve işçilerin maaşlarını zaman zaman aksattığı bir durumda.
Kendisini destekleyen gazetecilerin eleştirilerine tahammül edemeyerek tüm gazetecileri kara listeye almış, gerginlik yaratmıştır.
Bu duruma gerek bir insan olarak, gerekse kurucusu ve başkanı olduğum Ardahan Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı olarak müdahale etmiştim.
Ancak bu müdahale, kendisiyle olan ilişkileri daha da gerginleştirdi.
Gazeteci arkadaşımızı yanımızda hem de 'Gazeteci sana diyorum, Gazeteciler siz duyun' misali eleştirip, o gazeteciyi kara listeye aldığını belirttiği gibi, cemiyetimizi de gözden düşürmeye çalıştı.
İşte burada kendisini savunduğumuz ve yanımızda olan gazetecilerin gerekli dayanışma gösterememesi, birlikteliğin sağlanamamasında en büyük etkendir.
Bu yıllar önce yaşanan ve gazetecilik dayanışması diye düşündüğün hatırladığı o olaydan ve bugün yaşananlarda ders çıkarmalıyız; gazetecilikte yapılan iş birliğinin önemi ortadadır.
Gazeteciler olarak dayanışmanın gücünü anlamalı ve mesleğimizi layıkıyla yerine getirmeye çalışmalıyız.
İnsan hakları, demokrasi, adalet için dayanışma içinde olmalıyız.
Yoksa bu meslek, "benim olsun, küçük olsun" diyerek yapılan çıkar ilişkilerine indirgenir ve gazeteciliğin gerçek anlamı kaybolur.
Yorumlar