“Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” bu sözün aslında ne kadar doğru ve yerinde olduğunu insan bir kez daha anlıyor.

Sen kalk onca haltı ye, çevirmediğin fırıldaklık, hırsızlık düzenbazlık, arsızlık, yüzsüzlük, dakka, dubara ve dolap kalmasın ondan sonra da kalemi doğru yazanlara da laf et. Yahu Allah aşkına, bir aynaya bak ta, ondan sonra ağzını aç.

Eğer aynaya bakmadan ,düşünmeden o ağzını açarsan senin ağzına s…..lar. O yüzden, memlekette yaşayan herkes herkesi biliyor. Sen benim ne dengim, ne de muhatabım olabilirsin. Var git işine bak. Benimle ilgili ne biliyorsan da deşifre et, etmezsen namertsin. Ben senin ne bir tırtırlı kuruşunu aldım, nede sana para verdim ,bir defa benim seninle alışverişim olmadı.

Bana kara çalarak, Boşa kendini küçültme. Alacak verecek konusuna girersek sen zararlı çıkarsın, madem senin yanında 3 ay çalışmışım ben, o zaman benim üç aylık maaşım nerede? Verdin mi bana? Sıkıştın bana yalvardın, elimi ayağımı öptün, fatura için, hesabım blokeli dedin sana fatura kestim üstelik, nankör. Bak sana son defa insanca söylüyorum açtırma kutuyu, söyletme kötüyü. Kutu dolu sana yemin her yaptığın halta bir köşe çıkar buradan. Lafını söylerken nerelere gideceğini hesapla ona göre konuş.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Bu deyim, suçlunun suçunu örtbas etmek için karşısındakini suçlamasını, haklıyı haksız çıkarmaya çalışmasını anlatır. Ne yazık ki, bu durum toplumun farklı alanlarında sıkça karşımıza çıkar. Hırsızın kendi kusurlarını gizlemek için başkalarını karalamaya çalışması, aslında onun ne kadar aciz olduğunu gösterir.

Pislik paçasından akıyor, haberi yok. Suç işleyen veya kötü niyet taşıyan insanlar, genellikle kendi hatalarını görmezden gelir ve başkalarının eksiklerini büyütmeye çalışır. Oysa bir kişinin dış dünyaya yansıttığı imaj, iç dünyasının bir yansımasıdır. İyilik ve insanlıktan anlamayan bir kişiliğin, er ya da geç gerçek yüzü ortaya çıkar.

İnsanın içi neyse dışı da öyle olmalı. Samimiyet ve dürüstlük, insan olmanın temel değerleridir. Kendi içindeki çürümüşlüğü gizlemek için başkalarını suçlayan bireyler, bu temel değerlerden ne kadar uzak olduklarını gösterirler. Toplumda güven, ancak bu tür manipülatif davranışlardan uzak durarak inşa edilir.

Sonuçta haklı olanı bastırmaya çalışan haksız kişiler, aslında kendi içlerinde çözemedikleri sorunların dışavurumunu sergiler. Bu kişilerle mücadele etmek için hakikati savunmaktan ve vicdanımızı rehber edinmekten asla vazgeçmeyeceğiz.. Çünkü içi temiz olmayanın dışı ne kadar süslenirse süslensin, gerçekler er ya da geç ortaya çıkar.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Ne kadar tanıdık bir sahne, değil mi? Haksız olan, kendi suçunu gizlemek ya da haklı görünmek adına daha gürültülü, daha saldırgan bir tavır takınır. Bu strateji aslında basit bir manipülasyon taktiğidir: Suçu örtmek için karşısındakini suçlamak amacı ile gerçekleri bulanıklaştırmak ve asıl sorumluluğu başka birine yüklemektir. Ne yazık ki, bu yöntem çoğu zaman işe yarar, çünkü sessiz kalan haklı taraf, böyle bir hengâmede kendini savunmaya bazen mecalsiz kalır.

Bu tür insanlar, kendi kusurlarını görmezden gelerek başkalarını suçlamaya odaklanır. Oysa herkesin gördüğü bir gerçek vardır: Kişinin içindeki çürüklük, eninde sonunda dışarı sızar. Ne kadar süslenir, ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, içteki pislik paçadan damlamaya devam eder. Bu durum, sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal düzeyde de gözlemlenir. Haksızlık yapanın yüksek perdeden konuşması, haklıyı susturmaya yettiği anda adalet yara alır.

İyilikten ve insanlıktan öğrenilen bir kişilik, ne yazık ki bu hırsız ruhluların dünyasında değerini yitirebiliyor. Çünkü dürüst ve samimi olan insanlar, bu tür manipülatif davranışlarla baş etmekte zorlanıyor.. Oysa haklı olmak, sadece doğruyu savunmak değil, aynı zamanda sabırlı ve dirençli olmayı da gerektirir. Bu yüzden, haklı olanın sessiz kalması, haksızın zaferini kutlamasına olanak tanır. İşte bu noktada, toplumsal bilinç ve dayanışma devreye girmelidir.

Bir insanın içi neyse dışı da öyle olmalıdır. Samimiyet, dürüstlük ve ahlak, insanın hem içini hem de dışını şekillendirir. İçten çürümüş bir bireyin, dışarıya yansıttığı görüntü her ne kadar süslenmiş olsa da, bu sadece bir maskedir. Gerçek yüz er ya da geç ortaya çıkar. İşte bu yüzden, kişi hem iç dünyasında hem de dış dünyasında tutarlı olmalı, erdemli davranışları ilke edinmelidir.

Sonuç olarak, yavuz hırsızın ev sahibini bastırdığı bu dünyada, haklı olanın sesi kısılmamalıdır. İyilik ve insanlık değerleri, en zor zamanlarda bile savunulmayı hak eder. Çünkü hakikatin ışığı ne kadar gölgelenmeye çalışılsa da, eninde sonunda karanlığı delip geçer. Bizlere düşen, haklılığımızı savunmaktan ve içimizi temiz tutmaktan asla vazgeçmemektir. İnsanlık, bu duruşla değer kazanır. Sevgiyle kalın….