Medrese ve ilköğrenimini babasından yaptı.
Yaratılışında kabiliyeti ve içli olan şair ülküsüne en yakın ve aklına en yatkın gördüğü halveti tarikatının şeyhlerinden (Elmalı) lı (Sinan Ümmiye 1664) Gidip bağlanmıştır.
“Mürşidimdir pir Sinan Ümmi azizim aşkına, Padişahım bizi bizden lütfedüp, etme sual !” Demek suretiyle mürşidini açıkladığı gibi ayrıca Niyazi Mısrî de divanın bir yerinde: “Biz beşer idik, çıktık bir demde, yol girdik” demesinden ve bu beşlerden birinin askeri olduğunu işaret etmesinden Askerî’nin Niyazi Mısrî ile samimi arkadaş oldukları anlaşılıyor.
Fakat Ümmi Sinan yanında ne kadar kaldıkları belli değildir.
Niyazi Mısri ile birlikte Askerî Baba İstanbul’a yerleşti.
Bir aralık Niyazi Mısrî bir suçundan dolayı Osmanlı padişahı Ahmet II (1691–1695) Niyazi Mısrî’yi İstanbul’dan sürerken, arkadaşı Askerî Baba’yı da Afyon’a sürmüştür.
Afyon’da ölümüne kadar halveti tarikatının şeyhi olarak vazife görmüştür.
“Zühd-ü takva devri geçti-ilm-ü irfan vaktidir” diyen Askerî Babanın M.1699 yılında vefat ettiği zannedilmektedir.
Kabri Çavuşlar Sultan mezarlığında Olucak çeşmesi karşısındadır.
Askerî’nin Türkçe bir divanı vardır.
Bunlardan üç nüshası İstanbul Üniversite kitaplığında, bir nüshası Haşim Bey kitaplığındadır.
Bir nüshası ise Edip Ali Bakı Bey’de olup bu kitabın başında Askerî’ye ye ait 250 beyitlik Cami-i Esrar adlı mesnevi ile (Sülük-us Salikin fi beyanı Esrar-ül Arifin) başlığını taşıyan 22 sayfalık bir risalesi vardır.
Asıl divanda 250 ilahi olup bunlardan 113 gazel şekliyle 97 si koşma tarzında yazılmıştır.
Geri kalan 18’i manzume şeklindedir.
Askerî her şeyden önce tam bir mutasavvıftır.
Şiirlerinin hepsi tasavvufla ilgilidir.
Kendisi mürşittir.
Mensup olduğu tarikatın düşünce ve sistemini yayma arzusu her şiirinde görülür.
Askerî’nin şiirlerinden bir tanesi:
Gül sohbetinde vasıl olup, Zar-ı unuttum
Gülşende görüp gonce, gülü harı unuttum.
Zahid yürü, medh eyleme bağ-ı behişti.
Didare erip şevkle güları unuttum.
Pervane sıfat mahvoluben şem-i cemale
Hicran-i şistanda yanar, narı unuttum.
Destinden içüp cam-ı safa pir-i muganın
Ben guyi harabata düşüp arı unuttum.
Yorumlar