Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir.
Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır.
Babası ve Anası tarafından nesebi efendimizle Mürrede birleşir.
Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethinden sonra Hz. Ebubekirin delaletiyle Müslüman olmuştur ve 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir.

Hz. Ebubekir Kureyştendir.
Teymidir.
Cahiliye dönemindeki ismi Abdülkabe idi.
Müslüman olunca peygamberimiz ona Abdullah ismini vermiştir.
Efendimizi ilk kabullenenlerden olduğu gibi miracı nebeviyeyide tereddüt etmeden tasdikinden dolayı sıddık namına hak kazanmıştır.

Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur.
Kimi islama davet etti isem ilk lahzada hep tereddüt etmişlerdir.
Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir.

Müslümanlığı Kabulü
Hz. Ebubekir zaten islamdan öncede nezih bir hayat yaşıyordu.
İyilik yapmayı sever faziletten ayrılmaz.
Cahiliyet devrinin kötülüklerinden uzak kalmış cahiliye devrinde bile içki içmemiştir.
Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım.
İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur.
Efendimizde bu sözü duyunca Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir.

Bahrul hakayık tefsirinde Rebia bin Kab’dan nakille Hz.
Ebubekir’in Müslüman oluşu şöyle anlatılır.
Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür.
Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır.
Buhayra ona:
-Sen nereden geldin diye sorar.
Ebubekir Mekke’den der.
-Mekke’nin hangi kabilesindensin?
-Kureyş kabilesinden.
-Eğer rüya doğru ise senin kabilenden bir nebi gelecek ve sen o nebinin hayatında veziri olacaksın dedi.
Hz. Ebubekir bu rüyanın tabirini efendimiz nebi olarak gönderilinceye kadar içinde gizledi.
Efendimize peygamberlik gelince efendimizin yanına vardı ve delilin nedir diye sordu.
Efendimizde bu soruya karşılık Şam da gördüğün rüyadır buyurdu.
Bunun üzerine Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti.

Hz. Ebubekirin Davetiyle Müslüman Olanlar:
Hz. Ebubekir kureyş arasında sayılır sevilir birisiydi.
Dostlarına İslamı anlatmış onlarda onun himmetiyle Müslüman olmuşlardır.

Hz. Ebubekir Müslüman olduktan sonra efendimizin yanından hiç ayrılmamış, seferde ve hazarda onun sohbetinde bulunmuş ve onun daima mahreme-i esrarı olmuştur.
Ayrıca bütün malını İslam yolunda harcamıştır.
Efendimiz bu durumu şöyle anlatır.

-Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsunuz dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.

Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah unun evine gider onunla ve arkadaşlarıyla sohbet ederdi.

Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı.
Bunlar içinde Bilal kızgın kumlar üzerine yatırılır, göğsünün üzerine taşlar konur ve o halde bırakılırdı.
Habbab bin Eret yanmış kömürler üzerine yatırılırdı.
Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü.
Ebu Fukeyheni’nin ayağına bir ip takılır kumlar ve çakıllar üzerinde sürüklenirdi.
Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı.
Züneyre ise türlü türlü işkencelere maruz kalırdı.
Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı.
Ümmü Abisi de onlardan biri idi.
Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve büyük bir servet sahibiydi.
Onun unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesidir.

Hz. Ebubekir’in azad ettikleri:
Müşriklerin kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptıkları malumdur.
Bir gün Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırmış göğsüne de kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce bu duruma çok üzülmüş ve hemen Hz. Bilal’i satın almıştır.
Daha sonrada onu azad etmiştir.

Hz. Ebubekir kendi bedenini efendimize siper ederek onu korumaya çalışmıştır.
Bir gün müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başlamışlardır.
Hemen Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkışmıştır.

Yine bir gün efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Ukbe bin Mukayt efendimiz üzerine mülevvesat attığı ve bir keresinde de abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir yetişip kurtarmıştır.

Hz. Ebubekirin Habeşistan’a Hicret Teşebbüsü:
Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara münhasır değildi.
Hz. Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istemişti.
O nüfuz ve mevki sahibi bir insandı.
Onu sadece bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi.
Hz. Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu.
Kureyş ise İslamın intişarına mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler.

Hz. Ebubekir karar verip yola çıktı.
Berkül Gımad mevkiine geldiğinde İbnüddağneye rast geldi.
İbnüddağne Hz. Ebubekir’in fikrini öğrenince ona sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu bu fikrinden vazgeçirmiştir.

Hicrette Hz. Ebubekir:
İslam tarihinde en mühim bir hadise olan hicrette Hz. Ebubekir ailesinin büyük rolü olmuştur.
Müslümanlar birer ikişer Medine’ye hicret edince Hz. Ebubekir de hicret için izin istemişti.
Rasulüllahta ona dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur.
Müşrikler efendimizi öldürmek için karar alınca Cebrail efendimize gelip hicreti tebliğ edince efendimizde yatağına Hz.
Aliyi bırakarak Hz. Ebubekir’in evine gitti ve günü orda geçirip beraber yola çıktılar.

Efendimiz ve arkadaşı sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar.
Mağarada delikten bir yılan başını çıkanca sıddık efendimize bir zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan da sıdıkkı ısırdı.
Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz de tükürüğünü yaraya sürerek onun acısını dindirdi.

Yazar : M. Sami Ramazanoğlu