Öncelikle, ‘Reklamlarınızla yerelden ulusala gazetecilik’ ilkesiyle 36 yılı geçmeye başlayan gazetecilik mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret ettiğimiz bir esnada, bizi takip edip, gazetecilik denilince bu yönde ki çalışmalarımızı, çabalarımızı görüp, ‘Daha özgür basın’ duygularının tetikleyen güzel kalpleri ile beklenmedik bir anda bizlere maddi, manevi destekler verenler dostlarımıza teşekkür ederek bugünkü yazıma başlamak isterim.
Çünkü, bu ülkede ‘Yağcılık, eleştirisiz gazetecilik..’ yapmadığınızda devlet veya belediye desteklerinden yoksun gazetecilik yapmanın artık çok zor, hatta ‘nükleer’ üretiyor denip, saldırıya uğrayan ülkelerden beter bir duruma geldiğini ve ‘Bizden değilsin..’ denip, her an kapının çalınıp, son olarak gazeteci Altaylı’nın da konak edildiği Silivri başta olmak üzere fabrika değil, yeni cezaevleri yapılan ülkede kapınızın çalınacağı stresine iyi gelen dost, eş, arkadaş ve okurun maddi ve manevi destekleri ile gazetecilik, yayıncılık yapma gayretinde olduğumuzu anlaşılması da bir o kadar güzel, bir o kadar teşekkür hak eden bir durum..
Evet, haftanın ilk gününde beklenmedik bir anda yapılan sürpriz maddi desteklere teşekkürler edip, sabah sabah bu moralle uydu üzerinde yayın yapan ulusal tv TEMPO TV’de Çarşamba günü, saat: 20.00’a aldığımız ‘Gazetecilerle Gündem” adlı programımıza ve yeni son dakika gelişmeleri haber yaparak işimize, gazeteciliğimize devam ederken ‘akil dost’larımdan dediğim bir abimle yaptığım telefon görüşmesinde satır aralarında geçen ‘tırnak arası’ dediği bir sözünün, Akşam, Milliyet, Birgün, Taraf, Özgür Gündem gazeteleri ve 2000 Dergisi gibi bir çok ulusal gazetelerde olduğu gibi bir zamanlar muhabirliğini yaptığım ve altında benim imzamın olduğu unutulmaz haberler, manşetleri çektirdiğim o günkü yani havuza ve iktidar ortağı olmadığı günlerde aynı Aydınlık Gazetesine manşet olduğunu görüyordum.
Ve geri dönüp, ‘Abi senin tırnak içinde..’ dediğin o iddia bugünkü Aydınlık Gazetesinin manşetinde’ dediğimde o da benim kadar şaşırıyor ve bu sohbetimizde de yeni bir iddiasını daha o önemli tespitlerine eklerken, aman yazmayasın başına iş açarsın’ notunu da ekliyordu.
Çünkü Türkmen olan rahmetli Sırrı Süreyya’nın beklenmedik vefatı ardından TBMM’si Başkan Vekil olan Arap Pervin hanımın da aralarında olduğu yeni barış sürecinin başaktörlerinden Öcalan’ın ‘İsrail bizim düşmanımızdır’ sözlerini manşete çeken Aydınlık gazetesi, akil dostumun, ‘Fakir bak sana diyorum ve sen yazma ama ben buraya yazıyorum. Mossad fırsat bulursa Öcalan ile masaya oturmayacağı gibi varsa kurulmuş bir masa onu da Dolmabahçe masasından daha beter şekilde devireceğin de not et..’ diyordu.
Ve sıkça görüşlerine, fikirlerine başvurduğum bu akil dostumun bir iddiası daha vardı ki oda çok ciddi bir o kadar da ‘acaba?’ dedirten cinsteydi..
Çünkü, ölmeden önce çevresindekilere, ‘Arabamın lastiğine ilginç bir şeyler takmışlardı. Son anda fark ettik. ‘Suikast ihtimali’ denebilecek olan bu durumu ‘sürece zarar verir’ diyerek kamuoyunda gizleyen ben ciddiye almasam da gerekli yerelere bildirdim’ diyen Türkmen Sırrı Süreyya Önder’in yerine meclis başkan vekili olan DEM’li, Arap Pervin hanımda bugünler çokta ortalıkta görünmemesine de dikkat edilmesi gerektiğine işaret ediyordu.
Bunun nedeni de bana göre iç kalesinin sağlam tuttuğunda yenilmeyeceği anlaşılan ve onca alçak saldırı ardından zorunlu bir barış istenen İran’ın öldürülen Genelkurmayı, İstihbarat Başkanı ve en üst kurmaylarının yanı başına kadar giren Haşhaşileri kıskandıran ve iç kaleyi güçlendirmeye çalışan Bahçeli’nin ‘gerekli’ dediği, Erdoğan’ın önderlik ettiği Türklerden ve Öcalan’ın yönlendirdiği Kürtlerden rahatsız olan iç kaleyi dağıtmakla meşhur Mosadcılarca hiçte hayırlı olmayan ziyaret ihtimallerine bağlamak mümkün.
Neyse akil dostumun ve benimde ‘Ya olursa’ dediği, Aydınlık Gazetesinin de son manşetiyle ‘dikkat’ dediği bu kadar istihbaratı bu işte uzman olanlara bırakıp, yazımızın başlığına dönecek olursak, İstanbul Beyoğlu CHP Örgütünde, ‘dansöz oynatma’ sahnesiyle başlayıp, gün geçtikçe CHP İstanbul İl’e doğru giden tünele girdiğimizde karşımıza, Erdoğan’ın ‘Turp taşıyıcıları’ dediği ve bizlerin de, ‘acaba Turpçular onlar mı?’ diye sorduğumuz bazı hemşerilerim karşıma çıkıyordu.
Ve, İş-İT mağduriyeti üzerinden Ardahanlı olduğunu öğrendiğimiz, iki dönemde Ardahan’dan milletvekili ettiğimiz, yetmedi CHP Genel Başkan Yardımcılığına kadar çıkan Öztürk Yılmaz gibi ayrı parti kuracağını duyuran ama neden ise bir anda bu fikrinden vazgeçen yada bekleten CHP eski İl Başkanı bir değil birçok kez CHP İstanbul Milletvekili yetmedi CHP Genel Sekreterliğine kadar yol alan hemşerim, Ardahan Göleli, Gürsel Tekin ve bu kez kayyum başkan olacağı söylenen Kılıçdaroğlucu denilenlerin 30 Haziran’ı iki gözle değil, 4 gözle beklediklerini de anlıyordum.
Evet, Otel 1924 Kars, Ruşen Otomotiv/Darıca/Gebze, Karlog Lojistik Grup İstanbul, Lezett-i Kür Ardahan , Bayramoğlu Döner İst. Kavacık, Kuzey Moda/ist., Kalbur-Et/ist. ARN Plaza Otomobil/ist. Yüksek Gümrükleme/İst., İlke Otomotiv/İst., Vital İncek/Ankara, Çağdaş Otomotiv/İst., Opet Ardahan, ve Kuzey Otel Ardahan, Mavi Sandal Balıkçısı Kartal/Sahil, Aytaç Sigorta/Ardahan, Foça Restoran, Konuksever Nakliyat, Lojistik/Gebze, Yeşil Göle Peynircilik/Göle, Ladik Nakliyat/Ankara, ArdahanTekstil/Ardahan, KMS, Kılıçoğlu/Ardahan, Karatay Sürücü Kursları/İstanbul/Esenyurt, Dilek/İstanbul, CarrefourSA/Ardahan, BHM Tekstil/İstanbul, Cengiz Bey Peynircilik/Ardahan, Sınav Eğitim Kurumları/Ankara gibi ilk etapta aklıma gelen firmaların yanı sıra;
Biz gazeteciler gibi siyasetin baskısından çekinen iş dünyasının önemli isimlerinin adlarının veremediğim gönüllü yüzlerce destekçilerimiz, onca dostların o güzel gönülleriyle ‘Sen kağıt parası, matbaa boyası, internet ödemelerini, sgk, vergiyi umursama yazmaya devam et gazeteci’ diyen dostlarımın biz gazetecilere verdiği maddi, manevi destekleri ile 36 yıldır kesintisiz olarak yazdığım, ‘Yazıyorsam Sebebi Var’ adlı köşemin günlük yazımı da ‘Abi yazın ne oldu?’ diyen Baran’ı ve baskıya girecek olan gazetemizi bekletmeden erkenden bitiriyorum.
Ve ulusal tv Tempo TV’de 5 yıldır kesintisiz canlı olarak yayınlanan ve başta, önce aralarında 50 yıldır ulaşılamayan Kandil dağının da olduğu bölgeye dağ delen bomba yağdıran, şimdide hem de çok samimiyetsizce ‘barış’ diyen ama aslında İran’ın, Irak ve Suriye gibi kolay lokma olmadığını anlayan dostum Trump tarafından ateşkes sağlandığını duyuran son dakika haberleriyle dünya gündeminin birinci konusu olan İsrail-İran çatışması ve kanser vakalarının yanı sıra önemli konuları konuşacağımızı umduğum konuklarımın da olacağı, ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programıma endeksleniyordum.
Ve tam yazım bitti derken gelen yeni bir telefonla, ‘işsizlik diz boyu’ denen ama Gürcistan’a sınır olan ve CHP’li belediyesinin elmaları değil, dışı gibi içi de kırmızı olan elmaların yetiştiği arsayı sattığı Posof’ta kapanan tekstil atölyesinde olduğu gibi memleketim Ardahan’da ki 2 tekstil atölyesinin çalıştıracak işçi bulamadığını ve Brezilya’dan Göle’ye inek ithal edileceği haberimiz gibi başta Türkmenistan’dan olmak üzere dışarıdan ithal işçilerin Ardahan’a getirileceğini duyduğum, ‘Memleket haber bekliyor..’ dedirten her zamanki hislerimle sarıldığım bilgisayarımın eşliğinde yeni haberlerime geçerken, başta CHP olmak üzere herkesin iş dünyasına olduğu gibi ülkenin siyasi gidişatına yön veren Ardahan ve Karslılara dikkat etsin derim.
Yorumlar