Geçtiğimiz Cuma Günü, tüm Türkiyede, ilk ve orta dereceli okullarda yaklaşık 18 milyon öğrenci karne heyecanı yaşadı. Çok sayıda öğrenci takdir, teşekkür ve iftihar belgelerini gururla alarak, Sömestr tatiline adım attı. Tabii gönül ister ki tüm bu 18 milyon öğrencinin tamamının başarılı bir şekilde karnelerini almaları yönünde umut ediyoruz. Ama karnesinde zayıf yada sıkıntılı dersi olan öğrenciler, İnşallah ikinci dönem daha azimli ve daha başarılı bir şekilde çalışma sergileyerek, bir sonraki karne dönemine başarılı bir şekilde adım atarlar. Konu öğrencilik ve karnelerden açılmışken, sizlerle bazı konuları da tabir yerinde ise maziden birazcık bahsetmek istiyorum. Eskiden çogunuz hatırlarsınız, siyah önlüklü beyaz yakalıklı öğrencilik dönemlerini. O zamanlar okula yeni başlayan öğrenciler bırakın ana sınıfında ön eğitim almayı, 6 yaşını dolduran kız ve erkek her çocuk ilkokul birinci sınıfa velisi tarafından kayıt yaptırılırdı. İşte o dönemler, kara tahta ve tebeşir tozlu okul yılları insan şöyle bir düşününce ne güzeldi o yıllar diyor kendi kendine. Hatırlarsınız Birinci sınıfta harfleri  A harfinden başlayarak öğretirdi öğretmenlerimiz. Bir kaç gün boyunca bu harfi defterimize, sayfalar dolusu yazardık öğrenmek için sonra sırasıyla, B ve C harfleri derken alfabede bulunan 29 harfi yaklaşık bir yada iki aylık bir dönemde, kavramış olurduk. Sonrasında öğretmenlerimiz bizlere, fişler ile kelimeleri nasıl kullanacağımızı öğretirdi. Hatırladınız mı? Resim yap, yazı yaz, kalem al, Ali Okula koş, Cemil zil çaldı, Ayşe okula koş gibi çok sayıda cümleyi fişler ile birlikte öğrenirdik. Yıl sonuna doğru yani yaz dönemine yakın bir zaman, okumayı söktüğümüzde öğretmenimiz o siyah önlüğümüzün yakasına bu öğrenci artık cümle kurarak okumayı öğrendi diye, kırmızı kurdela takardı. Okumayı söken öğrencileri tek tek ödüllendirirdi.Şimdi bakıyorum da başarı belgeleri, madalyalar, iftihar belgeleri, teşekkür, belgeleri, takdir belgeleri, onur belgeleri gibi çok sayıda başarıyı ödüllendirici belgeler var. Artık kara tahtaların yerini akıllı tahtalar, tebeşirin yerini ise asetatlı kalemler aldı. Kitaplar, müfredatlar keza buna bağlı olarak hepsi değişti. Artık bizler şimdi birer öğrenci velisi olduk. Bizim çocuklarımız harfleri öğrenmeye, A harfinden değil direk E harfinden başladı. Biliyormusunuz? Benim o ilkokul yıllarında siyah önlüğümün yakasına, öğretmenimin taktığı kırmızı kurdeladan başka ödülüm olmadı. O yıllar evet sanki bir rüzgar gibi gelip geçti sanki dün gibi, ilkokul yıllarında bırakın okul çantasını, çaput çantalara koyardık kitaplarımızı ve defterlerimizi o zamanlar öyleydi. Herkes okulda çanta alamazdı. Alanlarında ya babası ve annesi memurdu yada zengin, imrenerek bakardık onlara, kısacası özenirdik bizimde keşke böyle çantamız olsa diye. Çoğu araç ve gerecimiz eksik olurdu alamazdık. İşte bizler o dönemin ilkokul çocuklarıydık, ne güzeldi o yıllar, tabii şimdi daha güzel ama çoğu öğrenci kardeşimiz, içerisinde bulunduğu durumun ya farkında değil ya da kıymetini bilmiyor. Artık öğretmenler dövmüyor bile şimdi, halbuki babalarımız ve annelerimiz bize o dönemlerde öğretmenlerin vurduğu yerde gül biter. Eti senin kemiği benim diyerek okula gönderirlerdi bizleri. Sevgili öğrenciler lütfen sizlere verilen imkanların kıymetini bilelim, ona göre hayatımıza ve yön verelim. Sevgi ile kalın...