Hepimiz Genel seçimlerin 2019 yılı Mart ayında yapılacağını beklerken, 18 Nisan günü Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçelinin, yaptığı açıklama ile birlikte 26 Ağustos 2018 yılında seçimleri yapalım çağrısı, Ak Parti kanadında, karşılık buldu. Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli nin 19 Nisan  akşam saatlerinde bir araya gelmesi ile birlikte, tüm gözler bu buluşmaya çevrildi. Ardından Milliyetçi Hareket Partisi Devlet Bahçelinin vermiş olduğu seçim tarihi sonucu beklenirken, görüşmenin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklama ile birlikte, seçimlerin yapılan görüşme ve istişareler sonucu, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacağı bilgisini verdi. Doğrusu bende daha önceden Hükümetin yaptığı açıklamalara dayanarak, 2019 Mart ayından önce erken bir genel seçim yapılmaz kanısındaydım.  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada, neden böyle bir erken seçim kararı alındığını net bir şekilde ifadelendirdi. Bunlardan bazıları ordumuzun Suriye içerisinde yapmış olduğu askeri operasyonlar, hale hazırda yürütülen sistemin sıkıntıları, makro ekonomik büyümeler, ülke açısından hızlı karar alınamaması gibi konular. Yapılacak seçimle birlikte yeni sisteme yani başkanlık sistemine de Ülke olarak adım atmış olacağız. Seçimden sonra yeni sistem ile birlikte bizleri neler bekliyor? Gelin kısaca özetleyelim. Milletvekili seçilme yaşı 25`ten 18`e iniyor, gençlere siyasette alan açılacak, seçme ehliyetine sahip olan seçilme ehliyetine de sahip olacak, gençlerin bakış açısı daha fazla siyasete yansıyacak. Siyasete hareket gelecek. Gençler erken yaşlarda siyasi tecrübe sahibi olacak. Milletvekili sayısı 550`den 600`e çıkıyor,bu düzenlemeyle temsiliyet  genişleyecek, artan nüfusun Mecliste temsili sağlanacak. Vatandaş kendi ilinde daha fazla temsilciye sahip olacak. Siyasette daha fazla temsil imkânı sağlanacak. Meclis güçleniyor kanunları hükümet değil milletvekilleri teklif ediyor, kanun yapımında Meclis iradesi ön plana çıkıyor, Meclis`in bilgi edinme ve denetim yolları korunuyor. Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru yöntemleri geçerliliğini sürdürüyor. Yazılı soruya hükümet üyeleri tarafından 15 gün içinde cevap verilmesi anayasal hüküm haline getiriliyor. Meclis`te hazırlanıp kabul edilen kanunu Cumhurbaşkanı`nın geri göndermesi durumunda da son söz Meclisin oluyor. Meclis kanunu salt çoğunlukla aynen kabul edip tekrar gönderebiliyor.  Meclis`e ilk defa Hakimler ve Savcılar Kurulu için üye seçme hakkı getiriliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Meclis genel seçimi 5 yılda bir aynı gün yapılıyor Meclis seçimleri 4 yılda birden 5 yılda bire çıkıyor. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı gün yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki turlu doğrudan seçim sistemi uygulanıyor.  Bu yolla 5 yıllık kesintisiz istikrar dönemleri geliyor.  Halkın gündemi sürekli seçimlerle meşgul edilmiyor. Erken seçim ihtimali azalıyor, kriz çözme ve uzlaşma kültürü ön plana çıkıyor, birlikte yapılan seçimler birlikte çalışma kültürünü de destekliyor. Cumhurbaşkanı veya Meclis seçimi yenileme kararı verirse, iki seçim aynı anda gerçekleşiyor Cumhurbaşkanı`na ve Meclis`e, seçimleri yenileme yetkisi tanınıyor. Cumhurbaşkanı seçim kararı alabiliyor. Aynı şekilde Meclis de beşte üç çoğunlukla seçim kararı alabiliyor.  İki seçim birlikte yapılıyor. Bu düzenleme esasen uzlaşma ve uyum getiriyor. Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alırsa kendi süresini de kısaltmış oluyor.  Birlikte erken seçim, sistem krizini önlüyor ve uzlaşma arayışının güvencesi oluyor. Cumhurbaşkanı`nın  partisi ile ilişiği kesilmiyor Milletin doğrudan Cumhurbaşkanı`nı seçmesi ile birlikte Cumhurbaşkanı`nın siyasi sorumluluğu doğuyor. Partili Cumhurbaşkanlığı ile siyaset daha samimi ve reel bir zemine kavuşmuş oluyor. Parti kurulları ve kanalları Cumhurbaşkanlığı makamının halkla iletişimini ve ortak akıl ile politika oluşturmasını kolaylaştırıyor. Bu durum siyaset üstü konularda tüm partilerle çalışmaya engel olmuyor. Dolayısıyla seçime partili olarak girip seçilen Cumhurbaşkanı`nın partisi ile ilişiğinin kesilmesi artık tarihe karışıyor, Cumhurbaşkanı`nın partili olması seçildikten sonra bütün milletin Cumhurbaşkanı olmasına engel teşkil etmiyor. (Bugünkü Başbakan ve Bakanlar gibi)Cumhurbaşkanı`na kararname çıkarma yetkisi veriliyor, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi`nde çift başlılık ortadan kalkacağı için, şu an Bakanlar Kurulu`nda olan kararname çıkarma yetkisi, hükümetin başı olan Cumhurbaşkanı`na devrediliyor. Cumhurbaşkanı, idari düzenlemeleri Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapıyor. Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevler konusunda kararname çıkaramıyor. Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kararname çıkaramıyor. Kanunda açıkça düzenlenen konularda kararname çıkaramıyor. Kararname ile kanunlar çeliştiğinde, kanun hükümleri uygulanıyor. Meclisin aynı konuda kanun çıkarması durumunda kararname hükümsüz hale geliyor. Kararnameler Meclisin ve Anayasa Mahkemesi`nin denetimine tabi oluyor. Üst düzey kamu görevlilerini Cumhurbaşkanı atıyor. Cumhurbaşkanı üst düzey kamu görevlilerini kararnameyle atıyor ve görevden alıyor, yeni yönetim işbaşına geldiğinde, hızla kendi ekibini kurup icraata başlama imkânınına sahip oluyor, atamalarda bürokratik gecikmeler ortadan kalkıyor, performansa dayalı görev değişiklikleri hızla yapılabiliyor. Görevde ehliyet ve liyakat ön plana çıkıyor. Kurumlar ile ilgili idari düzenlemeler Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılıyor, kurumların yapısal dönüşümleri, benzer iş yapan birim veya kurumların birleşmesi kolaylaşıyor. Günümüz hız çağı. Yeni teknoloji ve uygulamaların gerekli kıldığı kurumlar hızla hayata geçiriliyor. Kurumsal düzenlemeler ile uğraşmayan Meclis, esasa ilişkin konulara ve kanun yapımına daha fazla zaman ayırabiliyor, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yerel tüzel kişiliğe sahip kurumlar kurulamıyor. Cumhurbaşkanı`nın "sorumsuzluğu" ortadan kalkıyor, yani "yetkili ama sorumsuz" olmaktan çıkıyor, Cumhurbaşkanı`na denetim ve cezai sorumluluk geliyor, Cumhurbaşkanı şu anki anayasaya göre Meclisin dörtte üç oyuyla yalnızca vatana ihanetten yargılanabiliyor, şimdi ise hakkında herhangi bir suç işlediği iddiasıyla soruşturma açılabiliyor.Hakkında soruşturma açılan Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alamıyor. Yeni sistemde Cumhurbaşkanı Meclise ve millete karşı sorumlu oluyor, bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı`nın tek başına yaptığı işlemler yargı denetimine tabii değildir.Yeni sistemde Cumhurbaşkanı`nın bütün iş ve işlemleri yargı denetimine açılıyor,bütçe kanunu teklifini hazırlayıp Meclise sunma yetkisi Cumhurbaşkanı`na veriliyor. Bunun dışında kanun teklifi verme ve yapma yetkisi Meclis`te, bütçe Kanunu ile Kesin Hesap Kanunu aynı maddede birleştiriliyor, Meclis`te birlikte görüşülüp karara bağlanıyor. Bütçe kanunu Mecliste onaylanmazsa, öncelikle geçici bütçe hazırlanıyor. Bu da olmazsa, bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak yürürlüğe konuyor. Böylece bütçe ile ilgili nihai karar Meclise ait oluyor, sıkıyönetim kalkıyor, OHAL yeniden düzenleniyor, sıkıyönetim uygulaması tarih oluyor. Olağanüstü Hal, 15 Temmuz hain darbe girişiminin sonuçları ve terör tehditleri de göz önüne alınarak, yeniden tanımlanıyor. Mevcut sistemde Bakanlar Kurulu yetkisinde olan OHAL ilanı, yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı`na veriliyor, OHAL ilanı aynı gün Meclisin onayına sunuluyor,  Meclisin OHAL`i uzatma, kısaltma ya da kaldırma yetkisi bulunuyor. Bu dönemde çıkan kararnameler üç ay içinde meclis tarafından onaylanmaz ise hükümsüz kalıyor. Cumhurbaşkanı OHAL ilanını ve OHAL kararnamelerini  Meclisin onayına sunduğu, Meclisin OHAL`i uzatma, kısaltma ya da kaldırma yetkisi de olduğu için, Meclisin bu konudaki denetleme gücü ve sorumluluğu ön plana çıkıyor, OHAL de olsa seçim süreci tamamen YSK`nın denetiminde gerçekleşiyor, OHAL terörle mücadeleyi hedeflediği için güveni artırıyor, vatandaş güvenli bir ortamda özgür iradesini sandığa yansıtıyor. Yargının bağımsızlığı ifadesine "tarafsızlığı"da ekleniyor, yargının bağımsız olması yetmez, tarafsız da olması gerekir. Tarafsızlığı anayasal hüküm haline getiriliyor, Anayasaya eklenen bu ibare yargıya olan güveni arttırıyor, İleride yapılacak yargı düzenlemelerinde esas kabul edilecek, FETÖ ve benzeri terör yapılanmalarının yargı içinde güç kazanması engellenecek. Yargı sivilleşiyor, askeri yargı tümüyle kaldırılıyor, sadece disiplin mahkemelerine izin veriliyor, askeri mahkemeler sadece savaş halinde kurulabiliyor. Yargıda birlik geliyor. Asker ve sivil ayrımı ortadan kalkıyor,  vatandaşların hepsi aynı yargı kurumlarına tabi oluyor, AB müktesebatına uyumlu ve demokrasi standartlarını yükselten bir uygulama daha hayata geçirilmiş oluyor. Evet biz buraya kadar kısaca bildiklerimizi aktardık,  umarım ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve uğurlu olur. Sevgilerimle