İnsanoğlu fıtratı gereği doğar, büyür, yaşar ve ölür. Doğada yaşayan her canlı varlığın bir ömrü olduğu gibi, cansız varlıklarında bir ömrü vardır. Evet insan insanı diğer varlıklardan ayıran özelliği düşünebilmesi ve konuşabilmesidir. Dünya üzerinde çok sayıda canlı ve insan türü var. Kiminin gözü ela, kiminin boyu kısa, kiminin,huyu güzel, kimi akıllı, kimi deli hesabı. Allah insanı yaratırken, onun ne zaman ?, Nerede ?, Neyle karşılaşacağından tutun da, dünyadaki nasibi, alacağı nefese kadar herşeyi bir düzen ve intizam içerisinde, eksiksiz ve kusursuz yaratmıştır. Bu biz insanlar için en büyük nimetler arasında. Biz kimiz ? Neden dünyadayız ?, Dünyadaki varlığımızın amacı ne ?, Ne zaman öleceğiz ?, Öldükten sonra ne olacağız ? Gibi aklımızda bu ve buna benzer yüzlerce, binlerce soru var değil mi? Evet bu herkeste var hele hele, belli bir yaşı dolduran çok sayıda insanda, bu düşünceler hasıl olmuştur. Bazıları hep söyler "keşke bir çocuk olsaydım" diye söyler, neden billiyormusunuz ? Çocuk olmak çok güzel, çünkü büyük insanlar gibi sorumluluğunuz yok ve üstelik size bakan ve sizi sürekli destekleyen birileri var, bir anne ,bir baba var. O yaşlarda hayat kaygısı da yok değil mi ? İşte tüm bu sebeblerden dolayı, bazılarımız bu cümleyi çoğu kez kurmuşuzdur. Her yaşın mutlaka ayrı bir güzelliği ver elbet o ayrı ama, çocuk olmak çok daha farklı bir şey. Büyüklerimiz sürekli çocuklara ve gençlere şu cümleyi kullanır ? Çocukluğunuzun kıymetini bilin, gençliğinizin kıymetini bilin? kıymet bilmek nasıl bir şey? Ya da nasıl bir duygu? İşte tamda bu noktada durmak lazım, çünkü bunu size söyleyen kişi çoktan o trenden inmiş, başka bir trene binerek yol almaya ve ömrünü tamamlamaya çalışan biri. Evet hayat öylesine hızlı bir şekilde geçiyor ki, biz insanlar bazen hiç anlayamıyoruz. Zaman, ömür öylesine hızlı tükeniyor ki farkında değiliz. Bazen, bir şeyi hatırlamak için hafızamızı aşırı zorluyoruz fakat, bir türlü o hatırlamak istediğimiz şeyi hatırlayamıyoruz. Beynimiz sanki durmuşcasına, sanki biri beynimize reset atmış gibi, neden? Neden beynimizin çok az bir kısmını kullanmamıza müsade ediliyor? Kimi uzmanlar beynimizin çok az bir kısmını kullanıyoruz diyor, kimi de yüzde yüzünü kullanıyoruz diyor. Madem ki biz beynimizin yüzde yüzünü kullanıyoruz, niçin her şeyi bilemiyoruz ? Demek ki, aslında biz beynimizin tamamını kullanamıyoruz, kullanmış olsaydık çoğu şeyi önceden, tahmin edebilme ya da her şeyi çok rahat bilebilme, ya da bebekliğimizden bu zamana kadar her şeyi harfiyen hatırlıyor olmazmıydık ? Demek ki bizi yaratan yüce Allah belli bir ölçü çerçevesinde insanlara beynini kullanma yetkisi vermiş. Bazen derler ya hani ?benim altıncı hissim çok kuvvetli ?diye tabi bu herkes için geçerli değil, etrafımızda bu tür insanlar çok nadir olur. Çocuklar hayatı yeni yeni, anlamaya başladığında sürekli sorular sorarlar, çünkü o yaşlarda öğrenme iç güdüleri daha fazla ön plandadır. Yeni öğrendiği bir şey den se mutluluk duyarlar. Biz yetişkinler içinde bu geçerlidir. Hiç bilmediğiniz bir şeyi yeni öğrendiğinizde ?vay be demekki bu böylemiş? diyoruz değilmi ? Mutlu oluyoruz. Keşke insanoğlu ölümü hariç her şeyi bilebilmeseydi. Neden ölümü hariç diyorum, Allah muhafaza eğer insanoğlu ne zaman öleceğini bilseydi işte o zaman felaket olurdu. O konuyu fazla açmamayım, az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Evet ölüm dışında diğer bazı şeyleri bilebilmek ne güzel olurdu değil mi? İşte o zaman insanlar çok hassas olurdu, belki günah işlemezlerdi. Çünkü diğer tarafta gideceği yeri görecek, cezasının ne olduğunu bilecek, hissedecek değil mi? Aklımızdaki soruların ardı arkası kesilmiyor, sürekli kafamızı kurcalayanlar bitmiyor. Ve hikmetini bilmediğimiz, aslında o kadar çok şey var ki evrende, insanın kafayı yememesi elden bile değil. Benim burada aklımızdaki sorulardan, size yansıttığım daha yüzde biri bile değil . Hakikaten yazmaya kalksam kitap olur. Hoşçakalın evde kalın.
Yorumlar