Yaşlanmak insanoğlu açısından kaçınılmaz bir sondur. Elbet hepimiz doğduğumuz gibi kalmayacağız bu iki iki dört. Önemli olan burada ellerimizin buruşması saçımızın ağarması ve hareketlerimizin yavaşlamasından ziyade hayatı daha anlamlı hale getirerek yaşlanmak ve sağlıklı bir birey olarak yaşlanmak gerekir. Tabii bu her ne kadar bizim elimizde olmasa da aslına bakarsanız biraz da insanın kendi elinde diyebiliriz. İnsanoğlu fıtratı gereği, bazen olur olmaz konuları kafasında kurup çözerek işin içinden çıkılması bir hayli güç bir durum yaratıyor. Bu zaman zaman herkeste olur. Ne demişler "duvarı nem insanı gam yıkar" Özellikle bayanlar yaşlanma konusunda o kadar hassas davranıyorlar ki istiyorlar ki hiç yaşlanmayalım bu günün gençleri yarının elbet yetişkinleri ve yaşlıları konumuna gelecekler. Bu bir döngü, Allah hepimize sağlık ve sıhhat versin ki her şeyin başı sağlık, sağlık olmadan kral olsanız nafile. O nedenle bu içerisinde bulunduğumuz yaşlılar haftası olması münasebetiyle bu yazıyı kaleme almayı tercih ettim. Evet hepimiz bir gün ilerde yaşlılığın ne demek olduğunu anlayacağız o nedenle yaşlılarımız bizim başımızın tacı olmalı onlara ne yapsak az. Bizlerde bir gün o kaçınılmaz sona doğru adım atacağız. Kaçınılmaz son derken yaşlılık aslında o kadar da kötü bir şey değil. Eğer yaşlılık kötü bir son olmuş olsaydı, Yüce yaratan yaşlanma diye bir olguyu insan üzerinde kaale bile almazdı. Hani derler ya ?her yaşın ayrı bir güzelliği var? aslında tüm mesele de bu. Evet bizim bugün elimiz tutuyor, gözümüz görüyor, kulağımız duyuyor, yaşlılıkta belki çoğumuz bu insanoğluna verilmiş olan yeteneklerimizin zayıfladığını elbet göreceğiz. O nedenle yaşlılarımıza onların son baharlarında daha iyi şartlarda yaşamasını sağlamalıyız. Bizim Türk toplumunda hele hele doğu Anadolu ve Güneydoğu anadolu kültüründe yaşlıya hürmet ve saygı vardır. Elbette batı bölgelerinde de var ama oralar kadar değil. Sırf eşi istemediği için kendi öz anne ve babasını huzur evlerine bırakanlar, sahip çıkmayanlar, maalesef buralarda daha çok . Eee boşa dememişler ?eden bulur eken biçer? diye. Bu sözü söyleyenler hakikaten doğru söylemiş burada empati yapmak gerek bir gün bizde yaşlanacağız ve kendi öz evlatlarımızda bize aynısını yapar diye düşünmek gerek sizlere bir kıssadan h isse ile yazımı sonlandırmak istiyorum Bir adamın yaşlı bir babası ve babasına bakmaktan bıkan bir de karısı vardı. Karısı kocasına: (Ya beni bırak, babanla kal, yahut babanı buradan uzaklaştır, beraber kalmaya devam edelim. Eğer sen babanla kalmayı tercih edeceksen, ben ayrılmaya razıyım,) diyordu. Adamcağız ne yapacağını şaşırmıştı: (Ne yapalım hanım, o benim babam, öldüreyim mi, ne yapabilirim onu? Biz bakmazsak ona bizden başka kim bakar? )dediyse de karısı isteğinde ısrar ediyordu. Adam en sonunda babasını götürüp bir sepetin içinde dağa bırakmaya karar verdi. Yanına oğlunu da alarak arabayı hazırladı. Babasına da: (Baba, şöyle dağa doğru gitmek istemez misin? Biz torununla beraber oduna gidiyoruz, sen de gel), dedi ve bir yatak bir miktar da yiyecek içecek alıp dağın yolunu tuttu. Dağda ormanlığın içine doğru epey girmişlerdi. Getirdiği sepeti yere bırakıp yanına aldı sanki oduna gider gibi sepeti alıp ihtiyar babasını yatağın üzerine yatırdı: ( Baba sen burada biraz istirahat et! Biz biraz odun yapıp gelelim), dedi, oradan ayrıldılar. elindeki baltayı da bir tenekenin dibine koyarak ses çıkarmasını sağladı sanki odun kırıyor gibiydi... Fakat odun falan yapmamışlardı. Babasını dağa bırakmanın üzüntüsü içinde evin yolunu tuttular. Yolda adamın oğlu: (Dedemi almayacak mıyız baba?) diye sordu. Adam: sadece (deden yaşlandı artık bi işe yaramıyor evet burası artık dedene bakacak ) adam ve çocugu eve geldiler babası annesine (işte istediğini yaptım babamı dağa bıraktım bundan sonra mutlu olabiliriz işte) diye söylenirken adam sepeti yanındaki masanın üzerine koydu çocuk kıs kıs gülüyordu babası neden güldüğünü sorunca çocuk babasının kulağına fısıldayarak Baba O Sepeti İyi Sakla Büyüyünce Bende Seni O Sepetin İçinde O Dağa Bırakacağım. Sevgiyle kalın
Yorumlar