Gözden kaçırmayın

Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz Kütahya ve Uşaktan bile gerideyiz

Eğitim Karmaşaya ve Yandaşa Mahkûm Edilmiştir!
Bir eğitim öğretim yılı daha karmaşa ve adaletsiz uygulamalarla başlıyor.
Maalesef çok üzgünüz. İktidar, siyasi kadrolaşma ve siyasi emelleri için çocuklarımızı karanlığa itmekten, öğretmen, müdür ve velileri mağdur etmekten çekinmemiştir.
Bir yandan okullarda idareci kıyımı başlatmış, bir yandan çocukları TEOG dayatmasıyla istemedikleri okullara kaydetmiş, öte yandan öğretmenleri yerinden yurdundan edecek rotasyon uygulamasını hayata geçirmeye çalışmaktadır.

4+4+4 dayatmasıyla okullar siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılırken, öğrencilerimiz özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilmiştir.

TEOG yerleştirmeleri sürecinde defalarca uyarmamıza rağmen göz göre göre yapılan yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir.
TEOG’da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden 94 binin meslek, 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş olması MEB’in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur.

MEB, önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın okula yerleştirileceklerini açıklamış, ancak bazı illerde öğrencilerin evlerinden 100 km, hatta 120 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür.

Kontenjan sorununun çözülmemesi durumunda öğrenciler ya ekonomik koşullarını zorlayarak özel liselere yönelecek ya da istemediği bir okulda okumaktansa açık liseye yönelerek örgün eğitimin dışına itilmiş olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu rezaletin hesabını vermelidir. 
Eğitim Yöneticilerinin Sendikal-Siyasal Referanslarla Belirlenmesini Kabul Etmiyoruz!
Bakanlık geçtiğimiz günlerde eğitim kurumları yönetici değerlendirme sonuçlarını açıklanmış ve 7 bin okul müdürünün büyük bölümü siyasi gerekçelerle resmen tasfiye edilmiştir.

Yıllardır eğitim kurumlarını “şirket” gibi yönetip, okullarımızı “ticari işletme” haline getiren MEB, başta Eğitim Sen üyesi okul müdürleri olmak üzere, karşısında engel olarak gördüğü okul müdürlerini tek tek tespit ederek görevden almıştır.
Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul müdürlerinin sendikalarına bakıldığında, tarihin en büyük siyasal kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.

Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur.
MEB okul müdürlerin değerlendirilmesi sürecinde çok sayıda okulda “adrese teslim” görevlendirmeler yaparak, bir kez daha siyasi iktidarın en stratejik kurumu olduğunu göstermiştir.

Müdür görevlendirmeleriyle ilgili ilimizde birçok iddia ortaya atılmış, görevlendirmelerin belli siyasi kanallar ve sendikalar eliyle gerçekleştirildiği ifade edilmiştir.
Görev süresi uzatılan müdürlerin neredeyse tamamının malum sendikaya üye olması, yaşanan usulsüzlük ve adaletsizlikleri gözler önüne sermektedir. Mağdur edilen müdürler, emekleri yok sayılarak adeta dalga geçer gibi, kuş uçmaz-kervan geçmez yerleri tercih etmeye zorlanmıştır.

İlimizin Valisinin eğitime önem veren, çalıştığı yerlerde bunu gösteren bir kişi olduğu ifade edilmektedir.
Sayın Vali eğer velilere, öğrencilere, öğretmenlere, müdürlere ve dolayısıyla Afyonkarahisar eğitimine de önem veriyorsa bu müdür kıyımına dur demelidir.
Konuyla ilgili olarak bir inceleme başlatmalı, telafisi mümkün olmayan durumların yaşanmaması için mevcut atamaların yapılmasına izin vermemelidir.

Aynı sorunlar müdür yardımcılarının atamasında da yaşanacaktır. Eğer bu hukuksuzluklara göz yumulursa iş barışı bozulacak, sorunlar çığ gibi büyüyecek ve zaten içten içe kaynayan okullar, birer sorun yuvası haline gelecektir.
Hem ilimizdeki başarısızlıktan şikayet edip, hem de başarıyı daha da gerilere götürecek bu haksız uygulamalardan vazgeçilmeli, atamayı yapanlar hakkında derhal inceleme başlatılmalıdır.

Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde hiçbir baskı ve yönlendirmeye izin verilmemeli, her okul kendi yöneticisini, o okuldaki eğitim bileşenlerinin katılacağı demokratik seçimlerle yine kendisi seçmelidir.

Eğitimde zorunlu rotasyon olmamalı, aday öğretmenlere sözlü sınav uygulamamalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi rotasyon konusunda da dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır. 
Eğitimde zorunlu rotasyon uygulamasının önce il içinde başlatılması beklenmektedir. Büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça “il içi sürgün” anlamına gelecek ve on binlerce eğitim emekçisinin aile ve okul yaşantısını alt-üst edecek olan zorunlu rotasyon uygulaması kabul edilemez.
Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir işyerine sürgün göndermesini haklı çıkaramaz.

Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. MEB’in görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır.

Bizler her zaman olduğu gibi mücadeleye devam edeceğiz. Her türlü haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında ses çıkarmayanlar, elbet tarihin çöplüğünde hak ettiği yeri bulacaktır!

Mücadele edenler her zaman kazanamaz, ama biliyoruz ki kazananlar her zaman mücadele edenlerdir!