Uyanıp, fırlamadan, sakince çıktığım ve oturduğum yatağımın başında bulunan ve sanırım yaşadığım onca sorun sıkıntı yetmemiş gibi en son yaşadıklarımın hiç yaşanmamış gibi bir anda çekip gitmesiyle gördüğüm kâbusları hissederek saçlarımla birlikte ıslanan yastığıma uzanıyor, gecede yarı kalmış tarihi belgeselin yorgunluğuyla elime alıyor ve şifreli ekranı çözüp, gelen mesajlara bakıyorum. Onca haber, hafızayı doldurmuş onca fotoğraf ve görüntüleri haberleştirmek için bir kenara alırken Öveçler'inde okuduğum, Kızılay'ında simit, Ulusunda su ve cigara sattığım, rampalı Keçiören'de kısa ama doyasıya birini bıraktığım başkentten, Hasan Çağlayan'dan gelen mesajı açıyorum. O mesajı okurken Hasan abinin de benim gibi içinde bulunduğu, boğulduğu bir hisle bana özel mi bilmem ama bir şiir yazdığını görüyor, şaşırmıyordum. Çünkü Hasan abi gibi ben insanım diyen herkesin aynı duygular içinde olduğu ve kimi benim gibi yazarak, kimi ise Hasan abi gibi şiire dökerek, kimi ise içine atarak, saçlarının, sakallarının beyazlamasını, dişlerinin dökülmesini ve bir gün duran kalbiyle ya da yakalandığı kanserle ölürken yaşanmışlıklarını anlatır, anlatmaya çalışır benim gibi.. Ve o şiiri, aşağıda ki satırları sabah sabah okuyup, iç çektikten sonra nasıl bir cevap vereceğimi düşünüp, kala kalıyordum yüzümü yıkayan bir damla göz yaşımla. 'Günaydın, teşekkür ederim' deyip geçmelimiydim yoksa daha açılmamış gözümde ikinci damlayı yanağıma damlatan o şiire şiirlik bir cevap mı vermeliydim diye düşünürken yanı başım da bulunan kuşlarımın biri kapısı açık kafesten çıkıp, kanat çırparak karşı gardropun üzerinde durup, adeta 'Gazeteci haydi cevap ver Hasan abiye de göreyim seni..' diyordu sanki. Evet önce Hasan abiyi şairleştiren o şiiri bir kez daha birlikte okuyalım sonra da mavi kuşu bırakıp, karşıma geçip, bana cevap ver diyen sarı kuşun istemininde olduğu benim cevabımı.. İşte o başlıksız ama benim' Kıyamam' adını koyduğum Hasan Çağlayan abimin şiiri; Ne sana kıyarım Ne de bu şehire. Beni sana getiren Bu şehir değilmi Özlesem'de kırılsam da Düşlerim gerçek olmasa da Bu şehire kıyamam Görmesemde duymasam da Gülemesem de ağlasam da Sana kıyamam Seninle yaşanmışlıklarımız Seninle hatıralarımız, Alışkanlıklarımız var Sana kıyamam. Geçmese de günler Açmasa da çiçekler Yağmasa da yağmurlar Beni sana getiren Bu şehre kıyamam Yarımin de olduğu Yaramın da olduğu Ne bu şehre Ne de sana kıyamam. Hasan ÇAĞLAYAN 27 Eylül 2022 Ve sanırım size de of çektirecek diye düşündüğüm bu şiire verdiğim cevap.. Ve cevabı verirken bir yandan da gülümsüyordum. Çünkü bölgemin ünlü aşıklarından rahmetli Murat Çobanoğlu ve onca aşıkların atışmalarını hatırlıyor, 'Neyine güveneyim bu yalan dünyanın' türküsünü hatırlayıp, yeniden hüzünlenirken.. Ve kendimi Çobanoğlu ile atışıp, cevap veren Şeref Taşlıova'nın yerine koyup, cevabını veriyordum. Evet,bu şehir beni ona getirdi buluşturdugüzel anlar yaşattı..Ama O beni Hemde beklenmedik Bir anda Tanımadığım Bilmediğim Ve onsuz yaşamanın tadının tuzunun olmadığı bu şehirde Yapayalnız tek başıma bırakıp gitti..Ve şimdi ben bu şehirde üzülerek, üşüyerek istemeyerek kalıyor bir yandan Onun aramasını 'Hata ettim. Özür Geri dönüyorum..' demesini bekliyor diğer yandan bu şehirden gitmek için bir yol arıyor, ağlıyorum.. Gazeteci Fakir Yılmaz Şiirimle cevabını veriyordum.. Ve aynı Hasan abi ertesi gün günaydın satırını da ekleyip, 'gelenler de gidenlerde, Kışı bize bırakıp gittiler' satırları ile şiirime anlamlı bir cevap verirken atışmaya da nokta koyar gibiydi.. Bende öyle yaparak, yazıma noktayı koyuyordum, 'Gelenler de gidenlerde, Kışı bize bırakıp gittiler..' diyerek..
Yorumlar