Türbesi Erkmen kasabasında'dır sandukası'nın dibinde hayatını anlatan bir yazı bulunmakta. Hacı Baba Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış tahsilini Afyonkarahisar'da tamamladıktan sonra İstanbul'a gider ve orada Fatih medrese'sinde baş müderrisliğe kadar ulaşır, bir çok talebeler yetiştirir ama o dönemin vezirlerinden, Dekkak,ın oğlu Ahmet paşa bu medresede müderris olan kardeşini baş müderris olarak atar ve, Ahmet Karahisari,yi baş müderrislikten, Azlettirir bunun üzerine biraz üzgün ve kırgın olarak, Ahmet Baba buradan ayrılır ve uzlete çekilip tarikat hayatına başlar hacca gitmeye niyetlenir ve hac farizasını yapıp döndüğü sırada bindiği gemi Süveyş geçidinden geçer geçmez, Akdeniz'de ala bora olur gemi batar yolcular denize dökülür. Hacı Ahmet Baba gemiden kopan bir direğe yapışır yüzerek bir karaya çıkar üç gün hiç birşey yemeden hayata tutunmaya çalışır, cebindeki tesbihini çıkartır bitkin bir vaziyette hem tesbihini çeker hemde, Allah'a yalvarıp niyazda bulunur birde bakar ki tesbih taneleri zeytine dönüşmüş bunlardan yiyerek bir müddet idare eder tam zeytin taneleri bitti derken yine halsiz bitkin bir vaziyette dua eder yarı baygın vaziyetteyken. İşte tam o sırada Hızır (As) bir kayıkla gelir Hacı Ahmet Efendiye gözünü kapat der ve elinden tutar kendisini, Muttalip bağlarına bırakır ve kaybolur bu bağlar Erkmen köyünün bağlarıdır böylelikle köyüne gelmiş olur daha sonraları Istanbul'da olan ailesini gidip getirir ve ömrünün sonuna kadar burada hizmet edip talebeler yetiştirir bir dahada, İstanbul'a dönmez. Vefatindan sonra şimdiki bulunduğu yere defnedilerek köyündeki türbesinde yatmaktadır yaklaşık iki yıl önce, Afyonkarahisar'da oturan Abdullah Karakaş abimizin hanımının rüyasına girer kış günüdür hemen yan alt kısmından geçen su borusunun dondan patladığını ve yattığı türbesinin ıslandığını bundan dolayı rahatsız olduğunu söyler ve bu kardeşimiz o köyden değil şehir merkezinde oturan bir ailedir sen falanca kişiye söyle o dernek başkanı buradaki sorunu çözer der hanımın eşi hemen Erkmen köyüne gider ve cami derneğine durumu anlatır gidip baksalar gerçekten boru patlamış su boşa akıyor hemen tamir ederler, Böylede uyanık bir zat olduğu bilinir, bu kemalat ehli, Allah dostunu ziyarete gelip duada bulunanların sayısı bir hayli fazladır. Yine cihan harbi sırasında 1915 yılında türbeyi tamir eden Ermeni asıllı usta türbeye hakaret maksadıyla yellenmiş- Elindeki keserle çivi çakarken çivi fırlamış Ermeni ustanın gözünü kör etmiş. 1920 yılında Yunan Afyonkarahisar'ı işgal ettiğinde Yunan askeri türbenin üzerine çıkarak hakaret edip işemeye yeltenir o anda eli kolu titreyerek ağzı köpürür ve aşağıya düşerek ölür.
Yorumlar