Yazıma başlamadan bir süre önce ülkede en son yaşananları 'SARI ÖKÜZDEN SONRA SIRA SİYAH ÖKÜZLER DE..' başlığı ile yeniden yazıp, bir kez daha değinmek isterim.
Zira dün parti genel başkanları, seçilmiş vekillerin özgür kalmaması dahil milletvekilleri, belediye başkanları, aydınlar, gazeteciler tutuklanırken ağzını açmayanların bugünkü feryatları toplumun çoğunda samimi görülmediği gibi 'Milli ve Yerel diyen sen ne yapıyorsun?' diye eleştirilen iktidarı suçlamaktansa 'Asıl sen ne yapıyordun, neredeydin?' sorusuna cevap vermesi gerekenlerden beklenir.
Evet, 'Bendeysen bağırırım, değilsen bana ne nasılsa yoksun, hiçsin..' diye diye sarı öküzlerin kalmadığı, sıranın siyah öküzlere geldiği şu günlerde gözden kaçan ve bana sorarsanız oradaki gelişmelerin stresi içinde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dikkat çektiği turpların en büyüğü olan asıl sorunun sınır ötesinde yani Suriye'de olduğunu kabul etmek gerekir..
Yani, 'Yeni Suriye'nin yönetim biçimi nasıl olacak?' diye merak edip, sınır ötesinde yaşananları izlerken sınırlarımız dahilindeki olayları öteleyip, gölgeleyen içteki onca gelişmelerin başını çeken milli birliği 'O birliği hep birlikte oluşturacağız' diyen Erdoğan'ı hep birlikte izlemeye devam ediyoruz..
Evet, Amerika'sından, Aydınına, Profundan, Sanatçısına kadar herkese ağzına geleni sayan ve yıllar önce Suriye topraklarına giren askere 'Ordular hedefiniz toprak almadan gidin gidebildiğiniz' kadar diyen Erdoğan'ın onca siyasinin hapiste, gazetecinin cezaevinde ve diğer antidemokratik uygulamaları unutup, bir yandan da milli birlik istediğini de görüyor, izliyoruz..
Evet, hepimiz gibi aynı zamanda 1 Şubat'ta köylülerinin cenazesine bile gitmeyen Ardahanlı danışmanını değil, Bingöllü Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ı göndereceği memleketim Ardahan'ın İl Kongresine video konferans yöntemiyle katılacak olan ve Ardahan'ın Vatan Topraklarına Katılışının 104. Yıl Dönümü, 23 Şubat'ta Büyük Kurultayını yaptıktan sonra 'haydi seçime' diyeceğini düşündüğüm AK Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milli birlik için ciddi bir mücadele içine girdiği kesin olan ve bu nedenle milli birliğe ihtiyaç duyulduğunu anlıyor ve kendisine bizlerde hakta vermiyor değiliz.
Ancak bunu isterken ağzını açana höt etmekle değil, ülke içinde, dünyada yaşanan gelişmeler ile bir hayli gergin olan durumu daha uygun bir dille anlatmakla da yapılabileceğini de unutan Erdoğan'ın bir taraftan eridiği söylenen oyların korkusuyla içine girdiği ruh halinide anlamakta gerekir..
Haklı mı, haksız mı bilmem ama aynı zamanda onca sorunla baş başa bulunan ülkenin tümünün cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın da işinin hiçte kolay olmadığı ve bu nedenle 'İç ve dışta yaşadığı sorunlar karşısında top yükün bir destekle gerek denen ülkenin tüm idaresini elinde tutmaya çalışan Erdoğan'a diyeceğim odur ki; Ülkem adına, ülkemin aydınlık geleceği adına moral olacak bir milli birliğe ihtiyaç olduğuna sadece sen değil, hepimiz biliyor, anlıyor ve bu yönde elimizden geleni inanmazsanız da samimice yapıyoruz, yapmasında da senin bu 'dediğim dedik' şeklinde ki yönetim anlayışın karşında donup, nefes alamadan yerimiz de kala kalıyoruz.
Halbuki ortağı Bahçeli'nin el uzattığı DEM'liler dahil ülke genelinde istenen o milli birlik için toplumun büyük kesimi tarafından istenen desteğin 23 yıla yakındır sağladığını Erdoğan'a hatırlatırım..
Yani her seçim dönemi öncesi devletin tüm imkanlarının seferber edildiği miting alanlarında toplananların da içinde bulunduğu ülkenin tüm halklarının istediği şekilde Erdoğan' da milli birliği sağlamakta ve kendisine hep destek vermekte..
Ancak toplumdan istenen o milli birlik ruhunun iç huzura, ekonomiye, sosyal hayata ve demokrasinin önündeki tüm engellerin kaldırılması ile sağlanacağı hatta yeni bir Anayasa ile sağlamlaştırıp, garantileneceğini de bilmekte fayda var..
Peki bu durum var mı?
Onu ben değil, tv sunucusu Portakal gibilerinin biz gazetecilere akıl veren gazetecilikle naralar atmaktan yada altını CHP'nin kozmik odasının altını oyduğunu düşündüğüm İmamoğlu'nun, 'Ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganından öte bir şey yapmayan siz düşünün..
Çünkü ben sıralarsam hem yazım uzar, hem de başıma iş açarım!..
**Gelelim Yerel Birlikteliğe..
Başkan Erdoğan'ın milli birlik hatta seferberlik çağrıları yaptığı şu günlerde biz birbirimizi yemekten öteye gidemeyen kobuğ yemiş Ardahanlıların birlikteliğine de bakmakta fayda var..
Çünkü ülke genelinde istenen o birliktelik gibi biz Ardahanlıların da çok istediğini ama lobiciliği nenelerinin lobiyesi sananların yüzünden mi bilmem ama ne hikmetse bugüne kadar istenen birlikten, beraberlikten bahsedip, o çok istenileni bir türlü sağlayamadığı da diğer bir gerçek olarak karşımızda durmakta..
Ve bu birlik, beraberliği isteyenlerin başında gelenlerin belediye başkanları, vekiller, yazın saz, kışın kaz geceleri ile nenelerinin lobiyelerine benzettikleri lobiciliği lobiye sanıp, içi boş lobiyeleri yemekten öteye geçemeyen stk'lar olurken yine onların bu dağınıklığından faydalandığını da görmekteyiz..
Son olarak onca federasyon, dernek ve iş adamının olduğu İstanbul'a başında oldukları belediyelerin yok denen imkanları ile gelip, elini kolunu sallayarak kendisine yağcılık yapan, Ardahan'ı kaz, buz ve saz resimleri ile sevip bolca paylaşan sanalcılar dahil kimseyi yanına almadan oraya, buraya gidip, bir kaç poz verip, kendilerinden hizmet bekleyen memlekete eli boş geri döndüklerini de üzülerek görmekteyiz.
Ondan önce de tanıtılması için hesabı verilmeyen milyonluk bütçeli sözde tanıtım günlerini mahalle pazarlarına kadar düşmesiyle, bir kaç dalkavuk ile sözde toplantılar ile istenen o 'Güçlü Ardahan Lobisi' birlikteliğini ister gibi yapıp, Güçlü bir Ardahan Lobisi isteyen toplumun, darmadağın edilmesinden faydalananlar..
Her ne kadar bizlerin gerek yazılarımızda gerekse bir dönem başkanlığını yaptığı ve şu anda diğer dernek, federasyonlar gibi ortada olmayan pardon kaz, sazlı gecelerde ancak hatırlanan ARDAFED aracılığı ile bu yaşananlara yıllarca dikkat çeksekte o çok istenen ama gerçekleşmesi için bir bilemediniz 10-15 kişi ve kurumun çabası milli birlik gibi yerel birlik için yetmiyor..
Kısacası; Birlik yönünde yıllardır mücadelenin devam ettiği, ama engellemelerin de bir o kadar direndiği bir süreci aşmak için Erdoğan'ın yapması gerekenler gibi yereldekilerde önce eteğindeki taşları yere dökmeli derim..
Yorumlar