1965 Afyon doğumlu Mahmut Obuz abimizin ifade ettiği üzere bir kış günü Yıldırım dedemiz evinden çarşıya insanlar düşmesin diye yerdeki buzları kırarak giderken tanımadığı bir kişi tarafından bir düdük hediye edilir. Trafikte dikkatsiz giden insanları uyarmak amacıyla düdüğü alır ve kullanmaya başlar. Bu olaydan sonra da namı değer trafikçi dede olarak bilinmektedir. Ancak çocuk, yaşlı genç tüm insanlara şeker dağıttığı için kendisine özellikle çocuklar tarafından şekerci dede de denilmektedir. Yıldırım Şanlı 21.02.1971 yılında Afyonkarahisar'a gelerek burada çimento fabrikasında 10 yıl çalıştıktan sonra 1981 yılında emekliye ayrılır. Bir oğlu,iki kızı beş tane torunu vardır. 1965 yılında Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin eserlerini okuyarak inceler ve kendisini bu yolda geliştirerek yol alır. Allah'ın ipine sarılır.İşte teslimiyet burada başlar. Onu tanıyan pek çok insan imaret camii, imam hatip camiinde ve yeni camide vb. camilerde namaz esnasında cezbelendiği hay esmasını çekerek yüksek sesle oturduğu yerden yaklaşık bir metreye kadar yukarı kalktığı (yerle bir irtibatı kalmayacak şekilde) ve tekrar yerine oturduğu o camilerde bulunan tüm cemaat tarafından görülmüştür. Bu hadiseyi Afyon halkının çoğu bilmektedir. Afyon halkının pek çoğuna yaptığı bir duası da şu şekildedir: “Acizim, aciz olanı istemem. Faniyim, fani olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim. Gayrı istemem. Bir yâr-ı Baki isterim. Zerreyim fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bütün mevcudatı umumen isterim”. Bu pirifâni Allah dostu Yıldırım Şanlı dedemizi ben 30 yıldır tanırım bütün Afyon halkı da bu Allah dostunu 7'den 70'e tanır ve bilir. Ancak onu tanıyan birisi var ki kendi evlatları bile onu bu kadar tanımasa gerek. Şimdi gelin Yıldırım Şanlıyı onun dilinden tanıyalım Mustafa Öztaylan'dan dinliyoruz. Ben 1967 Afyonkarahisar doğumlu Mustafa Öztaylan. Yıldırım dedemizi yakınen tanımamız 2011 yılında oldu. Kardeşim Aykut ciltcilik mesleğini icra ettiğimiz Ordu Bulvarı'ndaki ticarethanemize Afyonkarahisar ilimizin tanınan simalarından Şah İsmail ile birlikte Yıldırım dedemizi de getirerek gönül muhabbetinin yapılmasının bir başlangıcına vesile olmuştur. 2011 yılından önce de elbette Yıldırım dedemizi tanıyorduk ama daha öncesinde o kadar Gönül ehli olduğunun farkında değildik. Biz bunları çok önemsemezdik deli mi bunlar diye düşünürdük. Veli kulları olduğunu geç anladık. Allah'a teslim olup Dünya işlerini bırakıp böyle insanların yolundan gidildiğinde manevi olarak haz alınabileceğini gördük ve hissettik. İnsanlara ilham olması ve güzelliklerin anlaşılarak bazı manevi hallerin ortaya konulması gerektiğini düşünüyorum.Bu konuda ilk aklıma gelen bir olayı sizlere aktarmak istiyorum.Soğuk bir kış günüydü.Her yerde çok fazla kar ve buzlanma vardı.3. Katta yer alan ticarethanemizin altında kafede çalışan Mustafa isimli bir kardeşimiz vardı. Abi bizim işletmeye üst kattan su sızıntısı oluyor sizin ticarethaneden geçip balkondan bakmam gerekiyor dedi.Aşağıya suyun nereden sızıntı yaptığını görmem ve bunun için de çatıya bakmam lazım dedi.Bizde kendisine misafirlerimin yanında ayağın kaymasın dikkatli ol dedik kendisini uyardım ve çatıya geçmesine izin verdim. Odada Yıldırım dedem ve yanında birkaç kişi ben dâhil toplam 6 kişi vardık.Odanın içinde 6 kişiydik dışarıya Mustafa kardeşimin çıkış noktasının tek bir noktası olan bizim yanımızdan geçti. Bizim yanımızdan gelip gitmesi dışında başka bir imkân da yoktu. Mustafa kardeşim yanımızdan çıktı çatıyı kontrol etmeye başladı. Biz de dedemle sohbet halindeydik. Aradan yarım saat kadar geçtiğini sonradan fark ettik. Sabri kardeşim dedi ki abi Mustafa kardeşime bir şey mi oldu dışarıda mı bir baksak dedi. Baktık ama bulamadık. Telefondan Mustafa'yı aradık. Mustafa neredesin dedik.Abi kafedeyim dedi. Mustafa kardeşim nasıl geçtin biz seni görmedik.Burada 6 kişiyiz. Abi nasıl görmezsin dedem şeker verdi, seninle görüştük, diğer arkadaşlarla konuştuk dedi. Diğer arkadaşlara da sordum hiçbiri geçtiğine ve konuştuğuna şahitlik etmedi. Konuyu Yıldırım dedemize anlattık böyle bir durum oldu nasıl bir durumdur dedik.O da şaka yollu biraz gülümseyerek Rabbimin bir güzelliğidir. Bastı zaman, tayy-ı mekândır. Yani zamanın ve mekânın fiziki sınırların aşılarak, zamanın genişlemesi mekânın değişmesi anlamında kullanılan durumu yaşamış olduk. Bastı zaman tayy-ı mekân ile ilgili yaşamış olduğum başka bir olay da şudur. Mevlevi caminin müezzini Eyüp hocamla telefonla konuşuyordum. O sırada ne yapıyorsun diye sordu Eyüp hocam. Bizde biraz sonra Yıldırım dedemle yemek yiyeceğiz dedik. Nasıl olur dedi Eyüp hocam. Yıldırım dede şimdi bizim yanımızda.Biraz sonra bizimle beraber yemek yiyeceğiz dedi. Karşılıklı konuşurken baktık ki olmayacak birbirimize karşılıklı fotoğraf atalım dedik.Gerçekten de Yıldırım dedem hem oradaydı hem bizim yanımızdaydı. Rabbim onların yolundan bizleri ayırmasın. RAHMET KAPISI Bize bizden daha yakın. Merhametli, muhabbetli. Bizi bizden iyi bilen. Kalpten geçmeden bilensin. Sensin Halık, sensin Kerim. Sensin Rahman, Sensin Rahim Canımsın, kanımsın. Nefsimsin, nefesimsin. Ruhumsun, sen benimsin. Ben de senin. Sensin Halık, sensin Kerim. Sensin Rahman, Sensin Rahim Yıldırım Şanlı Kaynak: Mustafa Öztaylan ile Yapılan Söyleşi Mahmut Obuzla yapılan görüşme notları