Ve kimseye "Sen Alevisin, sen Kürt'sün, sen Şafisin..Vb." diyerek ayrımcılık yapmadım. İnsanların inançlarını, gelenek, göreneklerine hiç ama hiç saygısızlık göstermedim.
Tam tersi Alevi veya Türk'se ya da benim gibi Kürtse dinine, diline sahip çıkmış yaşatılmasına, hak ettiği yere varması için mücadele etmiş, bununla yetinmeyerek siyasallaştırılsa da başörtüsü tartışmaları dahil insanların inançlarını hak hukukları için verdikleri mücadelelerinde yanlarında yer almışım.
Yani kısacası haksızlığa karşı bir şiir için tutuklandığını unutup, seçimle gelenlerin yerine kayyumlar atayan idarenin başındaki Erdoğan dahil her mağdurun yanında yer almış, gücü elinde tutanlara karşı durmuş, 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' dememiş, haksızlığa uğrayan her insan için vicdanen mücadelemi vermişimdir.
Bunların yanı sıra hak yememiş tüm inançların reddettiği hırsızlığı, namussuzluğu yapmamış bunları yapanlarla da savaşmışım. En önemlisi bana yapılan ihaneti, alçaklığı, kalleşliği Allah'a havale etmiş, gerek gazeteciliğimle, gerek ailemin gücüyle kimseye diş göstermemiş bana yanlış yapanın vicdanına, varsa namusuna bırakmışım.

Gelelim saz meselesine; yukarıda anlattıklarımı da aşağıda anlatacaklarıma ekleyip, buna göre yorum yapmanızı ve kim haklı kim haksız diyerek vicdanen karar vermenizi rica ediyorum.
Evet, ben gazeteciyim, insanım ve 54 yaşındayım... 35 yıllık gazetecilik hayatımda sadece yerel değil, uluslararası bir haberim dolayısıyla Başbakanlık döneminde bugünkü İletişim Başkanlığının yerinde olan Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün Jüri Özel Ödülünü ve dövülerek öldürülen gazeteci meslektaşım Metin Göktepe adına verilen ödülün yanı sıra ulusal ve uluslararası bir çok habere imza atmış, ödül almış biri olarak hiç görmediğim, duymadığım bir görüntü önüme düşüyor "al sana haber" diyerek şaşkınlığımın nedeni olan haberin geldiği yer ise suyunu, havasını birlikte paylaştığımız yaşam kültürlerini kendi yaşamım ve kültürümmüş gibi sahiplenmekten onur duyduğum Ardahan'ın Damal ilçesinde ilk kez şahit oluşumdandı.

Ve bir gece yarısı önüme düşen bu habere değer görüntü ve fotoğraflarla birlikte gelen bilgi notunu habere çevirmeden önce tanıdığım, tanımadığım Alevi kültürüyle yoğrulmuş insanları, onların kanaat önderleri olan Dedeleri yetmedi Pirleri ve ileri gelenlerini gece yarısı arayıp, metinini de yolladığım haberimin içeriğini sorarak bilgi edindikten sonra "ÖLÜYÜ SAZ EŞLİĞİNDE GÖMDÜLER!" başlığıyla haberimi uzatmadan, yorum katmadan, aşağılamayan, incitmeyen bir dille sadece ve sadece ilk haber olarak gerek gazetelerimizde, gerek sitemizde kamuoyuna duyurdum.
Birlikte çalıştığım Ajanslara servis ettim.

Buraya kadar anlatmak istediğimi anlatabildim mi bilmem ama bu haberin ardından başta benden kalem acısı olanlar olmak üzere, sahtekarlıklarını yüzlerine vurduklarım, siyasi hesaplarını bozduklarım ile haberin başlığına bakıp, haberi okumadan, algılamadan adice, alçakça, şerefsizce bana yönelik yorumlarla karşılaştım.
Ve bu alçak yorumları gördüğümde 'acaba bir hata mı yaptım?' diyerek yine de kızmayıp, önce aradıklarımı tekrar arayarak haberimin neresinin yanlış olduğunu, hangi inanca saygısızlık yaptığımı sorguladım, sorgulattım.
Ve aldığım cevaplarda haberimde yanlış olan bir durum, bir satır olmadığı gibi bir inancın varlığını art niyet olmadan duyurmaya çalışmışız.
Ama gelin görün ki birilerinin bana her zamanki ön yargılarıyla "öküz altında buzağı ararcasına" adice saldırıya geçtiklerine şahit oluyordum.
Ve haberin ardından gelen tepkilerin kökünü araştırınca yine yukarıdaki duygularımla safça bir bakışla benim de içinde olduğum kamuoyumuzun merak ettiği bir sorunun cevaplanması için "Sen önce hesap ver" diyerek, "ÖLÜYÜ SAZ EŞLİĞİNDE GÖMDÜLER!" haberimin ardından yani haksız ve herkes okusun, kim haklı, kim haksız diye kimseyi engelleyip, silmediğim alçak eleştirilerin, yorumların özüre döneceğini bekleyerek ikinci gün ikinci haberimi yaptım.
"Sen önce hesap ver" başlıklı bu habere verilecek tek bir cevap vardı o da; "Ey kamuoyu.. Gazeteci Fakir Yılmaz'ın kardeşinin de katkısının olduğu ve İstanbul Avcılar'da yapmış olduğumuz etkinlikte 100 TL. toplanmıştır. Bu yüz liranın 55 lirası şuraya gitti, 25 lirası buraya gitti 30 lirası da şurada" denmesi gerekirken yine aynı alçakça iftiralarla dolu suçluluk psikolojisi içindeymişçesine sanalda savunmalar ve adice suçlama dolu satırlar gelmeye devam etti, ediyor.
Ki; Benim Ardahan adına tarih yazdığıma inandığım İstanbul'daki stk başkalığım dönemim sürecinde de aynı sorulara muhatap biri olarak kimseye şerefsizce iftiralar atarak bir şey dememiş, sorulan sorulara aklıselimle cevap vermiş, yaptığım en önemlisi o etkinliklerin hemen ardından harcamalarımı makbuzlar eşliğinde gerek sanalda, gerek yerel ve ulusal basında haberlere konu olan açıklamalarımla çalışmalarımızı hemen kamuoyu ile paylaşmış bu yetmezmiş gibi devrettiğim kurumun kongresinde divana hesap vermiş aynı divan kurulunun onayıyla görevimi devrettiğimi bilmelerine rağmen halen alçakça kendi suçları varmışçasına kamuoyunun bu yönde sorduğu sorulara cevap vermektense, çeşitli oyunlar ve suçlamalarla adeta 'çamur at tutmasa da izi kalır' yöntemine başvurulmuştur.

Şimdi bir soru daha soralım 'kim haklı kim haksız?' diye..Eyyy benden daha çok Alevi yetmedi Kürt, Türk olanlar ben haksızsam lütfen bir idam sehpası kurun ve hemen orada asın ardından sizin çalacağınız sazla beni ya da bana haksızca saldırdıkları alenen görünen alçaklık yapanları orada gömün.