Filmin olağanüstü efektlerle donatılması yorgunluktan kapanmak üzere olan göz kapaklarımı zoraki açık tutarken, oyuncuların oynadıkları filmin hakkını vermek için olağanüstü gayretle adeta beni de filmin içine alıp, o geç saatlerde heyecan içinde bırakıyordu..
Cadı olduğu ileri sürülen ve kiliseye götürülüp, yargılanması gereken güzel köylü kızı kapalı kafesin içinde taşıyan filmin baş rol oyuncularının karanlıklarda dönen dolaplardan habersiz mücadeleleri adeta ülkemizdeki karanlık ve kozmik köşelerde dönen dolaplar gibiydi..
Çünkü bir tarafta masumiyetine inanılan genç ve güzel bir köylü kızı, (ama sonunda cadı değil, şeytan olduğu anlaşılan karanlığın baş aktörü) diğer taraftan sistemin başındaki kilise papazlarının oyunları anlaşılmaz, yenilmez görünüyordu, 140 dakika boyunca süren stresli bir o kadarda karanlığı aydınlatan sonuçla biten filmde..
Filimin bitimi ardından uzandığım sıcak yatağımdan heyecanlı dakikaların yaşattığı stresle terlediğimi anlayıp, mutfağa geçip, Hamascıların, İş-itcilerin, Hizbullahcıların cemaat ve tarikatlardan topladıkları paralarla Gazze’ye değil bakkaldan aldığı içecekleri yere döktüğü ve gemiciklerin hala gidip geldiği İsraillilerin ülkemize pazarladığı coladan bir bardak doldurup, yeniden yatağıma uzanırken biten filmin hemen ardından Rahmetli Özal döneminde başlatılan ve halen devam eden Cumhurbaşkanının gündemi değerlendiren ‘Yurda Sesleniş’ pardon sanırım onun adıda ‘Millete Sesleniş’ olarak değiştirilen programın başladığını görüyordum..
Öte yandan birilerinin, 'Şeriat istiyoruz' diye koridorlarında bağırdığı ve Posof kaymakamının açtığı davanın jet hızıyla neden görünmek istendiğini düşünürken davanın görüleceği İstanbul Anadolu Adliyesinin yoğunluğu aklıma geliyordu.
Diğer yandan yarısını içtiğim cola bardağını bırakıp, elime aldığım kumanda ile yeniden izlemeye başladığım tv'de, Cumhurbaşkanının 23 yıla gelen AK Parti dönemini anlattıktan sonra Ülkenin sıcak gündemine ancak sıra geliyordu.
Cumhurbaşkanını dinlerken ne kadar samimi olduğunu, biraz önce izlediğim filmin kuruttuğu boğazımı ıslatmak için colamdan bir yudum daha içiyordum..Ve Cumhurbaşkanının adına Kürt sorunu demese de bu Ülkede yaşanan konulara bakışının samimiyetini ölçmek için iyiden iyiye ekrana kitlenip yüz hatlarına, mimiklerine takıldım..
Ve bu Cumhurbaşkanının yıllardır elinde tuttuğu bu güç ile bu sorun konusunda bir şeyler yapmak istediğini, ancak işinin hiçte o kadar kolay olmadığını fark ediyordum..Ama kendisini dinlerken önümüzdeki seçimlerden sonra başta Kürt sorunu olmak üzere bir çok konuda güzel şeylerin olacağını düşünsem de bunun ne kadar samimi bir durum olduğunu da düşünmüyor değildim. Çünkü her seçim dönemi öncesi başta Kürt oyları olmak üzere toplumun tüm oylarına ihtiyaç duyuluyordu.
Umarım seçim biter bitmez ‘tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet’ edalarından ziyade bu ülke hepimizin diyerek samimiyetine devam eder.
Yorumlar