Hatırladığım kadarı ile 'rejim değişti' feryatlarının koparıldığı başkanlık sisteminin oylamaya sunulduğu ve adına Anayasa Referandumu' denilen ama bugün verdiği kararları dinlenilmeyen, hatta kapatılması istenen Anayasanın değişime uğraması seçiminin akabinde balkon konuşmasına çıkan Başkan Erdoğan'ın başkanlığına yakışmayan bir ağızla dediği 'Feto ayakları yatak odalarına girdi' şeklinde ki potu kırdığı konuşmaya benzer bir konuşma yaparken, Atı alan Üsküdar'ı Geçti' demişti..
O çok övünülen köprülerin, tünellerin olmadığı bir zamanda Kanal İstanbul denilen adıyla kardeşi olacak diye baktığımız boğaza komşu Üskudar'ı At ile nasıl geçildiğini de düşündüren 'Atı alan Üsküdar'ı Geçti' hikayesine okuduğumuzda, bunun hikâyeden ziyade alavere-dalavere ile işler yapıp, engeller aştıklarını sananların gerçek yüzünü anlatan bir söz olduğunu da anlamamakta elde değil..
Çünkü bu sözü okuyup, dinlerken başta bir kaz bileti satmak, başkan değil meclis üyesi, muhtar olmak için hemşerilerini kullananlar olmak üzere siyaseten ve ekonomik olarak bir yere gelip daha sonra arkasına bakmayıp, 'ben kurtardım, altta kalanların canı çıksın' edası ile bir bakışa da şahit olmuyor değiliz...
Bunun en bariz örneği de son yerel seçimlerde seçilir seçilmez kendilerini ulaşılmaz sanan ve 'ben bilirim' diyerek burunlarından kıl aldırmayan ama yaklaşan seçimler öncesi hem de daha bugün yani hiçbir Ardahanlının, Karslının, Iğdırlının, Hoçvanlının, Gölelinin, Hanaklının, gelini dahil Çıldırlının aday edilmedikleri bir zaman da 'tanıtım günleri' adı altında hemşerilerine yer vermeyen elin oğlunun şowlarını yaptıkları yabancılar tarafından siyasetin çöpüne atılan tiplerdir...
Çünkü onların derdi tabela stk'larla memleketin adını kullanıp, 'tanıtıyoruz' dedikleri memleket değil, stantlarını parayla pazarcılara sattıkları kolpancı, küçükçü günü kurtaran, gerçekte ortada yoklarken sanalda 'iş yaptım, kendimi pardon memleketi kurtardım' diye fotoğraf paylaşan çıkarcılardı.
Çünkü onlar her seçim sonucu Üsküdar'ı geçtiklerini sanıyorlar ve bizim gibi safların 'Güçlü Lobi' demesiyle tesadüfen seçilir, seçilmez çevrelerini saran leş kargalarının verdiği akıllarla lobiciliği, nenelerinin lobiyesi sandıklarından tarihin siyasi çöpüne boğulduklarını, bizler tarafında 5 yıl boyunca anlattıkça bizi anlamazlarken.
Evet, 2019 yerel seçimlerinde kendilerini kurtardıklarını sananların her zaman acıyan kuyruklarının başkalarının elinde olduğunu da unutup, bir zamanlar ayaklarını bastıkları omuzlardan kısa süre içinde düşüp, ortadan kayıp olduklarını da bilen biri olarak dün manşetlerde, orada, burada, kaz geceleri gibi sözde etkinliklerde zoraki girdikleri fotoğraf karelerinde olanların pozlar verip, iş yaptıklarını sananların bugün tarihin çöplüğünde kırılmış çerçevelere asılmaya çalıştıklarına da şahit olmuyor değiliz..
Örnek mi? Dün kendilerini bulunmaz Hint Kumaşı sananların bugün nasıl paçavra, rezil olup, sağa sola savruldukları feryatlılarıyla tutunacak dal aradıkları da bir gerçektir... 'Kim bunlar?' diye baktığımızda ise o kadar varlar ki; İsimlerini saymaya kalkarsak kızılca kıyamet kopar.. Ama siz bu yazımı okuyanlar şöyle kendi etrafına bir baktıklarında bunların kimler olduğunu, o listede ki birinin de kendisinin olduğunu da görecektir...
Ve Rizeli Erdoğan'ın Karadeniz dalgaları kadar güçlü lobisine devletin gücünü katarak geçtiği, benim Kanıkasıyla Sarzep'e kadar gittim ne Üsküdar'ı, ne de topal da olsa o bir zamanlar yelesinde tutundukları tor, revan, dört nal koşan At'ın 'Güçlü Lobi' parolasıyla yanlarında, önlerinde, başlarında olmadığını, 'Geçti Ardahan'ın, Damal'ın, Göle'nin ve Hoçvan'ın pardon borun pazarı' denildiğini duyup, 50 yıllık hemşo sermayesini beş yılda tüketen tarihi hatalarını şimdi 'Biz ne yaptık' diyerek anlarlarken...